Geçenlerde sosyal paylaşım sitesinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Shenzhen kentinde yaşayan iş adamı kardeşimiz Yaşar Orhan bir paylaşımda bulunmuş. “Sonucu beklemeden menfaatsiz ilişkiler iyi insanlar içindir” başlığını taşıyan paylaşımda şu ifadelere yer veriyor:

“Napoli’de bir kefedeyim. İki müşteri geldi. “5 kahve ikisi bizim için diğerleri askıda” dediler. 5 kahve parası ödeyip, 2 kahve içtiler. “Askıda kahve nedir?” diye sordum. Garson “Bekleyin ve görün” dedi. Başka müşteriler geldi. İki kız kendi içtikleri kahvenin parasını ödedi. Bir süre sonra 3 avukat geldi. “7 kahve” dediler 3 kahve içtiler, 7 kahve parasını ödediler. Biz konuşmaya devam ederken biraz sonra fakir bir adam içeriye girdi ve nazik bir ses tonuyla “Hiç askıda bir kahveniz var mı?” diye sordu. Napoli’de insanlar birbirini görmeden kahve hatta yemek ısmarlıyorlar.”

Güzel ve anlamlı bir paylaşım. Yaşar Orhan’a teşekkürler.

Bu paylaşım bana Osmanlı dönemindeki zengin ailelerin, fakir olanlara yardım ve desteğini anımsattı. Aslında, bu tam anlamı ile bir Türk geleneğidir.

Dikkat edilecek olursa büyük kentlerimizde olmasa da bazı kasaba ve ilçelerde yardıma muhtaç olanlar için özellikle poşetler içinde belirli noktalara ekmekler bırakılıyor. İhtiyaç sahipleri de bu poşetlerdeki ekmekleri alıyorlar. Ekmeği kimin bıraktığı bilinmediği gibi, alan da bilinmiyor.

Aslında bu yardımlaşmanın sosyal alanda yaygınlaştırılması gerekiyor.

Günümüzde bu işi siyasi partiler, özellikle de 13 yıldır iktidarda olan AK Parti milleti fakirleştirip, makarna, un,  yağ, odun, kömür dağıtımı yaparak siyasi amaçlı olarak kullanmaya çalışıyor. Yardımlaşma yozlaştırılıyor, amacı dışına taşıyor. Yardımlaşmanın da bir gizliliğinin olduğu unutulmamalıdır.

Bazı yayın organlarından, sosyal paylaşım sitelerinden öğreniyoruz, yardımlaşmayı çok gizli yapan belediyeler ve yardımseverlerin olduğunu da görüyoruz. Demek ki günümüzde de buna ve gizliliğe önem verenler var, zaten böyle de olmalıdır.

Şimdi bakıyoruz, menfaatsiz, çıkarsız iş yapanı görebiliyor muyuz? Ya da ortada bir menfaat ve çıkar olmazsa yardıma muhtaç olanlara el uzatanlar var mı? Gösteriş ve prim elde edebilmek için alenen birbiri ile yarışanlar var, ama işte bunlar tamamen işi menfaate döküyorlar. Bizim de her zaman tepkimiz bunlara olmuştur.

Özellikle Ramazan günlerinde kurulan iftar sofralarının yardımlaşmadan çok siyasilerle menfaat ilişkilerine dayandırarak birbiri ile yemek verme yarışına girenleri de biliyor ve görüyoruz. Düzgün olan ve menfaatten uzak kalan yardımseverleri hiç kuşkusuz bunların dışında tutmak gerekiyor.

Menfaatsiz ilişkinin kökeni Türklere dayanıyor. Bunun somut örneklerini de görüyoruz. Selçuklu dönemi menfaatsiz yardımlaşmanın tavan yaptığı dönem olarak halen hafızalardadır. Selçuklu dönemi öncesi Türk kabilelerinde de çıkarsız yardımlaşma ve destek hemen her alanda yaygınlaşmış ve görülmüştür. “Aç ve açıkta kalan bizden değildir” sözü de buradan kaynaklanmaktadır.

En son Osmanlı döneminde yaşananlardan bir bölümü sizlerle paylaşalım:

Osmanlı döneminde çok zenginlerler de, çok fakir ve muhtaç olanlar da vardı. Bu, hemen her dönem her ülkede vardır. Bugün günümüzde olduğu gibi.

“Veresiye defteri” fakir olanların alış-veriş yaptıkları dükkânlarda ne alınıyor, ne satılıyor, alanının borcu ne kadar, ne ödenmiş, geriye ne kalmış onu gösteren defterlerdi.

Özellikle önemli günlerde zenginler (Ramazan Bayramı-kandil vb. gibi)  dükkânlara gelir “Veresiye defterinin ilk 10 tanesinin borcu ne kadarsa ödeyeceğim, onları silelim” derdi. Dükkân sahibi veresiye defterini getirir, ilk 10 borçlunun borçlarını silerdi.

Bazıları daha az, bazıları daha fazla borçlunun borcunu öderdi.

Buradaki incelik, borçları ödeyen zenginin kimin borcunu ödediğini, borcu silininen de kendi borcunun kimlerce ödendiğini bilmememsidir.

Yine Osmanlı döneminde zenginler hamam kapatır, tüm kadın-erkek hamamlarını gece geç saatlere kadar açarlardı. Hamamlarda yıkananlar hamamı kapatanları bilmez, hamama para ödeyenler de kimlerin yıkandığını bilmezdi. Yardımlaşmanın güzelliğini ve inceliğini görüyor musunuz?

Menfaatsiz yardımlaşma işte budur.

Günümüzde var mı bunun bir örneği? Yoktur, ya da “yok” denecek kadar azalmıştır. Çünkü toplum giderek yozlaştırılıyor, kamplara ayrılıyor. Gelenek ve göreneklerimizi birer birer yok ediliyor. İnsanların bir birine olan güveni kalmıyor.

Siyasi partiler de bu boşluğu başka türlü doldurarak siyasi çıkar peşinde koşuyor Gerek belediyeler, gerekse bünyelerinde kurdurup barındırdıkları çeşitli yardım kuruluşları ve vakıflarla bu işi alenen götürüyorlar. Görüldüğü gibi yardımlaşmadan bile rant sağlayanlar çoğaldı.