Salgının daha erken bir evresinde bir arkadaşım bunu uzun mesafe uçuşuna, bir başkası da maraton koşusuna benzetmişti. Hangi benzetmeyi yaparsanız yapın mesaj aynı: Covid-19 salgını sürdükçe dişinizi sıkın ve dayanın çünkü bir noktada mutlaka sonu gelecek.Ama her ne kadar bu durumun bir noktada son bulacağından emin olsak da "hangi noktada" sorusunun yanıtı açık değil ve hayatlarımız adeta iki arada bir derede askıya alınmış gibi.Pandeminin ilk aylarında insanlar dil öğrenmeye, kurabiyeler, açmalar ve ekmekler yapmaya, çılgınca ev egzersizlerine yöneldi yönelmesine ama işler uzadıkça bu heveslerin çoğu da yavaş yavaş sönümlendi.Bir yıldır hiç bir şey değişmediği gibi ne zaman son bulacağı üzerinde de bir kontrolümüz yok ve bu yüzden hayat sevincimizin, devam isteğimizin yani motivasyonumuzun duvara tosladığı bir noktaya geldik.Fakat hayatı sürdürebilmek için o divandan kendimizi kaldırıp hareketlenmemiz lazım.


Belki her şeyi denediğinizi düşünüyorsunuz ama motivasyon depolarımızı yeniden dolduracak bazı yollar her zaman bulunabilir.


'Amaan sen de' duygusunu aşmak


Çok basitçe ifade etmek gerekirse motivasyon derken hayata devam arzusundan, bir amaca ulaşmak ya da olumsuz sonuçlardan kaçınmak için harekete geçme güdüsünden söz ediyorum.
Bir şeye ulaşmak için adım atmanın -tatmin duygusu gibi- içsel ya da -pratik bir sorunun hallolması ya da maddi kazanç gibi- dışsal ödülleri vardır.
Bazı uzmanlar, insanın bağımsızlığı, yeterliliği ya da ilişkileri gibi üç temel alanda sorunlar yaşadığı dönemlerde, attığı adımlardan aldığı içsel tatminin de azaldığını düşünüyorlar. Buna "kendi kaderini belirleme teorisi" de deniyor.


Salgın koşulları sayılan bu üç alanı da etkiliyor.


Covid-19 yüzünden günlük hayatlarımızın kontrolünü epeyce kaybettik, çalışamamak ya da işini kaybetmek yeterlilik duygumuzu yerle bir ediyor ve sosyal mesafe önlemleri insan ilişkilerimizi ciddi şekilde sekteye uğratıyor.Her zaman koşullara iyi tarafından bakarak devam etmeye çalışmak göründüğü kadar faydalı değil.
Amerikan Psikoloji Derneği'nden Lynn Bufka "Umut ve olumlu değişim arzusu, ileriye bakmayı sürdürmemizi sağlar ama aynı zamanda kendimizi bir şeylerin çabucak değişebileceği konusunda kandırmamıza da yol açabilir" diyor.Bir başka deyişle gelecekten olumlu beklentilerimizi korurken aynı zamanda beklentilerimiz gerçekleşmediğinde hayal kırıklığına da düşebiliriz.
Bufka'nın önerisi ise "bakış açımızı değiştirmek" ve ne kadar küçük de görünse kontrol edebildiğimiz şeylere odaklanmak.  (Bryan Lufkin-BBC Muhabiri)

Koronavirüs günlerinde umut veren beş şey TIKLAYINIZ