2010 yılında, Oscar ödülleri aday listesi  açıklandığında sinema severler tarafından küçük çaplı bir şok yaşanmıştı.Çünkü, yönetmenliğini yaptığı, yapımcılığını üstlendiği belgesel ile Banksy en iyi belgesel dalında Oscar ödülüne aday olmuştu.

2010 yılında dünya prömiyerini Sundance Film Festivalinde yapan "Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından" (Exit Through The Gift Shop) isimli belgesel, dünyanın en önemli sokak sanatı filminin nasıl "hiç yapılamadığının" tuhaf, komik, gerçek hikayesini anlatıyor.Belgesel içinde belgesel.Bir kara mizah.

Filmde günümüz sanatının, sponsorun gücü ile nasıl doğru orantıda ticari bir sektöre dönüştüğü anlatılmış.

Sanatın nasıl olması gerektiğini sorguluyoruz film boyunca.Etik kurallar olmalı mı? Ya da nasıl olmalı?. 

Sanat nedir? sanatçı kimdir? gibi sorulara yanıt arayan film başından sonuna kadar izleyiciyi,keyifli,ilginç bir serüvenin içine çekiyor.Bu serüvende hem sokak sanatının yer altı dünyasına giriyor,hem de bir "sanatçının" doğuşuna tanıklık ediyoruz.

 

 

Thierry Guetta Los Angeles'da yaşayan bir Fransız.Geçimini kendi deyimi ile "vintage" kıyafetler satarak sürdürüyor.Aslında eskici.50 dolara aldığı eski ayakkabı,çanta,kıyafetleri üzerlerine özel tasarım etiketleri koyarak 400 dolara satıyor.50 dolara aldığını 5000 dolara da sattığı olmuş röportajlarına bakarsak.En büyük tutkusu küçük kamerası ile herşeyi kaydetmesi.

Vatanı Fransa'ya gittiği bir yaz kuzeninin ünlü sokak sanatçısı İnvader olduğunu öğreniyor,Onunla birlikte Fransa sokak sanatının yer altı dünyasını keşfediyor ve kamerası ile nasıl çalıştıklarını görüntülüyor.Kendisine bir hedef koyuyor: Banksy'yi görüntülemek!

İnvader,Los Angeles'a geldiğinde onu Shepard Fairey ile tanıştırıyor.Guetta Shepard Fairey'nin nasıl çalıştığını görüntülüyor sürekli.Belgesel yapmak niyetinde olduğunu söylüyor.Aslinda amacı Fairey'in arkadaşı Banksy ile yakınlaşmak ve Banksy belgeseli çekmek..Bir çok defa iletişim kurmaya çalıştığı Banksy'den cevap alamıyor. Bir gün Fairey onu arayana kadar...

Banksy'nin Los Angeles'da olduğunu  ve onu LA 'de gezdirecek birisine ihtiyaç duyduğunu söylüyor Fairey.Rehberlik yapmasını istiyor.

Uzun zamandan beri böyle bir fırsat kollayan Guetta, Banksy'nin sadece rehberi olmakla kalmayıp onun ünlü Disneyland ve Guatenamo işlerine de dahil olup görüntülüyor.

 

 

Banksy İngiltere'ye döndükten sonra Guetta'ya belgeseli görmek istediğini söylüyor.Thierry Guetta ona kendi editini yaptığı yaklaşık 50 sokak sanatçısının da yer aldığı görüntüleri gönderiyor.Karma karışık, belgesel ile ilgisi olmayan bu görüntüleri gördüğünde Banksy,büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.Guetta'nın elindeki bütün materyalleri istiyor ve kendisi filmi yapmaya başlıyor.Bu arada da Guetta'yı sanatla ilgilenmesi konusunda ikna ediyor.

 

Film burada başlıyor.

Thierry Guetta Banksy'nin telkini ve desteği ile sanat dünyasına hızlı bir giriş yapıyor.Evini ipotek altına alıp neyi var neyi yok satıyor ve bir ekip kuruyor.Grafiker ,fotoğrafçı ve ressamlardan oluşan ekip,kendisine Mr Brainwash ( bay beyin yıkayıcı) adını takan Guetta'nın fikirlerini hayata geçiriyor.

Sonuçta 200 parçalık bir sergi açacak kıvama geliyor.

Sergi ilk gün 4000 kişi tarafından ziyaret ediliyor.1 hafta açık kalması düsünülürlen 2 aydan fazla açık kalıyor.Bütün eserleri satılıyor.Milyon dolarlar kazanıyor.

Banksy'nin projesi olan Mr Brainwash bir kaç ay içinde sanat dünyasının tanıdığı zengin bir adam haline geliyor.

Banksy'yi görüntüleyip belgesel yapmak isterken kendisi ironik bir biçimde Banksy'nin belgesel konusu oluyor.

Banksy'nin dahilik derecesinde,ustaca kurguladığı bu belgesel bir çok eleştirmen tarafından mutlaka izlenilmesi gereken 50 belgesel içinde gösteriliyor.

 

Pop-art, sokak, ya da  kendi başına sanatın ticari hale gelmesi üzerine yapılmış, günümüz kuratörleri ve galeristleri ile dalga geçen film kolleksiyonerlerin kafasını da oldukça karıştırdı.

Banksy filmin sonunda, "Thierry bazı açılardan oyunu kuralına göre oynamadı.Ama bizim kuralsız olmamız gerekiyor zaten.Bu işin etiği ne bilmiyorum.Thierry'nin sokak sanatına olan takıntısının onu bir sanatçıya dönüştürme fikri ve bir çok aptalın buna inanması, kısa sürede pahalı eserler satması,sosyolojik olarak inanılmaz" diyor.

 

Ülkemiz düşünüldüğünde bu fenomene hiç de yabancı değiliz! 

Ne dersiniz? 

 

Haftaya görüşmek üzere sanatla kalın...