İSTANBUL (AA) - 'Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi Arif Hikmet Koyunoğlu 1893-1982' Sergisi kapsamında 'Göz Terbiyesi: Arif Hikmet'in Objektifinden Mimarlık Pratiğine' etkinliği düzenlendi.

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Sergi Salonu'nda 'Arka Oda Toplantıları' konuşma serisi çerçevesinde sanatseverlerle buluşan etkinliğe mimarlık, fotoğraf ve sanata ilgi duyan pek çok kişi katıldı.

Toplantıda mimarlık tarihinin önemli isimlerinden Koyunoğlu'nun arşivi üzerinden Osmanlı mimarlık mirasını belgeleme pratiği ile kendi mimari üretimi arasındaki ilişki, dönemin mimarlık eğitimi ve 'Birinci Ulusal Mimarlık Akımı' bağlamında ele alındı.

- 'Fotoğraflarını bir mimar hassasiyetiyle çekmiştir'

İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Baha Tanman, Arif Hikmet'in fotoğraflarından hareketle onun Osmanlı mimarisine bakışını, seçtiği yapıları ve bu belgeleme pratiğinin mimarlık formasyonuyla ilişkisini anlattı.

Koyunoğlu'nun çektiği fotoğrafların farklılığına işaret eden Tanman, 'Elimizde Koyunoğlu'nun dönemindeki fotoğrafçıların Anadolu'ya dair eserlerinden günümüze ulaşan çok az eser vardır. Ulaşanların çoğu da İstanbul üzerine olanlardır. Arif Hikmet'in çağdaşı yabancı fotoğrafçıların İstanbul'a dair eserleri, bir yerden sonra birbirini tekrar eder. Bir yerden sonra bu fotoğrafları görmekten yorulursunuz. Daha önemlisi bu fotoğraflar, ilgili eserleri bir turist bakış açısıyla fotoğraflar ve ele alır. Arif Hikmet Koyunoğlu, fotoğraflarını bir mimar hassasiyetiyle çekmiştir. Koyunoğlu'nun çektiği fotoğrafları benzerlerinden ayıran temel husus, onun mimarlık gözünün bu eserlerde ortaya çıkmış olmasıdır.' görüşünü paylaştı.

Arif Hikmet'in görsele aldığı yapıların başında Süleymaniye Camisi'nin geldiğini belirten Tanman, 'Süleymaniye Camisi, yangınlar geçirmiş olsa da dokusunu bugüne kadar korumayı başarmıştır. Caminin fotoğrafları, genel olarak Haliç'ten çekilmiştir. Arif Hikmet Koyunoğlu'nun çekimleri ise Vefa'dan yapılmıştır. Buna Vefa'dan Süleymaniye'ye bakış diyebiliriz. Fotoğraflardan da anlaşıldığı üzere Mimar Sinan, burada yan revaklarda birtakım denemeler yapıyor. Kubbenin yükünün nasıl aktarıldığını görmek de mümkündür.' şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Tanman, Arif Hikmet'in Mihrimah Sultan Camisi fotoğraflarına da değinerek, 'Mihrimah Sultan Camisi, İskele Camisi olarak da bilinir çünkü bu yapı inşa edildiğinde bir yalı cami olarak tasarlanmıştır. İnsanlar, kayıkla caminin önündeki rıhtıma gelir, oradan son cemaat yerine çıkarlardı. Buradaki önemli husus, caminin önündeki mesafenin bir doldurma alanla oluşturulmadığıdır. Arif Hikmet'in fotoğrafından Mimar Sinan'ın doğayı rahatsız etmek istemediğini anlıyoruz. Onlar, denizi doldurmayı tercih etmemiş, topoğrafyaya olabildiğince saygı duymuşlar.' ifadelerini kullandı.

Üsküdar'da bulunan Şemsi Ahmed Paşa Camisi'nin de Arif Hikmet'in görsellerinden biri olduğunu hatırlatan Tanman, şunları kaydetti:

'İstanbul'da 1894'te önemli ve hayli yıkıcı bir deprem olmuştur. Bu depremin ardından önce Balkan Savaşları, akabinde ise Birinci Dünya Savaşı yaşanmış, var olan mimari eserler bakımsız kalmış, 20. yüzyıla harap bir şekilde ulaşmıştır. Hikmet'in fotoğrafları da bizlere bu harap hali gösteriyor. Bu yapının özelliği, Paşa'nın türbesinin cami içinde olmasıdır.'

Tanman, Arif Hikmet'in çektiği fotoğraflardan birisinin de meydan çeşmelerine ait olduğunu, çeşmelerin Lale Devri ürünleri olduğunu belirterek, bu mekanlarda Barok tarzının etkilerinin bulunduğunu söyledi.

- 'Arif Hikmet, mimarlık üslubuyla Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'nda farklılaşır'

İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Müjde Dila Gümüş de Arif Hikmet'in mimari projelerini, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı ile ilişkisini ve bu akımın kalıplarına tam olarak uymayan özgün yaklaşımını ele aldı.

Sudan korkan engelli genç kız, yüzmede 48 madalya kazandı
Sudan korkan engelli genç kız, yüzmede 48 madalya kazandı
İçeriği Görüntüle

Arif Hikmet Koyunoğlu'nun 20. yüzyılın başlarındaki Türkiye'de mimarlık eğitimi ve pratiği açısından önemli konuma sahip olduğunu vurgulayan Gümüş, 'Arif Hikmet Bey, hem eğitim hayatının dönemin koşullarıyla bir maceraya dönüşmesi hem de bir mimar olarak yetişirken fotoğraflamayı seçtikleri bir erken cumhuriyet mimarının göz terbiyesini takip etmeye olanak tanıyor. Arif Hikmet, hem kamu yapıları tasarlamış hem de mimarlık mirasını Ankara, İstanbul, Bursa, Nevşehir, Kırşehir gibi kentlerde fotoğraflamıştır. Onun fotoğraf arşivi, miras yapıların belgelenmesi açısından bugün benzersiz bir kaynak değeri taşırken kendi mimari projeleri tarihsel formlarla kurduğu özgün ilişkiyi yansıtır.' ifadelerini kullandı.

Koyunoğlu'nun 1. Ulusal Mimari içinde önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Gümüş, 'Arif Hikmet, mimarlık üslubuyla Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'nda farklılaşır. Onu özel kılan eserlerden biri Zafer Anıtı Projesi'dir. Bu eserde figürlü heykeller göze çarpar ve bu dönemi için oldukça iddialı bir anlama sahiptir. Bu da Arif Hikmet'in yenilikçi yönüne dair önemli bir örnektir.' şeklinde konuştu.

Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'nın en çok eleştirilen yönlerinin başında Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden yararlanma şekli olduğuna dikkati çeken Gümüş, 'Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'ndaki isimler, gelenekten daha çok süsleme yönünde yararlanmışlardır. Mekan oluşturmaktan çok yalnızca süsleme formundan yararlanmak, İkinci Ulusal Mimarlık Akımı'nın ortaya çıkmasındaki önemli bir nedendir. Bu, o döneme dair temel mimari bir meseledir.' değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: AA