Trump geçtiğimiz Mayıs’ta, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi

üyesi ve Almanya ile İran arasında 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan

tek taraflı olarak çekilerek İran’a yönelik yeni yaptırımları gündeme getirdi ve

Ortadoğu’da gerilimi arttırdı.

ABD Başkanı Trump'ın anlaşmadan çekilme kararını almasından hemen

sonra, ABD Hazine Bakanlığı, İran'a yönelik yaptırımların 90 ve 180 günlük iki

aşamayla yeniden uygulanmaya başlanacağını duyurdu. 90 günlük sürenin

dün (7 Ağustos 2018) dolmasıyla birlikte, nükleer anlaşmanın yapılmasının

ardından rafa kaldırılan İran'a yönelik yaptırımların ilk aşaması uygulamaya

konuluyor. İkinci aşama ise, 5 Kasım 2018’de yürürlüğe girecek.

Müttefiklerini Bile Tehdit Etti

ABD’nin, 2015’de İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesinin hiçbir haklı

gerekçesi yok. Zaten bu anlaşmada imzası olan İngiltere, Fransa, Çin, Rusya

ve Almanya’nın, anlaşmanın sonlandırılması yönünde bir isteği ve rızası da

yok. Başından itibaren anlaşmaya İsrail muhalefet ediyordu ve sonunda

emeline ulaştı. Bu işten memnun olan ikinci ülke de dünyanın en kepaze ve

karanlık rejimi ile yönetilen ülkesi Suudi Arabistan’dı.

ABD Başkanı Trump, geçtiğimiz Salı twitter’dan yaptığı açıklamada; “İran’a

yönelik yaptırımların şimdiye kadar uygulananlarla kıyaslanamayacağını,

Ekim’de şiddeti arttıracaklarını” söyledikten sonra “İran’la iş yapan, ABD

ile iş yapamaz” diyerek, müttefiklerini bile tehdit etmiştir. Çünkü bu yaptırımlar

tek taraflıdır ve bu defa 2015’deki gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi

desteği de yoktur.

Trump, İsrail Tarafından Teslim Alınmış!

İran konusundaki gelişmeler gösteriyor ki; ABD Başkanı Trump, İsrail ve

Yahudi Lobisi tarafından Russiagate krizi nedeniyle zor durumda olması ve

görevden alınma riski bulunması nedeniyle adeta teslim alınmıştır.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Fox News’a verdiği

mülakatta; “İran yaptırımlardan kurtulmak istiyorsa, Başkan Trump’ın

teklifini kabul etmek ve ABD ile masaya oturmak zorunda” diyor. An

itibarıyla, İran masaya oturacak gibi gözükmüyor. Çünkü; masaya oturduğu

anda kaybedeceğini biliyor. Masaya oturursa; balistik füze kapasitesinin kontrol

altına alınması ve Suriye’deki güçleri çekmesi ilk istenecekler arasında. Arkası

da var!

BOP’un İlerlemesine Taş Koyuyor

ABD tarafından İran’a karşı ilan edilen yaptırımlarda; 2015’de Viyana’da

imzalanandan farklı olarak, İran’ın takas ve altın karşılığında ticaretine de izin

verilmiyor. Amaç çok net; diz çöktürmek, ekonomik sıkıntılar nedeniyle halk

hareketini tetikleyerek rejim değişikliğine zorlamak veya İran’a dünya

kamuoyunun kabul edemeyeceği şeyleri yaptırarak, askeri müdahalenin meşru

zeminini hazırlamak.

Irak’ta Saddam sonrası doğan durum ve Suriye’de Esad’a yönelik rejim

değişikliğinin gerçekleşmemesi yüzünden; İran’ın bölgedeki etkinliği çok arttı.

İran, artık Basra Körfezi’nden Yemen’e, Irak merkezi yönetimi, Esad’lı

Suriye üzerinden ve Tahran’dan Akdeniz kıyılarına kadar kesintisiz bir

erişime ulaştı. Hatta İran’ın bu etkinliği; Hizbullah ile Lübnan’a ve Hamas ile

İsrail’in dibine kadar girdi. İşte bu durum, İsrail açısından kabul edilebilir

değil. Diğer taraftan İran, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) ilerlemesine de

taş koyuyor. İran olmasa, üstüne bir de Rusya, Suriye’nin işi bitmişti!

Hürmüz’ü Kapatırız

İran, gerçekten zor durumda. Kötüleşen ekonomi nedeniyle, halk büyük

şehirlerde gösteriler yapıyor. İran parası da çok değer kaybetti. Hatta bu

yüzden, geçen sene 90 yıllık para birimleri olan Riyal’i terk ederek Tümen’e

geçtiler. Enflasyon neredeyse Venezuela seviyesine doğru yükseliyor. İşte bu

durumda; ekonominin tek gelir kaynağı olan petrol gelirleri ABD’nin

yaptırımlarından etkilenip beklendiği gibi ciddi miktarda azalırsa, kızılca

kıyamet kopacak.

İşte bu nedenle; İran Cumhurbaşkanı Ruhani “Gerekirse Hürmüz’ü

kapatırız” diyor. Hürmüz Boğazı; Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar,

Bahreyn, Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak ve İran’ın çevrelediği Basra

Körfezini, Umman Körfezine dolayısıyla Hint Okyanusuna ve dünyaya

bağlıyor. Boğazın bir tarafında (kuzey) İran, diğer tarafında (güney) ise

Umman bulunmaktadır. Tüm dünyada, deniz yolu ile yapılan ham petrol

taşımacılığının yüzde 40’ı, Asya pazarlarına ve ağırlıkla Hindistan, Güney

Kore, Çin ve Japonya’ya giden ham petrolün yüzde 85’i, Hürmüz’den geçiyor.

İran İçin Gaza, Kuzey Kore İçin Frene!

Ayrıca; Hürmüz Boğazı’ndan ham petrol geçişi günlük olarak 18 milyon varil

olup, bu miktar Türk Boğazlarından (İstanbul ve Çanakkale) geçenin 6 katı,

Süveyş’ten geçenin 8 katıdır. İran, Yemen’de Husiler üzerinden Bab’ül

Mendep Boğazı girişini füzelerle tehdit ederek, Kızıldeniz yolu ile yapılan ham

petrol trafiğini de sekteye uğratabilir. Bu durum; dünya petrol fiyatlarının

uçmasına, kaosa ve askeri müdahale için meşru zeminin doğmasına neden

olur.

ABD Başkanı Trump; İran’la gerginliği arttırmak için gaza, gergin olan ABD-

Kuzey Kore ilişkilerinde aniden frene bastı. İki ülke de “Haydut Devlet”

olarak adlandırılıyordu ve nükleer silahlarla ilgili olarak suçlanıyordu. Kuzey

Kore açıkça Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını çiğnemesine

rağmen; İran bu konuda en ufak bir ihlal bile yapmadı. Ayrıca; Kuzey Kore’nin

nükleer silahları var, test etti ve bu silahları daha uzun mesafeye atabilmek için

balistik füze programları ve denemeler yapıyor. İran’ın ise nükleer silahı yok.

İran’da gaza, Kuzey Kore’de frene basılmasının iki nedeni var. Birincisi

ABD’nin tehdit önceliklerini İsrail belirliyor, ikincisi ise nükleer silaha sahip

olmayı başaran, caydırıcı olmayı da başarıyor.

Hep Aynı Yalan

Tam tamına 26 yıl önce İsrail’in başbakanı olan Netanyahu, İsrail’in yasama

organı olan Knesset’te, 1992’de konuşma yapıyor ve “İran’ın nükleer silah

programı var, 3-5 yıla kadar nükleer silaha sahip olacaklar” diyor.

Netanyahu, bir defa da 1995’de yazdığı Terörizmle Savaş (Fighting

Terrorism) adlı kitabında aynı şeyi söylüyor. Şu an 2018’deyiz ama temcit

pilavı gibi hala aynı yalan!

Demem o ki; nükleer silah bahanesi ile İran’ı dövmek istiyorlar, İran’da rejim

değişikliği yapmak istiyorlar, İran’ı bölmek istiyorlar, Büyük Ortadoğu

Projesi’nin tıkanan bölümlerinin önünü açmak istiyorlar ve Ortadoğu’yu

yangın yerine çevirmek istiyorlar.