Geçtiğimiz pazar İstanbul Barosu ile Akdeniz Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenledikleri “Küresel Bakışla Kutuplar, Arktika ve Antarktika Kıtalarında Güncel Sorunlar ve Çözüm Önerileri” çalışmasına katıldım. Tüm pazar günüm orada geçti, konuşma da yaptım ama daha çok öğrendim. Gerçekten değdi. Bu başarılı ve değerli organizasyon nedeniyle tüm emeği geçenlere ve katkı sağlayanlara başta Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Av. Metin Uracin ve Av. Vural Soytekin olmak üzere kutluyorum.

Bu çalışmayı, öncesinde bu köşeden duyurmuş ve yazımın sonunu  “Türkiye Cumhuriyeti geleceğimiz için Antarktika’da olmalı!” diye bitirmiştim. Ne yazık ki, bazı okurlarımdan anlamakta güçlük çektiğim serzenişler aldım. Özetle burnumuzun dibinde adlar dururken bunlara ve Kıbrıs’a sahip çıkamazken ne işimiz var Antarktika’da deniyordu.

Antarktika ile ilgileniyor olmamız dibimizde bulunan adlarla ilgilenmediğimiz ve ilgilenemeyeceğimiz anlamına gelmezdi ve gelemezdi. Türkiye ve Yunanistan arasındaki aidiyeti tartışmalı adalar sorununu, sayının 16 değil 152 olduğunu ilk defa biz yazdık ve diyar diyar dolaştığımız yerlerde farkındalık sağlamak için yaygın olarak biz anlattık. Ayrıca bu konuda Mehmetçik TV tarafından düzenlenen ilk eylemin içinde de olduk.  9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel nasıl GAP’ı kaptırmaz ise bizde bu konudaki öncülüğümüzü kaptırmayız biline!

Kavanozda sıçramak

Bir kavanozun içine 10’larca pire konur ve kapağı kapatılır. Pireler bir zıplar iki zıplar, her seferinde kavanozun kapağına çarparlar ve giderek zıplama menzilini düşürürler. Kavanozun kapağı açıldığında pireler artık kurtulma ümidini yitirdiklerinden zıplamazlar bile! Bilim insanları buna “öğretilmiş çaresizlik sendromu” diyorlar.

“Bizim ne işimiz var orada”, “Başka işimiz yok mu?” öğretilmiş çaresizliğin belirtileridir. Bakın Antarktika Anlaşması 1959’da imzalanmış biz 1995’de dahil olmuşuz ama o günden bugüne bireysel girişimler hariç bir şey yapmamışız. 7,5 milyon nüfusa sahip Bulgaristan’ın Antarktika’da bilimsel araştırma üssü var, bizim yok! Belçika’nın, Malezya’nın Pakistan’ın var ama Türkiye’nin yok! Denize çıkışı olmayan Kazakistan bile antlaşmaya yeni taraf oldu Antarktika’da var olmaya çalışıyor. Niçin olabilir?

Fransız yazar ve filozof Volter (1694-1778) “Tarih milletlerin tarlasıdır. Her toplum geçmişte ne ekmişse, gelecekte onu biçer” diyor. Norveçli denizci ve kaşif Amundsen 14 Aralık 1911’de güney kutbuna İngiliz denizci ve kaşif Kaptan Scott’tan tam 35 gün öce varır. Dönüş yolculuğunda kar fırtınasına yakalanır, çadırında artık son dakikalarını doldururken günlüğünü yazmaya çalışır ve son satırları “dayanacak gücüm kalmadı, ama pişman değilim, anlamını biliyorum” olur.

Antarktika’ya sıçramak

İşte bu nedenle 5 milyon nüfusa sahip kuzey kutbunun ülkesi Norveç binlerce kilometre uzaklıkta güney kutbunda da ve Antarktika’da da var. Norveç’in burada bilimsel araştırma üssü mevcut ve kıtanın geleceğinde söz sahibi.

Doğal kaynaklar bakımından çok zengin olan 14 milyon km² yüzölçümüne sahip Antartika insanlığın ortak malı olmalı asla emperyalist niyetlere kurban verilip paylaşılmamalı. Ama 2048’de antlaşmanın süresi biteceğinden ve buradaki doğal kaynaklar iştah kabarttığından paylaşımı söz konusu olabilir. Her durumda Antarktika’nın geleceğinde var olabilmek için orada olmak, bilimsel çalışmalara katılmak ve üs kurmak gerekiyor, biliyor musunuz?

Amundsen’ler ve Scott’lar ektiği için Norveç ve İngiltere gibi ülkeler oradalar ve zenginler. Bizim geçmişte ekenimiz olmadığı için şimdi biçemiyoruz. Ne dersiniz, çocuklarımız ve torunlarımız biçsin diye şimdi biz Antarktika’ya eksek, orada bilimsel araştırma üssü kursak yanlış mı olur?

Antarktika’ya veya Mars’a sıçramayı düşünemiyor, hayalini kuramıyor, rüyasını göremiyor ve vizyonunu gösteremiyorsan yakındakilere de sahip çıkamazsın.

Saygılar sunarım.