Bu haftaki yazım masal şehir Mardin'den gelsin. İstanbul’da aile ziyaretinde iken kendimi birden nasıl Mardin'de buldum bende çok emin değilim ama biletimi aldıktan sonra haritada ki yerine bakınca bir ara pişman olmadım desem yalan olur. Bir tarafında Şirnak, öteki tarafında Batman görünce ilk defa kendi ülkemde bu kadar uzağa gittigimi fark ettim. Coğrafya ‘da sorunlu ülkelerin sınırlarına bu kadar yakın olmak beni biraz tedirgin etti. Sonrasında burada yaşayan yerli halkla iletişimde olunca aslında Mardin'in İstanbul’dan daha güvenli olduğuna ikna ettiler beni ve işte buradayım.

Istanbulumuzun yeni açılan havaalanından Mardin 1.5 saat yani Londra Milano arası kadar. Thy'nin beyaz peynir, sıcak domatesli sandviç ve çayından sonra hemen iniyorsun. Güneşli bir günde ben pasaport kontrol nerde diye bakınırken birden farkına vardım ki iç hatlardayım. Çok alışkın değilim ya Türkiye içinde uçakla gezmeye !!!.

Havaalanından Mardin merkez 10 km. Dışarda bekleyen Havaş’taki rahmetli Osman Yağmurdereli’nin kopyası şoföre Öğretmenevine gideceğim deyince bana hocam demeye başladı. “Hocam siz burada ineceksiniz” diye bağırıyor adamcağız ben hiç üstüme alınmıyorum bile. Öteki yolcular bana bakmaya başlayınca anladım ki bana diyor.

Toplam 2 gece Mardin'deyim bunun ilk gecesi öğretmenevinde ikincisinde Reyhani Kasrında. Öğretmenevi yeni kurulan şehirde ve turistik bölgeye minibüsle 10 dk falan. Aklınızda bulunsun Mardin'e gelecekseniz Old Town yani eski mahallede kalın. Vakitten kazanırsınız.

Bu hafta derinlemesine bir Mardin yazamayacağım yorgun olduğum icin fazla birşey yapamadım. Genel bir turladım bu mistik, tarih kokan şehri, benim gibi keşfetmeye gelen diğer turistlerle. Kuruyemişçiler badem dağıtarak selamlıyor turistleri. Bugün ilk günüm ama daha şimdiden çok sevdim bu şehri.

Haftaya görüşmek üzere