CHP Genel Sekreteri Recep Peker CHP ile ilgili bir vesikayı Atatürk’e imzalatmaya getirdiğinde Atatürk vesikanın üzerine “ Partim…” sözünü yazınca Peker “Paşam niçin CHP yazmıyorsunuz?” diye sormuştu. Atatürk ise “Ne bileyim sonuna kadar CHP’nin benim partim olarak kalacağını?” diye cevapladı.

 

Evet, Atatürk haklıydı! 5-6 Eylül 2014 tarihlerinde yapılan 18. Olağanüstü CHP Kurultayı gösterdi ki, CHP artık Atatürk’ün partisi değildir! Bu büyük rota değişikliğine giden yol 2010’da bir operasyonla başladı, Kemal Kılıcdaroğlu’nun (KK) genel başkan olması ile devam etti, yavaş yavaş gelişip serpildi ve geçtiğimiz günlerde yapılan kurultay ile zirveye ulaştı.

 

Kurultay salonunda muhabbeti bolca vardı ama halk yoktu ve içeri alınmamıştı. Salonu geceden İstanbul’un iki ilçe belediyesinin finanse ederek gönderdiği militanlar doldurmuştu. Amaç muhalif sesleri susturmak ve bastırmaktı. Gereğini yaptılar!

 

Kurultayda demokrasinin var olduğunu söyleyebilmek gerçekten imkansız. Bu konuda örnek çok! KK’nın aday olması için 944 delege imza veriyor ama gizli oya geçilince KK’ye destek veren delege sayısı 740’a iniyor. Bunun anlamı partide korku imparatorluğu var.

 

İhanete ortak olanlar!

 

Ağır baskıya ve ekonomik ikna yöntemlerine karşın CHP delegesinin üçte birinden daha fazlası tabanın tepkisine kulak verdi ve KK ile bu iş olmaz dedi. Ama Kurultayda Milletvekillerinin ve Parti Meclisi’nin(PM) oy kullandığı sandığına bakıyorsunuz, yüzde 95 oranında ezici bir çoğunluk KK diyor. Lütfen bundan sonra kimse nohut, makarna ve kömür edebiyatı yapmasın. Sonunda bunlar temel ihtiyaç maddesi ve ülkemizde yoksulluk egemen. Oyunu koltukla değiş tokuş etmenin yanında lafı bile olmaz!

 

KK’nın konuşması tam anlamıyla bir ihanet beyanıydı. CHP’nin kurucusu Atatürk’e, onun önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimlerine, ülkemizin kurucu ideolojisine, Türk kimliğine ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne açıktan düşmanlık yaptı. Çıkarlar için bunu görmemezlikten gelmek ihanete ortak olmaktır.

 

“Dersimli Kemal” söylemi bu ihanetin doruğudur. Çünkü KK, Aydınlanma Devrimleri ile barışık bir Tuncelili değil, bu devrimlere karşı travmalı ve feodalizmin temsilcisi Seyit Rıza aşkıyla yanıp tutuşan bir Dersimlidir.

 

Atatürk’e “Kefere Kemal” diyen ve mikro Laz milliyetçiliği yapan Bekaroğlu’nu partiye ve PM’ye KK taşımıştır. “Statukocu ve ırkçılığa dayalı Atatürk Milliyetçiliğine son vermek ve kardeş halkların özgürce yaşadığı bir Türkiye için CHP” söylemleri içinde olan namı değer TR-705 kod adlı Sezgin Tanrıkulu’nu partinin yetkili makamlarına KK getirmiştir. Açılımlarda AKP’yi yavaş bulan ve bu yüzden anlaşmazlığa düşen Murat Özçelik’i partiye KK sokmuştur.

 

Ana Muhalefet kim olur?

 

KK yönetiminde YCHP haline gelen CHP artık Soroscuların, Tesevcilerin, açılımcıların, bölücülerin, Cemaatçilerin, 2. Cumhuriyetçilerin ve işbirlikçilerin yuvası haline gelmiştir. Aralara serpiştirilmiş ve edilgen haline getirilmiş ulusalcılar halkı kandırmak ve gözünü boyamak için oralarda tutulmaktadırlar.

 

İddiaların aksine ben KK’yı kendisine verilen özel görevi yerine getirmek açısından çok başarılı buluyorum. Ayrıca CHP’yi sağa değil gayri milli tarafa kaydırmıştır. Diğer taraftan bu kurultay ile CHP, AKP ve HDP’den müteşekkil açılımcı partiler safına resmen katılmıştır.

 

Durumunu özetlemeye çalıştığım bu partiye ben oy vermem. Atatürk’te vermezdi! Yalnız Atatürk ve ben mi? Milyonlar vermez ve vermeyecek! Eğer CHP tabanı ayağa kalkıp bu ihanet şebekelerini temizleyip partisini geri alamaz ise sonuç hüsran olacaktır. Siyasi arenaya yeni oyuncular çıkmaz, çıkamaz ve MHP doğru strateji uygular ve CHP’den kaçacak oylar için cazibe merkezi olursa 2015’de Ana Muhalefet Partisi olur bilmiş olun.

 

Saygılar sunarım.