Yıllar önce ilk duyduğumda; "muhteşem bir fikir. Umarım bu etkinlik sadece Amerika ile sınırlı kalmaz" demiştim!

Altı yıl sonra dileğim gerçekleşti, Pancakes & Booze Art Show sonunda Londra'ya geldi.

Geçen hafta gerçekleşen bu sanat şovu,  duyurusu yapılır yapılmaz sadece genç sanatçıları heyecanlandırmakla kalmadı, sanat tacirlerini, kuratörleri de harekete geçirdi. Harekete geçirdi diyorum çünkü 2009 da Los Angeles'da ilk şov gerçekleştiğinde katılımcı sayısı 1000 kişiyi geçmişti. Londra'ya gelmeden önce Houston'da yapılan son şov izleyici sayısı ise 5200'e ulaşmış.

Konsept gereği tek mekan ve tek gece olan bu etkinliğe ilginin ve katılımın bu kadar yoğun olmasının ana nedeni sanatçıların etkinliğe katılım şartlarının kolaylığı, eserlerin çok uygun fiyatlara satılması ve eğlencenin sanat ile harmanlanması. Aslında konsept tek başına düşünüldüğünde bile oldukça çekici. Hemen herkesin hoşlanabileceği bir vaadi var başlığında; "sınırsız pancake ye,eğlen ve sanatla iç içe ol!".

Uzun zaman galeri arayışında olan,sonunda pes eden üç sanatçı gençten çıkmış fikir. “Madem galeriler satmıyor eserlerimizi, kendimiz satarız" demişler. İçinde canlı müziğin, çeşitli performansların olduğu projeye bir de çok sevdikleri pancake i eklemişler.

Davet ettikleri sanatçı dostları ile birlikte duyurusunu yaptıkları etkinlik umduklarından çok daha fazla ses getirmiş. Bin kişinin üstünde katılımcının, bütün eserleri satın alması ve çok eğlenmesi bütün Amerika'da günün konusu olmuş. Bir çok şehirden davet almışlar aynı konsept için. Çok kısa sürede Kuzey Amerika'da ve Kanada'da 25 den fazla şehirde gerçekleşmiş proje.

Kuralları ve konsepti çok basit olan bu sanat şovu sade ama o kadar da eğlenceli olduğu için ilgi çekiyor sanırım.

Projenin olmazsa olmaz üç kuralı var;

Sınırsız ikram edilen pancake (gözleme),

Canlı müzik ve canlı vücut boyama (live body painting),

Grafiti gösterisi.

Giriş ücretinin 5 Dolar olduğu gecede sanatçılardan istenen rakam da 10 Dolar. Eserlerini asma parası altında istenen bu ücretin dışında hiç bir ücret istenmiyor sanatçılardan. Sattıkları eserlerin paralarının tamamını kendileri alıyorlar. Her sanatçı için 1m-1m alan ayrılıyor ve sattıkları eser alıcı tarafından duvardan indirilirse yenisini asma hakkı veriliyor! Bu nedenle sanatçılar çantaları ile geliyorlar geceye.

Etkinliğin internet sitesinden başvuruda bulunulup, eserler yüklenebiliyor. Projenin yapılacağı alana göre de sanatçı sayısı değişiyor. O yüzden etkinlik duyurusunu yakından takip ediyor sanatçılar.Proje her sanat dalı için imkan veriyor.

Londra'da geçtiğimiz perşembe günü düzenlenen, Amerika dışında gerçekleşen ilk etkinlikte de kurallar değişmedi. Şova katılan yüzlerce kişi sergilenen eserleri almak için yarıştı. Bütün eserlerin satıldığını bilmem söylememe gerek var mı?

Akşam üstü 6 da başlayan eğlence sabahın ilk ışıklarına kadar devam etti...

Los Angeles'in hareketli, eğlenceli gece hayatına ve oldukça pahalı galerilerine alternatif olarak başlatılan bu etkinlik bugün binlerce kişinin şehirlerine gelmesini sabırsızlıkla beklediği bir şölene dönüşmüş durumda.

Genç kuratörler altı yıl önce bu etkinliği ilk düzenlediklerinde ilginin bu kadar yoğun olacağını biliyorlar mıydı bilmiyorum. Ancak gelinen noktada, bu tür organizasyonlar sayesinde sanat kollektörlerinin, kuratörlerin tanımı değişiyor dünyada. Klişeleşmiş orta yaş üstü, yüksek gelir seviyeli kollektörler ve eski nesil galericiler, yeni nesil sanatseverler ve kuratörler ile yarışmak ve trendi yakalamak zorunda artık.

Haftaya görüşünceye kadar sanatla kalın!