Sadece ölerek ve şehit olarak; yurt savunması yapamayız ve ülkemizi emperyalist planlara karşı koruyamayız. Artık savaşlar, kafa gücü ile kazanılmaktadır. 18.yüzyıl öncesindeki savaşlarda kafa gücü yine vardı ama, ağırlık kol gücündeydi. Bir de bu kol gücünü, her türlü yöntemlerle ölmeye ve öldürmeye iyi motive ederseniz, başarıyı yakalamak zor olmuyordu.

 

Toplumlar arasında gelişmişlik farkının açılmasına yol açan gelişmeler 15.yüzyılda, Avrupa'da başladı. Bu süreç; acılı ve kanlı oldu! Rönesans, Reform, Hümanizm, Aydınlanma, Fransız Devrimi, Endüstri Devrimi bu sürecin önemli merhaleleri. 18.yüzyıldan sonra, insanlığın gelişmiş bölümü akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçti. 

 

 

Çağdaş Dünya Mars'a Gidiyor

 

Bu gelişim, çağdaş insanlığın dünyadan yaklaşık 565 milyon km. uzakta bulunan Mars'a keşif cihazı gönderebilmesini sağladı. Yarın, dünyanın dışında ve evrenin uygun bir köşesinde, yaşam kurmasını da sağlayacak. Ama tüm insanlık aynı gelişim çizgisinde değil. Kimi toplumlar; insanlığın bebeklik evresinde ve hala 7.yüzyılda veya 14.yüzyılda yaşıyor.

 

Savaşları ve mücadeleleri haklılar değil, güçlüler kazanır. Günümüzde güçlü olabilmek için; çağdaş olmak, akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçmiş olmak gerekir. Aksi ise; hüsrandır ve tüm mücadeleleri kaybetmektir.

 

Çağdaş Olmayanların Kaderi!

 

Osmanlı; yanıbaşında bulunan Avrupa'daki bu gelişimin dışında kaldığı ve treni kaçırdığı için enkaz haline geldi ve yıkıldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı'nın külleri üzerine kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni, bu gelişimin bilinci ile kurdu. 

 

Bugün dünyada çağdaş bir toplum değilseniz; çağdaş toplumlar tarafından sömürülmek ve itilip kakılmak, ne yazık ki kaderiniz olur. Çağdaş olabilmek için ise; eğitim ve öğretime ihtiyaç var. Ama hangi eğitim ve öğretim? 

 

Taklidi Değil, Tahkiki İman

 

Tabii ki; bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip toplumu yaratan, eğitim ve öğretim. Kul olan, körü körüne inanan değil; sorgulayan, bilimsel düşünce sistemini esas alan, imanı taklidi değil tahkiki olan bir toplumu yaratan eğitim ve öğretim. 

 

ODA TV'nin haberine göre; OECD’nin (Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü) “Türkiye Araştırması”ndan çıkan sonuç, çok kötü. Kısaca söylemek gerekirse; okumuyoruz, yazmıyoruz ve anlamıyoruz. 

 

Bu Kafayla Olmaz!

 

Türkiye; üç kıtanın birleştiği merkez coğrafyanın tam merkezinde yer alan, tabii güzellikleri, doğal kaynakları ve jeopolitik konumu ile çok değerli bir ülke. Ama bu kafayla, bu toprakları bize bırakmazlar. Okumayarak, yazmayarak ve anlamayarak, nereye kadar gidebiliriz?

 

Gerçekten okumuyoruz, anlamıyoruz ve anlamadığımız için değerlendiremiyoruz. Ayrıca; okuyup, anlayıp değerlendirme yapanlara ve  toplumu uyarmaya çalışanlara da düşmanlık yapılıyor.

 

Huzursuzluğun Nedeni

 

Bugün, Fas’tan Hindistan’a,Türkiye’den Somali’ye ve Yemen’e kadar, geniş bir coğrafya içinde yaşadığımız zorlukların, savaşların, çatışmaların, huzursuzlukların, müdahalelerin, kanın, kinin ve gözyaşının sebebi; emperyal planlara yönelik kurgulamalardır.

 

Büyük Ortadoğu veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi, bu kurgulamalardan sadece birisinin adıdır. 

 

Özetle söylemek gerekirse emperyalizm; bu bölgede bulunan yüksek çıkarları için, uzun dönemdir bugün yaşadıklarımızla birebir örtüşen planlar yapmış, hatta bu planları düşünce kuruluşlarında ve üniversitelerinde kendi toplumunu doktrine etmek için tartışmışlar bile! Hatta; Türkiye’yi de içine alan yeni siyasi haritalar çizmişler. Şimdi bunları gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

 

Tecavüz Planının Eş Başkanı

 

Bir gün, Batı üniversitelerinden birinde bir yüksek lisans öğrencisi “Açık açık yazıyoruz ve tartışıyoruz bölge ve Müslümanlar için neler planladığımızı, karşı tedbir almazlar mı?” diye sorarlar. Karşılığında “Okumazlar ki!” yanıtını alır hocasından. Doğru değil mi? Okuyor olsak; Türkiye’nin de dahil olduğu bölge ülkelerine karşı yapılan tecavüz planının eş başkanlığına soyunur muyuz? Soyunanı seçer ve başımıza getirir miyiz?

 

Müslümanlar hakkında tecavüz planı yapanlar ve “Nasıl olsa okumazlar” diyenler devam ediyor; “Okusalar da anlamazlar” diyor. Ne kadar aşağılayıcı, değil mi? Hatta devam ediyor hoca öğrencilerine konuşmaya; "Merak etmeyin, aralarında okuyanlar, anlayanlar ve yazanlar da olsa, okumayanlar ve anlamayanlar onları boğar" diyor.