Obezite ve Tip 2 Diyabet Cerrahı Doç.Dr. Mehmet Güler Avrupa gazetesine şu açıklamaları yaptı:  En net ve en kestirme cevap: Tüp mide ameliyatı tüm ameliyatlar arasında düşük-orta risk grubunda bulunan bir ameliyattır.

Şu tür açıklamaları unutun.
Hiç riski olmayan bir ameliyattır⇒Yanlış.
Çok riskli bir ameliyattır⇒Yanlış.

Daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler için şimdi uzun uzun açıklayalım.

Her ameliyat için belirli bir komplikasyon oranı vardır. Başka bir deyişle; ameliyat için gerekli tüm bilgi, tecrübe, donanım, özen ve dikkat hepsi ortaya konulmuş ve her türlü tedbir alınmış olduğu halde -her ameliyat türü için belirli bir oranda- arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşma riski vardır.

Tüp mide -diğer adıyla mide küçültme- ameliyatı geçiren hastaların yaklaşık %1-2'si önemli sorunlar yaşayabilir. Yüzde 3-4 kadarı hafif problemlerle karşılaşabilir. Yüzde %95'indan fazlası ise ameliyatla ilgili hiçbir sorun yaşamadan taburcu olur ve günler içinde olağan gündelik yaşamına döner.

Tüp mide ameliyatı geçirmiş binlerce hastanın takip sonuçlarını gösterir tıbbi raporlarda, ameliyata bağlı hayati tehlike riski üçyüz elli hastada bir yani binde 3 (%0,2 - %0,5) civarında bildirilmektedir.

Bir fikir vermesi açısından diğer bazı ameliyatlarla karşılaştırırsak hayati tehlike riskleri;

Apandisit ameliyatı⇒binde 1 (%0,1)
Tüp mide ameliyatı⇒binde 3 (%0,3)
Kalça protezi ameliyatı⇒binde 4 (%0,4)
Kalp ameliyatları⇒binde 20 (%2,0)
Kalın bağırsak ameliyatları⇒binde 35 (%3,5)

Başka bir ifadeyle obezite tedavisi için yapılan tüp mide ameliyatının riski kabaca apandisit ameliyatı riskinin 3 katı, kalp ameliyatı riskinin ise 7'de biri kadardır.

Tecrübeli ve donanımlı merkezlerde ameliyat öncesinde, ameliyat sırasında ve ameliyat sonrasında titizlikle alınacak önlemlerle -riskler sıfırlanamasa bile- büyük ölçüde azaltılabir.

RİSKLER NELERDİR?

Tüp mide ameliyatından sonra görülebilen en ciddi komplikasyon midenin kalan kısmından karın boşluğuna sızma-kaçak olmasıdır. Ameliyatta midenin küçültülüp tüp haline getirilmesi için midenin sol kenarı boyunca yaklaşk 25-30 cm'lik bir zımba hattı oluşturulur. Bu hat 3 sıra halinde uzanan yaklaşık 300 adet minik milimetrik zımbadan oluşur. Kaçak olacaksa bu hatta oluşabilecek milimetrik açıklıklardan kaynaklanır. Konunun ayrıntıları aşağıda sunulmuştur.

Ameliyat sonrası erken dönemde kesilen mide hattından mide içine veya karın içine kanama ihtimali az da olsa vardır. Nadiren birkaç torba kan verilmesi gerekebilir.

Ameliyat sonrası uzun dönemde nadiren yeni oluşturulan midede darlık görülebilir. Endoskopik genişletme ile tedavi edilebilir.



Tüm ameliyatlardan sonra olabilen akciğer enfeksiyonu ve yara yeri enfeksiyonu gibi sorunlar tüp mide ameliyatından sonra da görülebilir. Bunların çoğu hafif seyreder ve iyileşme sürecini pek bozmaz. Bir kısmı hastanede yatış süresini uzatabilir. Antibiyotik kullanımı, derin solunum egzersizleri ve ameliyat sonrası erken dönemde hareketlenme gibi önlemlerle bu tür komplikasyonlar azaltılabilir.

Ameliyat sonrası özellikle ilk bir aylık dönemde vücutta sıvı açığı, protein, vitamin ve mineral eksiklikleri görülebilir. Bu nedenle tüm hastaların özellikle ilk aylarda yakın takip edilmesi şarttır. Bol sıvı, mide koruyucu, vitamin hapı ve protein tozu gibi destekleyici tedbirler gereklidir.

KAÇAK OLUR MU?

Tüp mide ameliyatından sonra kaçak yaklaşık elli-yüz hastada bir görülür. Tüm dünyada obezite cerrahisi alanında çalışan ekipler bu oranın azaltılması için yoğun uğraşlar vermektedir. Zımba hattını dikmek, yapay ya da organik takviye bantlar koymak gibi pek çok yol denenmiştir ancak oran değişmemiştir. Sadece kaçak oluştuktan sonra tedavisi konusunda bazı ilerlemeler sağlanmıştır.

Elbette samimi bir şekilde düşük komplikasyon oranları bildiren merkezler tercih edilmelidir. Ancak bu alanda dünyaya öncülük eden merkezlerin resmi tıbbi raporlarında bile %1-2 kaçak oranları bildirilirken “Yüzlerce ameliyat yaptık hiç kaçağımız olmadı” türünden açıklamalara hep temkinle yaklaşılmalıdır.

Pek çok merkez "binlerce ameliyat yaptık..." ifadesiyle başlayan cümleler kullanmaktadır. Türkiye'de 300'den çok cerrahın obezite ameliyatı yaptığı ve 2016 yılında tüm Türkiye'de toplam 15.000 civarında obezite ameliyatı yapıldığı bilgisi aklınızın bir köşesinde bulunsa iyi olur.

Cerrah seçiminde tecrübe önemsenmelidir. En önemli soru şudur: Cerrahınız kapalı(laparoskopik) ameliyat tekniğine ne kadar hakimdir? Cerrahınızın genel cerrahi tecrübesi nedir, obezite cerrahisi deneyimi ne kadar geçmişe dayanmaktadır. Tecrübesi sadece mide küçültme ameliyatı ile mi sınırlıdır yoksa o bölgedeki diğer (reflü, mide fıtığı, dalak vb) kapalı ameliyat türlerini de uygulamakta mıdır?

Gerçekci olunmalıdır. Deneyimli cerrahlar için de kaçak oranlarının sıfır olması beklenmez. Düşük olması beklenebilir. Tecrübe zorluklarla hiç karşılaşmamış olmak anlamına gelmez. Çok az ameliyat yapmış bir cerrahın da hiç kaçak vakası olmamış olabilir. Deneyim bir açıdan da yaşanmış ve aşılmış zorluklarlageliştirilebilen bir özelliktir.

KAÇAK OLURSA?

Tüp mide operasyonundan sonra kaçakların çoğu ameliyattan sonraki ilk bir hafta içinde olur. Zımba hattından kaçak gelişen hastalar genellikle karın üst kısımda hızla gelişen, bir şeyler yutulmasından hemen sonra daha da kötüleşen bir ağrı hissetmeye başlarlar. Karın ağrısı, ateş ve çarpıntı uyarıcı bulgulardır.

Kaçak durumunda bir süre damardan beslenme gerekebilir, karın içine görüntüleme altında dren yerleştirilmesi gerekebilir, mideye endoskopik stend yerleştirilmesi gerekebilir. Haliyle yatış ve tedavi süresi uzayacaktır. Zamanında ve uygun bir tedaviyle hastaların çoğunda sorun kontrol altına alınabilir ve tam düzelme sağlanabilir. Elbette imkanlar hazırsa.

MUTLAKA SORUN ÖĞRENİN?

Ameliyatınızı yapacak olan cerrahın; Cerrahi uzmanılığı deneyimi kaç yıldır? Çeşitli kapalı(laparoskopik) ameliyatlar konusundaki deneyimi nedir? Obezite ameliyatları alanındaki eğitimi ve deneyimi nedir?

*Hastanede obezitecerrahisi alanında sertifikalı eğitim almış beslenme uzmanı var mıdır?

*Hastanede endokrin-metabolik sorunları takip edecek endokrinoloji uzmanı var mıdır?

*Ameliyat öncesi-sonrası psikolog-psikiyatr takibi altında olacak mısınız?

*Çoğu zaman önceden farkedilmese bile ameliyat döneminde aşikar hale gelebilen kalp sorunları, uyku apnesi gibi problemleri takip edecek kardiyoloji, gögüs hastalıkları uzmanları var mıdır?

*Hastanede kritik hasta takibi yapacak 7/24 çalışan anestezi-yoğun bakım uzmanları var mıdır?

*Gerektiğinde ileri görüntülemeler, perkutan kateter vb. uygulamaları yürütecek girişimsel radyolog var mıdır?

*Gerektiğinde endoskopik stent uygulayabilecek, bu tecrübeye sahip gastroenterolog var mıdır?

HİÇ AMELİYAT OLMASAK MI?

OLMAYIN:
Eğer sağlık durumunuz etraflıca sorgulanıp, tetkik edilmeden -check-up yapılmadan- doğrudan ameliyat için kabul ediliyorsanız ameliyat olmayın.
Ultrason, endoskopi yapılmadan, beslenme uzmanı, psikolog, endokrinolog görmeden bir gün içinde ameliyata alınacaksanız ameliyat olmayın.
Ameliyat sonrası uzun dönemde sürekli muhatap olacağınız kurumsal kimlikli bir organizasyon ve takip koşulları yoksa ameliyat olmayın.
Ameliyat olmayı düşündüğünüz merkez her türlü koşulda her branşta sağlığınızı sonuna kadar emanet edebileceğiniz deneyimli sabit bir uzman kadrosuna ve yeterli imkanlara sahip değilse ameliyat olmayın.

OLUN:
Eğer objektif ve titiz bir tibbi değerlendirmeden sonra, kabul ve red kriterleri açıkca ifade edilen bir elemeden geçip ameliyat olması gereken bir hasta olarak seçiliyorsanız ameliyat olun.
Cerrahınızla yüz yüze rahatça görüşüyor -yukarıda anılanlar dahil- aklınıza takılan tüm soruları sorup artısıyla eksisiyle tatmin edici açıklamalar alıyorsanız ameliyat olun.
Tüm olasılıkları ve imkanları iyice araştırıp değerlendirdikten sonra her zaman ulaşabileceğiniz, tümüyle güvebileceğiniz geniş bir kadroya sahip tam teşekküllü bir hastane seçebiliyorsanız ameliyat olun.

HANGİSİ DAHA RİSKLİ? AMELİYAT OLMAK MI? OBEZ OLARAK YAŞAMAK MI?

Aslında "Obezite ameliyatı riskli midir?" sorusundan daha anlamlı olan soru budur. Çünkü söz konusu olan sağlıklı bir insanın durduk yerde az da olsa belirli bir risk alıp ameliyat olması değildir.

Gerçek tercih konusu: kişinin gün geçtikçe sağlığını bozan ve uzun vadede giderek hayatını tehdit eden sonuçlar doğuran bir riskle -morbid obeziteyle- birlikte yaşaması veya ondan kurtulmak için sınırlı ölçüde bir risk alarak ameliyat olup ondan kurtulmasıdır.

Ne yazık ki bir morbid obezite hastası bir taraftan ameliyatın risklerinden korkup ameliyattan uzak duruyorsa, diğer taraftan da başka türlü bir zayıflama şansı olamıyorsa -yani obez olarak yaşamaya devam ediyorsa bu onun risklerden arınmış bir hayat yaşayabileceği anlamına gelmiyor.

Tam aksine ileri derecede obezite var oldukça ilerleyen yaşla beraber; şeker hastalığından yüksek tansiyona, eklem sorunlarından uykuda solunum durmasına, depresyondan meme ve kalın bağırsak kanserleri riskinde artışa, kan yağlarında yükseklikten kalp damar hastalıklarına kadar birçok kritik sağlık sorunu sökün edecektir.

Sıkca bahsedilen risklerine rağmen obezite ameliyatlarının giderek daha yaygın olarak uygulanmaya devam edilmesinin altında yatan gerçek şudur;

Uzun yıllar süren takip çalışmalarında, başlangıçta benzer özelliklere sahip morbid obezite hastaları, ameliyat olanlar ve olmayanlar olarak ayrılıp izlenmiştir. Bu ameliyatlarda karşılaşılabilecek sorunlar terazinin bir kefesine, ameliyat olmadan hastalık derecesinde obez olarak yaşamaya devam etmenin riskleri terazinin diğer kefesine konulduğu zaman obez olarak yaşamaya devametmenindaha riskliolduğu bilimsel olarak açık ve net bir şekilde ortaya konulmuş bir gerçektir.

Daha fazlasını konuşmak ve sorularınıza daha detaylı bir şekilde birebir cevap verebilmek için Londaya geliyoruz.

25 Mayis Cumartesi DoubleTree by Hilton (WC1B 4BH )da buluşalım.

Daha detaylı bilgi ve kayıt için lütfen Londra temilciliğimiz ile iletişime geçerek yerinizi ayırtın.

Görüşmek üzere…

Doç.Dr. Mehmet GÜLER

Obezite ve Tip 2 Diyabet Cerrahı

İletişim, Turkiye:

www.obezince.com

+90 536 717 15 17

Londra Temsilciligi

www.healthilondon.com

+44 7835 027653