Sevgili okurlarım,

Beni sosyal medyadan takip edenlerin bildiği gibi yıllardır hayalini kurduğum Panama Kanalı ziyaretimi sonunda gerçekleştirdim. Spontone olarak gelişen bu seyahat Paskalya tatiline denk geldiği için çok kolay geçmesede  bende unutulmaz anılar bırakti. 

Sizden saklayacak halim yok, dünyanın çoğu ülkesini gezmiş olan biri olarak Panama bilgim sadece meşhur kanaldan ibaretti. Oysaki 4 gün geçirdiğim bu şehir beni her metre karesinde şaşırttı, kendine hayran bıraktı. Kuzey ve Güney Amerika’yı  birbirine bağlayan Panama kanalı ile ünlü bu şehir tam bir zıtlıklar şehri aslında.

Şehir 3 kısıma ayrılmış bir tarafı Havana’yı hatırlatan old town (eski şehir) kolonyal yapıların hakim olduğu, Karayipler atmosferinin hüküm sürdüğü barlar, barlardan dışarlara taşan salsa müzikleri eşliğinde çoğu Avrupa’dan  gelen turistleri ağırlıyor.

 

 

Bir tarafı ise tamamıyla küçük New York diyebileceğim gökdelenlerin, modern, değişik şekil mimarilerin süslediği ABD ve Kanada emeklilerinin yerleştiği, dünya markalarinin her yerde bulunduğu, benim çokta ilgimi çekmeyen kısım.

Bana Panama şehrin de olduğumu hissettiren ise gerçek Panama halkının ruhunu yaşayan şehrin merkezindeki teneke binalardan yapılmış gecekondularda yasayan halk. Açık hava barakalarda saç kestiren sakal tıraşı olan insanları görmek başta garip gelse de sonradan çok mantıklı geldi. Hava böylesine güzelken dört duvar arasına sıkışmak yazık olurdu.

Panama şehrinde şimdiye kadar hayatımda hiç görmediğim kadar deniz ürünleri gördüm bir o kadar da ucuz. İlk gün kesinlikle hijyen sorunu vardır diye adım atmadığım bu şirin baraka binalarda yapılan yemekler denizin önüne atılmış salaş masalarda güler yüzlü garsonların servisiyle keyifli bir ortam sunuyor. Her verilen sipariş yeni bir heyecan demek  buda en güzel yanlarından biri olsa gerek.  Gallopinto denilen pirinç ve fasulye ile yapılan yemekleri her yerde bulunuyor. Meksika mutfağının popülerliği de gözden kaçmayacak kadar büyük. Şehrin popüler semtlerinden olan kaldığım otelin köşesinde 3 ay önce açılan İstanbul Kebap Salonu da değişik bir seçenek sunuyor.

 

 

Washington da yaşayan Panama aşığı bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Hard Rock Panama Cafenin 62. Katının panaromik manzarasinda günün yorgunluğunu atarak bira içmek muhteşemdi.

Aralik-Nisan ayları gidilmesi tavsiye edilen Orta Amerika'nin bu en güzel ülkesi kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biri özellikle Panama Kanalının işleyişi  küçücük bir kanaldan dev gemilerin bir okyanustan ötekine  geçişi herşeye değer

Panama'da nerelere gidilir? Gece hayatı nasıldır? Haftaya...