Milliyet'ten Mert İnan'ın haberine göre, Sağlık Bakanlığı’nın verileri, Türkiye’de, 2012 yılında 37 milyon 351 bin 187 kutu, 2013 yılında 37 milyon 355 bin 35 kutu, 2014 yılında 39 milyon 246 bin 223 kutu, 2015 yılında 43 milyon 563 bin 596 kutu antidepresan kullanıldığını ortaya koyuyor. 2016 yılının ilk 9 ayında, 33 milyon 638 bin 916 kutu ilaç tüketimi gerçekleşti. Uzmanlara göre günümüzde antidepresanlar birkaç farklı problemde kullanılırken, özellikle depresyon ve anksiyete bozuklukları antidepresanların en yaygın kullanıldığı sorunlar arasında. Ayrıca somatoform denilen, birden fazla ruhsal sorundan dolayı ortaya çıkan ruhsal bozukluklar, yeme bozuklukları, bazı kişilik bozukluğu tiplerinde de yaygın bir ilaç kullanımı söz konusu.

Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, depresyon şikâyetinin en çok 18-30 yaş ile 45-65 yaş aralıklarında görüldüğünü, Türkiye’de ruhsal hastalıkların arttığını belirtti.  İntiharın psikiyatrik hastalıklar içinde en çok duygu durum bozukluklarında görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Dilbaz, şu bilgileri verdi: “İkinci sırada şizofreni, üçüncü sırada alkol, madde kullanımı geliyor. İntiharların yaklaşık yarısında ise psikiyatrik hastalık ve öncesinde bir psikiyatri başvurusu bulunuyor. Türkiye’de ruh sağlığı hastanelerinde doluluk oranı yüzde 100’e ulaşmış durumda. Bugünkü yatak kapasitelerinin 8 ile 10 katı daha fazla yatak sayısına ihtiyaç var. Rakamların artmasının iki ana sebebi olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki hastaların farkındalıklarının artması. İnsanlar ruh sağılığı ve hastalıkları konusunda daha bilinçli olması başvuru sayısını artırdığı söylenebilir. İkinci sebebi ise yaşam zorlukları ve stres.”

Uzman Psikolog Selin Karabulut ise şu 3 önemli uyarıda bulundu: "Psikiyatr tarafından koyulmuş bir tanı ve ilaç kullanımı önemlidir. Eş dost tavsiyesi, eczane önerisi, kulaktan dolma bilgiler ile antidepresan kullanmak doğru değildir. Depresyona sebep olan durum, olay, hastalık, problem, kişi ve öykülerin konuşulması ve hissettirdiği keder, üzüntü, değersizlik, yetersizlik, acı, mutsuzluk gibi duyguların değişmesi veya ortadan kalkması için terapi almak gerekmektedir. İlaç sadece semptomları tedavi eder, sorunları çözmez. Psikiyatriste düzenli olarak kontrole gidilmesi unutulmamalı."

Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Selin Karabulut, genetik yatkınlık, tıbbi geçmiş, kişilik özellikleri, travmalar, yaşam olayları, sosyo-ekonomik durum gibi birçok etmenin depresyon riskini doğrudan etkilediğini söyledi. Olumlu veya olumsuz, sahip olduğumuz duyguların muhatap kişi veya kişilerle paylaşmanın insanlar üzerindeki psikolojik yükü hafiflettiğini vurgulayan Karabulut şöyle devam etti: “Depresyon kendi kendine tedavi edilmesi mümkün olmayan bir klinik tanı. Dünya genelinde yaklaşık 300 milyon kişi depresyonda ancak tedavi için uzmanlara başvurmayanlar dahil edildiğinde bu rakamın çok daha fazla Sağlık Bakanlığı’nın 2 Şubat 2015 tarihinde Türkiye’deki antidepresan ilaç kullanımıyla ilgili açıkladığı verilere göre Türkiye’de, her 10 kişiden 1’i antidepresan kullanıyor ve antidepresan kullanımında kadınlar, erkekleri ikiye katlıyor. Avustralya Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, depresyon dünyada en çok Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde görülüyor. Sonuçlara göre, dünyanın en bunalımlı ülkesi her beş kişiden birinin depresyonda olduğu Afganistan. En mutlu ülke insanları ise Japonlar.”