İSTANBUL (AA) - Yıldırım, Anadolu Ajansı'nın Global İletişim Ortağı olduğu, "Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek" temasıyla Swiss Hotel The Bosphorus'ta düzenlenen TRT World Forum'un açılışındaki konuşmasında, BM Güvenlik Konseyi'nin yapısının, gözden geçirilmesi ve "ipe un serme politikası"nın terk edilmesi gerektiğini, aksi takdirde konuşulanların hepsinin boş olduğunu söyledi.

Hiçbir devletin tek başına veto yetkisi olmaması gerektiğini dile getiren Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"2. Dünya Savaşı sonrası yaşanan acı tecrübelere göre kurulmuş veto yetkisi, tekrar savaş çıkmasını, küresel istikrarsızlığı önlemek için getirildi, ama bugün veto savaş önleme değil savaşları körükleme amacına hizmet etmektedir. Günümüzde BM üyesi 194 ülke var. İslam İşbirliği Örgütü'nün üye sayısı 57. BM Güvenlik Konseyi'nde de mutlaka bir İslam ülkesinin olması lazım çünkü yeryüzü nüfusunun 1 milyar 800 milyonu Müslüman ve bugünkü bütün kargaşanın, bütün iç savaşların, bütün terörün olduğu yer Müslüman ülkeler. Bu bir tesadüf mü? Bu soru üzerinde düşünmemiz lazım. BM üyesi her 4 ülkeden biri nüfus çoğunluğu Müslüman olan ülkedir ve dünya nüfusunun 4'te birine eşit. Bu bir dini ayrımcılık değil, bu bir etnik ayrımcılık değil, küresel sorunlara çözüm üretmek için farklılıkların işin içine daha çok katılması lazım. 10. ve 11. yüzyılda bunun acısını Haçlı Savaşları'yla bu topraklar çok yaşadı. Kudüs, hepimizin mukaddes evi, Hristiyanlığın da Müslümanlığın da Museviliğin de . Peki bu yapılanlar ne? Nasıl izah edeceğiz? Barıştan ve diyalogtan ne kadar söz edersek edelim, bazı ülkeler ilişkileri sorunlar üzerinden yürütmeyi bir araç haline dönüştürmüştür. Ülkeler arasındaki ilişkilerin sorunlar üzerinden yürütülmesi çatışmayı daha da derinleştirmektedir. O sebeple uluslararası ilişkilerde caydırıcılık gücü önemlidir. 'Sorun yoksa, işbirliği yok' gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Oysa dünya hepimizin ortak evidir, birlikte bu evi temiz tutmak hepimizin sorumluluğudur. Kaynaklarımız sınırlıdır, birlikte korumalıyız. İlişkilerimizi, imkanlarımızı hor bir şekilde kullanmaya devam edersek, bu sorunlar havuzunda boğulmaya mahkumuz, bundan kaçış yoktur."

Yıldırım, 28 ülkeden oluşan Avrupa Birliği'nin bölgesel sorunlarda ortada görünmediğini belirterek, "Avrupa Birliği, uluslararası sorunların çözümünde yeterince aktif değil. Günümüzde daha çok içine kapanan Avrupa'yı görüyoruz, sorunlarla yüzleşmemeye çalışan ve sınır duvarlarını alabildiğince yükselten, 'Bana değmeyen yılan bin yaşasın' anlayışıyla hareket eden bir Avrupa Birliği var. AB'nin dünyadaki mevcut sorunlara yaklaşımı, çözüm üretmekten uzaktır. Ekonomik ve sosyal sebeplere bağlı uluslararası pek çok sorun, AB'nin yeterince ağırlığını hissettirmemesi nedeniyle olumsuz şekilde gelişmektedir." diye konuştu.

"Dünyanın sorunlarını uzaydan gelenler çözmeyecek." diyen Yıldırım, "İnsan kaynaklı bu sorunları çözüp, barışı, kardeşliği ve güven ortamını tesis edecek olan yine bizleriz. Çözemediğimiz, ertelediğimiz her sorun ateş topu gibi canımızı yakmaya devam edecek." ifadelerini kullandı.

- "Devletler, 100 yıllık geleceği bile yönetmekten aciz kalacaklar"

TBMM Başkanı Binali Yıldırım, dünyada yükselme eğilimi gösteren ırkçılık ve İslam düşmanlığı konusuna değinirken, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Irkçılık ve İslamofobi, halklar arasında nefret tohumlarını beslemektedir. Irkçılık bazı gruplar arasında moda gibi hızla yayılıyor; sloganlar, semboller, aşırılıklar, özendiriliyor. Özellikle gençler arasında taraftar bulan bu tehlikeye karşı behemehal önlem alınmalıdır. Günümüz şartları 1990 öncesinin dehşet dengesinden çok farklıdır. Bu sefer bloklar arası geçişler açık olduğundan daha yerel alanlarda örtülü bir mücadele maalesef söz konusu. Bir yandan sevgi, barış temaları işlenirken, diğer yandan nefret söylemleri ve tohumları ekilmekte, saldırganlık dürtüleri harekete geçirilmektedir. Myanmar, Arakan, Rohingya Müslümanları sadece inançları yüzünden etnik temizliğe tabi tutulmaktadır. Maalesef onların sesini dünyada duyan yoktur. Onların sesini de imkanları nisbetinde dünyanın gündemine getiren yine Türkiyedir. Bu tür davranışlar asla müsamaha görmemeli. İslam barış dini, Müslüman barış insanıdır. Birilerinin İslam ya da Müslüman adını kullanarak şiddete başvurması, Müslümanları da töhmet altında bırakmaktadır. Batı dünyasının, Hristiyan dünyasının artık 'İslamist terörist' söyleminden vazgeçmesi gerek. Bu, ayrımcılıktır, terörü teşvik etmektir. Terörün dini, imanı, ırkı, mezhebi, hiçbir şeyi yoktur. Bütün semavi dinler insan öldürmeyi yasaklamıştır, haksız yere. Hal böyleyken sanki 'bütün teröristler Müslümanlar arasından çıkıyormuş' gibi küresel bir algı oluşturmak terörle mücadeleye katkı sağlamaz, küresel barışa, kardeşliğe, katkı sağlamaz, bölgeler, dinler arası çatışmayı daha da körükler. İslamı bir korku olarak işleyenler, inanç adalarını kullanarak insanlar arasında çatışma çıkarma gayretinde olanlar iyi niyetli değildir. Tesadüf olmayan bu olaylara karşı bütün dünya, bütün insanlık duyarlı davranmak mecburiyetindedir."

Yıldırım, insanlar arasında nefret tohumları ekenlerin bir gün o nefretin hedefi haline geleceğini hatırlatmak istediğini belirtti.

Artık yerel veya bölgesel kalkınmadan söz edilemeyeceğini ifade eden Yıldırım, insanlığın ortak gelişimini hedefleyen kalkınma modelinin, küresel ölçekte ele alınması gerektiğini vurguladı.

Kaynakların akılcı ve planlı bir değerlendirme ile ele alınması gerektiğini dile getiren Yıldırım, "Zira böyle giderse devletler, 100 yıllık bir geleceği bile yönetmekten aciz kalacaklar. Kalkınmanın sürdürülebilir olması, güvenliğin sağlanması, kaynakların korunmasına ihtiyaç vardır. Bu durum, dünyanın ortak gündemi olmak mecburiyetindedir. Biz de gelecek hafta Antalya'da 40'tan fazla ülke, 26'sı parlamento başkanı olmak üzere, bir araya geleceğiz ve bu toplantıda benzer konuları ele alacağız. Ele alacağımız konular nedir? Ticari savaşlar, paraların silah gibi kullanılması ve bölgesel kalkınmışlık farklarının değerlendirilmesi. Tüm bunlar, Gündem 2030 başlığıyla değerlendirilecek ve bir deklarasyon yayınlanacaktır." diye konuştu.

- "Türkiye'nin bölgede önemli sorumlulukları var"

Türkiye'nin bölgede önemli sorumlulukları olduğunu belirten Yıldırım, "Bölgesel karışıklıkların, küresel istikrarsızlığa dönüşmemesi için biz olması gerekenden daha fazla gayret gösteriyoruz." dedi.

Suriye'deki son İdlib olayına değinen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:

"Nerede dünya? Nerede BM? Orada milyonlarca insan ölümle yüz yüze geldi. Türkiye inisiyatifi aldı, Rusya'yı ikna etti ve orada akan kan durduruldu ama bu sürdürülebilir bir şey değildir. Bütün ülkelerin sorumluluk alması, elini taşın altına koyması lazım. Bir ülkenin başkanı çıkıyor, asırlık komşumuz İran'a 'ben bu nükleer anlaşmasını beğenmedim, iptal et' diyor. Bu kadar keyfilik, bu kadar öngörülemez kararlarla küresel barış sağlanamaz. Aklına estiği kararı alan, aklına estiği gibi hareket eden ülkeler, dünyanın barışından, istikrarından sorumlu olan ülkeler gibi adlandırılamaz. Güç, sorumluluk ister. Sadece kendinizin değil, bütün dünyanın huzuru, barışı için daha sorumlu davranmanızı gerektirir.

En son olarak biz de karşı karşıya geldik. Bir gün kaktılar bizim bakanlarımız hakkında 'mal varlığına el koyduk, Amerika'ya gidemezler, gelemezler' gibi kararlar alındı. Türkiye'nin ihraç ürünlerine ilave vergiler koydular. Türkiye'nin hakkı olan bazı savunma araç ve gereçlerine kısıtlama getirmeye kalktılar. Böyle bir şey olabilir mi? Hangi gün ne şekilde davranacağı belli olmayan bir anlayışla dünyaya barış ve huzur getirilebilir mi?"

- "194 BM üyesi ülke, çözüm üretmenin yollarını zorlamalı"

Binali Yıldırım, 194 BM üyesi ülkenin bu konuları daha aklıselim değerlendirmesi ve yine BM çatısı altında çözüm üretmenin yollarını zorlaması gerektiğini belirtti.

Yıldırım, hiç bir dini ve etnik ayrım gözetmeksizin, bölgesel farklılıklar ve dünya gerçekleri dikkate alınarak politika üretilmesi gerektiğini ifade etti.

Türkiye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı'nın dönem başkanı olduğunu hatırlatan Yıldırım, "Tam o sırada Kudüs'te elçilik açma kararı aldılar. Dönem başkanı olarak Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımız önce İslam ülkelerini çağırdı, olağanüstü toplantıda kararlar alındı. Arkasından BM toplantıya çağrıldı. Bu teşebbüsü yapan ABD yönetiminin orada ne kadar yalnız kaldığını hep beraber gördük. Ama bütün bunları yok sayarak, yanlışta ısrar edildi. Peki bundan sonrası ne olacak? Hangi sorunu çözdünüz? Hiçbir şey çözülmedi." dedi.

- "BM'ye güven kazandıracak adımların atılması gerekir"

BM'ye süratle güven ve itibar kazandıracak adımların atılması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bunu, bu statükoyu kuranlardan beklemek, yılbaşında hindilerden ziyafet çekmek isteyenlerle farkı yok. Böyle bir şey olmaz. Bunu diğer ülkeler zorlayacak. Sorunların bedelini ödeyen ülkeler zorlayacak. Böylece bu mesele hallolacak. Biz Türkiye olarak bölgemizde bir yandan ülkemizde yaşayan 81 milyonun huzurunu, kardeşliğini, refahını temin ederken, bir yandan da bölgemizde yaşanan iç karışıklıklarına, teröre, insanlık trajedilerine karşı büyük mücadele veriyoruz. Onların hayata tutunmaları için elimizden geleni yapıyoruz. Yıllardan beri Afganistan'da, Libya'da aynı şeyi yapıyoruz.

Lübnan'da Barış Gücü'nde askerlerimiz var, Afrika'da aynı şekilde. Katar'da, Körfez'deki krizde yine aktif rol oynadık. Ama tabii ki burada sadece bir veya bir kaç ülkenin bu inisiyatifi alması yetmez. Bütün ülkelerin, çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak uzun vadeli küresel barış ve kardeşliği tesis edecek her türlü menfaati ikinci plana atarak 'insanlık yaşasın' diyerek karar verecek bir anlayışa ihtiyaç var."

(Bitti)