Geçen gün Nevzat Kanber, sosyal paylaşım sitesinde bazı görüntüler paylaşmış. Altına da “Denizlerimizde son durum… Bu zihniyeti nasıl değiştireceğiz?” diye yazmış. Bir de sahillerin işgalinden söz ederek bazı fotoğraflar paylaşarak şu görüşlerini yansıtmış:

“Amacım hiçbir esnaf arkadaşımı suçlamak değil..... Turizmde kalite arıyoruz,tesislerimiz güzel olsun,sahillerimiz kaliteli olsun,denizimiz temiz ,turist kaliteli olsun,para harcasın....Gördüğünüz gibi şezlonglar dip dibe sıkış tepiş, deniz kenarında yürüme yolu yok..ondan sonra turistin başına çöküyoruz bir kola satmak için.Kalite kalitesizlik olunca da esnafla tatil yapan arasında devamlı bir gerilim oluyor.Oysa ki Bodrum'da bu işi çözümleyecek bir standartta oturtacak Yerel yönetim var.Çok basit bir kuralla kaliteyi çizgiyi yukarılara getirebiliriz ama yapmak istemiyoruz maalesef,..Çünkü; ne turizmden ne de turizm politikasından anlayan var.Bu başı bozuklukta sonuçta aşağıdaki görüntüleri getiriyor.Oysa ki Esnaf arkadaşlarımız da 100 şezlong koyacağına 70 şezlong koysa ,şezlongunu biraz geri çekse hem kalite artacak hem de bu keşmekeşlik sona erecek.Buradan yöneticilerimizi göreve çağırıyorum.Gelin yarımadanın her yeri aynı standart da olsun ve turizmde kaliteyi arttırırken kazancımızı da ikiye katlayalım...En azından gelecek yıl için şimdiden kuralları koyalım ve esnaf arkadaşlarımızdan da bu kurallara uymasını rica edelim”     

Konu, çevre ve deniz kirliliği.Sahillerin işgal edilişi…

Arkadaşımıza sonuna kadar hak veriyoruz. Bodrum gibi bir dünya kenti olmuş turizm beldesinde deniz kirliliği, çevre kirliliği inanılmaz şekilde artıyor. Bunu da biz yapıyoruz. Yıllardır aynı konu gündeme geliyor, yıllardır aynı konu üzerine yazıyoruz ve uyarıyoruz ama değişen bir şey olmuyor.

Bazı yerlere “Mavi Bayrak” çekiliyor.

Bunun anlamı sadece denizin temiz olması değildir. Çevrenin de temiz olması gerekiyor. Duşların, tuvaletlerin, şezlong ve şemsiyeleri de kullanılabilir durumda olması gerekiyor. “Mavi bayrak” çevre düzeni, temizliği ile bütünleşebilmelidir. Bunları göremiyoruz.

Geçen gün Yahşi sahilinde yürüyüş yapıyorduk. Sahildeki bazı otellerde yabancılar kalıyor. Sabah yürüyüşümüzde bir grup tatilci turistin denizden içki şişeleri, çör-çöp topladığını gördük. Aynı gruptan bazıları da sahil boyunca pislik temizliyordu. Yenen içilen ne varsa ortaya bırakılmış. 

Bizimkiler pisletiyor, yabancılar temizliyor.

Birçok sahilde tablo böyle.

Belediye temizlik işçileri çalışmıyor mu? Çalışıyorlar, onlarla da karşılaşıyoruz. Ama yetmiyor. Geceleri sahil boyunca oturanlar içki şişerini kırıp ortaya bırakıyor. Kayaların üzerinden denize atanlar da var. Etraf çekirdek pisliğinden geçilmiyor. Denizlerden kadın petleri bile çıkarılıyor. 

Temizlik konusunda her şeyi de belediyeden beklememek gerektiğini söyleyelim. Biz temiz olmak, çevreyi korumak, kirletmekten kaçınmak durumundayız. Açık söyleyelim, biz temizlik kültüründen çok uzaklardayız. 

Yine Bitez’den bir görüntü.

Dost ziyareti için sahile inmiştik. Sahil boyu sığınmacıdan geçilmiyor. Her taraf pislik içinde. Buralarda yatılıp kalkılıyor. Yenen içilen ne varsa ortalara dökülmüş. Yayılan pis kokular da büyük rahatsızlık veriyor. 

İçi boş pet şişeler, sigara kutuları, izmaritler, çöpler, yiyecek-içecek artıkları ortalarda yüzüyor. Bu nasıl bir temizlik anlayışıdır bunu da anlamak mümkün değil. 

Bundan bir süre önce şikâyetlerin yoğunlaşması üzerine Kaymakamlık ve Belediye işbirliği ile sığınmacılar toplanmış Aydın’a gönderilmişti. Şimdi yerlerine yenileri gelmiş, daha da çoğalmışlar. Öyle görünüyor ki bunlara başa çıkılmıyor. Sadece sahiller değil, Bodrum Merkezi’nde de aynı tablonun var olduğunu belirtelim.

Deniz ve çevre kirliliğinin Bodrum ile sınırlı olmadığını da biliyoruz. Bodrum dışına çıktığımızda diğer sahillerde de görüntü pek farklı olmuyor. Pislik millet olarak içimize işlemiş. Pislik içinde bulunmakla sanki özdeşleşmiş gibiyiz. Yabancılardan bile ders almıyoruz. 

İslamiyet bile her zaman temizliği ön planda tutar. İslam olmayanların temizlik konusundaki hassasiyetleri ve duyarlılığı da mı bizi utandırmıyor? 

Bazı tekneler ve yatlar marinalarda yer bulamadığı için sahillere demir atıyor. Bunun da deniz kirliliği yaptığını söylemeliyiz. Bu tekne ve yatların da çeşitli biçimlerde atıklarla deniz kirliliğine neden oldukları söyleniyor. Hatta bazı sahillerde ortaya çıkan hoş olmayan kokuların da bu tekne ve yatlar sayesinde oluştuğu da ifade ediliyor.

Bunlarla kim ilgileniyor? Bunlar kontrol ediliyor mu? Atıklarını gizliden deniz mi boşaltıyorlar? Sanıyoruz bu da titizlikle üzerinde durulması gereken bir başka konu olarak karşımızda duruyor.

Gerek Belediye, gerekse bazı sivil toplum kuruluşları, okullar deniz ve çevre temizliğine soyunuyor. Bunlara bazı oteller de katılıyor. Bu temizlik kampanyalarının hiç kuşkusuz büyük yararı da oluyor ama yetmiyor. Öncelikle denizleri, çevreyi pisletenlerin eğitilmesi, temizlik terbiyesi edinmesi gerekiyor. Her zaman söylediğimiz gibi bu da eğitim eksikliğinden kaynaklanıyor. Demek ki, eğitim sistemimizde de bazı eksiklikler var ve bunlar yıllardır giderilmemiş.

Mesleğimiz gereği yurt dışına sıkça çıkıyoruz. Gidip gezdiğimiz yerlerde denizler sahiller ve çevrelerin temizliğine hayran kalmamak mümkün değil. Yerlerde bir sigara izmariti bile göremezsiniz. Bu duyarlılığı halk gösteriyor. Minikler bile ortada bir kağıt parçası görse alıp çöp kutusuna atıyor. Çünkü aileden ve okuldan böyle öğretiliyor. “Eğitim eksikliğimiz var” derken buna vurgu yapmaya çalıştık.