Türkiye, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir "yolsuzluk ve rüşvet" skandalı ve söylentileri ile çalkalanıyor. 17 Aralık operasyonu, bunu izleyen tarihlerdeki ses kayıtları özellikle AKP Hükümeti üzerindeki şüpheleri de artırıyor. Başbakan, sanki ortada hiçbir şey olmamış, yokmuş gibi karşı saldırılara geçiyor. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile cezaevine konuların da savcıların ve hakimlerin değiştirilmesi ile serbest bırakılması da tepkileri artırıyor.

                                         Bu görüntüde muhalefet partileri nerede?

                                         Meclis kürsülerinde, ya da miting meydanlarında muhalefet partilerinin söyledikleri görüldüğü gibi çok cılız kalıyor, fazla tekili olmuyor. Meydanlara çıkanlar, yolsuzluk ve rüşvet söylentilerine karşı tepkilerini ortaya koyanlar da polis şiddeti ile karşılaşıyor. Bir korku ve sindirme olayları ile karşılaşılıyor.

                                                 TEPKİLER BÜYÜYOR AMA

                                                 Lafı uzatmayalım:

                                                    Halk çok tepkili, gençler çok tepkili. Sesini çıkaran baskı altında, korkudan bu tepkilerini balkonlardan gösterenlerin bile evleri basılıyor.

Geçenlerde Denizli'de, balkonundan boş ayakkabı kutusu gösteren bir avukatın bile bürosuna Başbakanlık korumaları girdi, tartışma yaşandı.

Daha önce İzmir'de balkonundan boş ayakkabı kutusu gösterip "hırsız var" diye bağıran bir kadın yine Başbakanlık korumalarınca evinden alınıp karakola götürüldü. Görüldüğü gibi hiç kimse demokratik kurallar içinde hükümet karşıtı tepkisini bile gösteremiyor.

                                                    Ortada çok ciddi yolsuzluk ve rüşvet iddiaları var. Bu iddialarla karşı karşıya olanlar hiçbir şey olmamış gibi pişkinlik içinde hareket ediyor. Kamuoyu da buna tepki gösteriyor. Ortaya çıkan ses kayıtları gerçek değilse, bunların aksi de ispatlanmıyor. Tam bir kargaşa yaşanıyor. Kafalar karışık.

                                                   MHP Genel Başkanı Bahçeli, daha önce yaptığı konuşmada "Bizim hesaplaşma yerimiz sokak değil, sandık olmalıdır" dedi. Bunu destekleyen yazılar da yazdık.

Ancak, "yolsuzluğa, rüşvete, vurguna" karşı yapılacak mitinglere de açık olmak gerekiyor. Bunu yapacak olan da muhalefettir. Böylesi mitingler, hiçbir zaman "sokakta hesaplaşma" amacı taşımaz. Vurmak, kırmak, dökmek, çatışma ayrı şey, demokratik tepkiyi mitinglerle dile getirmek başka şeydir. 30 Mart seçimlerine kadar bu amaçlı birkaç miting düzenlenebilir. Bu da hiç kuşkusuz toplumdaki gerginliği giderecektir.

                                                  SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI NEREDE?

                                                  Açık söyleyelim:

Biz, hiçbir zaman çatışmadan, kırmadan, dökmeden yana olmadık, olayız da, böyle bir şeyi de desteklemeyiz. Muhalefet partilerinden de böyle bir şey yapmalarını istemeyiz. Bu tür mitinglere bazı marjinal grupların sızması oluyor, bunun da önlemi alınmalıdır. Burada önemli olan, yasalar çerçevesinde, kırmadan, dökmeden, hiç kimseye zarar vermeden, polisle çatışmadan tepkili olan kitleleri bir meydanda toplamak ve seslerin duyulmasını sağlamaktır.

                                               Hükümet olanların "Demokratik Paketi "adı altındaki yasa tasarısında da halk gösterilerine sınırlama getirdi. Eylemler için de "genel asayişi bozmama ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmama" kriteri konuldu. Özetle, ortada bir "meydan korkusu" olduğu ortaya çıkmıyor mu?

                                                    Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, odalar ortada yoklar. Olanların tepelerine biniliyor. Bu durumda, görevin muhalefet partilerine düştüğünü görüyoruz. Ortalık kaynıyor, yolsuzluk ve rüşvet olayları Türkiye'nin imajını içte ve dışta yok ediyor, eritiyor. Ekonomik zararın boyutları büyüyor. Çevremizdeki ülkelerde başlayan sıkıntılar bizi de tehdit ediyor. Türk-iş, TOBB, TÜSİAD, vb. gibi kuruluşlar neredeler? Neden sesleri çıkmıyor? Demokratik kurallar çerçevesinde bir açıklama yapmak, varsa tepkiyi olumlu ya da olumsuz ortaya koymak o kadar zor mu?

                                                YOLSUZLUĞA KARŞI MİTİNG

                                                Ana muhalefet partisi CHP ne yapıyor? Artık, kürsülerden söyleme, suçlama, laf yetiştirme döneminin bittiğinin farkında değil mi? Neden geçmişte düzenlenen "Cumhuriyet Mitingleri" benzeri "Yolsuzluğa ve rüşvete dur" mitingleri düzenlemiyor? Niye yüz binleri meydanlara toplayıp, demokratik tepkilerin ortaya dökülmesini sağlamıyor? Kamuoyunun da beklentisinin bu doğrultuda olduğunun altını çizelim.

                                                         Muhalefet, bugün bunu yapmayacak da ne zaman yapacak? Daha ne olması bekleniyor?

Kamuoyunun yolsuzluk ve rüşvete karşı tepkilerinin bu meydanlarda seslendirmesinin de böylece yolu açılmış olmaz mı? Dünyanın her gelişmiş ülkesinde tepkiler ancak bu şekilde dile getiriliyor. Zaten, bugün AKP, muhalefetin bu boşluğunu çok iyi değerlendirdiği için bildiğini okumuyor mu? İktidar-Cemaat çatışıyor, birbirlerini yiyorlar ama burada olan ülkeye ve insanlarımıza olmuyor mu?

                                              Hiç kuşkusuz, demokrasilerde hesaplaşma yeri sandıktır, buna her zaman saygılıyız ve bunu da destekliyoruz. Ancak, sandık öncesi, kitlelerin tepkilerini de yasalar çerçevesinde ortaya koymalarının önüne bir engel çıkarılmaması gerektiği görüşümüzü de yinelemek istiyoruz.