BUGÜN : BEYAZ ÖNLÜKLÜLER

Bugün tüm ülkelerde sağlık çalışanları büyük bir çaba sarfederek mesleklerini icra etmeye çalışıyorlar. Görünen o ki, tüm ülkelerde sağlık sistemlerinin en iyi çalışan unsuru, daha doğrusu bel kemiği sağlık emekçileri. En gelişmiş olduğunu düşündüğümüz ülkelerde bile, sağlık emekçileri yetersizlikler içinde hizmet vermeye çalışıyor. Bırakın hastalar için solunum destek cihazını, “beyaz önlüklüler” kendilerini korumak için bile eldiven bulmakta güçlük çekiyorlar.

Bugün, hiçbir ülkenin bir diğerini eleştirecek hali yok. Değerlendirme çok basit, bugün hangi ülkede sokağa çıkma sınırlamaları varsa, hangi ülke salgının zirve noktalarından çekiniyorsa, o ülkenin sağlık sisteminin hasta olan insanlarına bakma kapasitesi yetersiz demektir. Yani hepsinin.

Yetersizliği sadece beton hastane binalarında ve malzemelerde aramak da yersiz bir çaba olacaktır. O binaların ve malzemelerin insanın sağlığına hizmet edebilmesini sağlayan sağlık emekçilerinin de sayısal yetersizliğini yaşıyoruz bugün. Onlara bakamıyor, salgına karşı yeterince test yapamıyor, görevlerinin başındayken hastalanmalarını hatta hayatlarını kaybetmelerini iziliyoruz, izlettiriliyoruz. Diğer yandan, gösterdikleri çabayı toplumun her kesimi bir olarak alkışlıyor ve onları cesaretlendirmeye çalışıyoruz.

DÜN : MAVİ TULUMLULAR

Neredeyse son ikiyüz yıldır, insanlığın ilerlemesi için, daha iyi bir dünyada yaşamamız için, çoğunluğunu “mavi tulumlular”ın oluşturduğu emekçiler, her zaman aynı yoksunluklar ve yoksulluklar içinde çalıştı.

Bugün dünyada yılda 2 milyonun üzerinde, her gün ise 6 bin emekçi yetersiz güvenlik önlemleri ve sağlıksız çalışma koşulları nedeniyle hayatını kaybediyor. Sadece İngiltere’de 2017 yılında 2.526 kişi geçmişte asbeste maruz kaldığı için, son beş yılda ise 583 emekçi ise iş kazaları nedeniyle yaşamını yitirdi. Bunlar kayıtları tutulan ve raporlanan vakalara ait sayılar. Dünyanın birçok bölgesinde iş kazaları halen insan hatası olarak kabul ediliyor. Evde ve emeklilik döneminde yaşanan ölümler ise normal ölüm olarak kayıtlara alınıyor.

Bu olumsuz tabloya karşılık, çalışma koşullarının iyileştirilmesi yönünde girişimler ve çalışmalar yapıldığını da göz ardı etmememiz gerekiyor. BM’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin 8. maddesi “insana yakışır iş ve ekonomik büyüme” amacına ayrılmış durumda. Elbette çalışmalar var, ancak bu çalışmaların arada bir madde olarak değil, esas bir konu olarak ele alınmasının ne denli gerekli olduğunu bugün daha iyi anlayabiliyoruz.

İnsana yakışır iş anlayışının temellerini bulmak, insani bir çalışma ortamının nasıl olması gerektiğini anlamak, bunu sağlamaktan daha kolay. Ancak, küresel hedeflerde bahsedilen kapsayıcı ekonomik büyüme ortamını sağlamak daha güç görünüyor. Mevcut ekonominin zaten kapsayıcılıktan çok uzak olduğu, bugün yaşadığımız durumda daha net anlaşılabiliyor. Sağlık önlemleri nedeni ile evde oturan birçok kişinin, devam etmekte olan reel ekonomiye de dahil olmadığını endişe verici şekilde izliyoruz. Bu durum, ekonomik büyümenin bugüne dek, değer üretimi açısından da kapsayıcılıktan uzak kaldığını gösteriyor.

YARIN : BEYAZ YAKALILAR

Bugün, Türkiye’nin uluslar arası büyük şairi Nazım’ın “Yaşamaya Dair” şiirinin dizeleri paylaşılıyor sosyal medyada; “beyaz gömleğinle bir laboratuvarda / insanlar için ölebileceksin, / hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için”.

Neden paylaşıyoruz bu dizeleri? Çünkü, sağlık emekçilerinin mesleklerini yerine getirmek için, içinde bulundukları toplumun sağlıklı olması için, her şeyi, hatta hayatlarını kaybetmeyi göze alabileceklerine inandığımız için.

Peki hizmet sektörünün önemli bir bölümünü oluşturan “beyaz yakalılar” da aynı şeyi yapacak mı yarın? Aynı özveriyi gösterecek miyiz? İnsanların sağlığına uygun olmayan bir ürün veya hizmetin üretilmesinin önünde duracak mıyız? Doğanın zarar görmesine neden olabilecek bir tesisin uygunsuz üretim koşullarının düzeltilmesi için pozisyonumuzu riske atacak mıyız? Patronun veya yöneticinin, iklim eyleminde başarıya ulaşmamızın önünde engel olabilecek kararlarını uygulamayı reddedecek miyiz?

Ben iyimserim ve yanıtım, evet. İnsanlığın sağlığını beyaz önlüklüler korumaya devam edecek, gelişimimiz mavi tulumluların çabası ile devam edecek ve üzerinde halen insan türünün devam edebildiği daha yaşanabilir bir dünya ise beyaz yakalıların fikri değişimi ile sağlanacak.

Bu nedenle Nazım’ın dizelerini, haddimi aşarak, bir kez de bizim için yazıyorum “beyaz yakanla bir ofiste / insanlar için yok olabileceksin / hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için / hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken / hem de en güzel en gerçek şeyin / yaşamak olduğunu bildiğin halde”.