1990’li yıllarda Türkiye Odalar Birliği (TOBB) heyeti ile bir grup gazeteci KKTC’ne gitmiştik. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı ziyaret etmiş, kapalı olan Maraş’ı askeri izinle sınırlı olarak gezme fırsatımız da olmuştu. Adanın adeta cennet tatil yöresi Maraş’ı görünce hem üzüldüğümüzü, hem de bu cennet köşenin hayalet şehir haline gelmiş olduğundan endişe duyduğumuzu dile getirmiştik.

TOBB heyetinin KKTC’ni ziyaret nedeni, adanın iş potansiyelini tespit etmekti. Turizm ve tarım başta olmak üzere altyapı sorunlarının da çözüme kavuşturulması için atılacak adımların neler olabileceği konusuydu.

Maraş, 1960’lı yılların gözde tatil yerlerinden birisi olarak gösteriliyor. Dünyanın hemen her tarafından turistik geldiği, lüks otellerin ve villaların bulunduğu bu yerleşim yerinde şimdi otlar yükselmiş, fareler cirit atıyor. Yakılmış, yıkılmış, harabeye dönmüş binalar ürküntü veriyor. Birleşmiş Milletler (BM) denetimindeki bu kente giriş-çıkışların da özel izinle yapılmakta olduğunu anımsatalım.

O dönemler arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde Maraş için “Akdeniz’in Miami’si” olarak değerlendirmiştik. Bu cennet turizm kentinin turizme açılmamasından büyük kayıpların olduğunu da düşünmüştük. Ne var ki statü gereği Maraş Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararı ile “Mülk sahiplerinin dışında kimse hak sahibi değildir” gerekçesi ile hayalet kent haline gelmişti.

Dikkat edilecek olursa 1970’li yılların başında Türkiye’nin yatak kapasitesi 15 bin iken, Maraş’taki yatak kapasitesi 20 bin olarak görülüyordu. Bunun da Maraş’ın turizm açısından çok çekici ve önemli bir bölge olduğunu gösterdiğinin altını çizelim.

Şimdi, Türk Müteahhitler Birliği (TMB)’nin Maraş’ı değerlendirmek ve yeniden turizme kazandırmak için harekete geçtiğini görüyoruz. KKTC müteahhitleri ile masaya oturup, kararlar alıp, Maraş’ın da yeniden inşası için KKTC’nde işbirliği anlaşması imzalandığını öğrendiğimizde böyle bir girişimin KKTC’ne çok önemli katkılar sağlayacağını düşündük. 

Hayalet şehri yeniden canlandırma projesinin hayata geçmesi ile 1974 yılından bu yana kapalı olan Maraş yeniden inşa edilecek. 

Maraş’ta 1974 harekâtı öncesinde 20 bin yatak, 45 otel, 60 apartman tipi otel bulunuyordu. Rum turizminin % 58’inin bu bölgede olduğunu da söyleyelim. Adanın lüks oteller ve eğlence merkezi olarak dikkatleri çeken Maraş’a dünyanın tanımış sinema sanatçılarının yanı sıra milyarder iş adamlarının da gelerek tatillerini yaptığı biliniyor. Maraş, yeniden turizme kazandırıldığında eski günlerin yeniden canlanacağından da şüphe edilmiyor.

Şimdi bütün gözler Kıbrıs’ta iki toplum liderleri arasında sürdürülen görüşmelerde çözümün bulunmasına çevrildi. Çözüm öncesi harekete geçen Türk Müteahhitler Birliği ile Kıbrıs Türk Müteahhitleri Birliği (KTİMB) ve Kıbrıs Rum Müteahhitler Birliği (OSEOK) işbirliği yaparak çözüm sonrası ortaya çıkabilecek inşaat potansiyelini birlikte değerlendirecek.

Bölgede 40 yılı aşkın savaş yok. Sakin ve dinlenmeye en elverişli konumda olan Maraş, onarılıp turizme kazandırılması ile hiç kuşkusuz KKTC ekonomik açıdan da ayağa kalkacaktır. 

Türk Müteahhitleri Birliği Başkanı Mithat Yenigün, yapılan ön anlaşma ve Maraş’ın konumu ile ilgili olarak bakınız neler söylüyor, kendisini dinleyelim:

“Ada’ya çözümün gelmesiyle eski günlerine kavuşması hedefleniyor. Her yanda ateş var. Burada 40 yılı aşan bir süredir ateş yok. Çözümün gelmesi diğer ülkelere de örnek olur diye düşünüyoruz, Güney Kıbrıs ve KKTC arasında da alt yapı bakımından büyük eksiklerin olduğunu, çözüm başarılı bir biçimde sonuçlandığında Ada’ya kaynak gelecek ve her türlü eksik hızla yapılacak. Diğer tarafta( Rum kesimi) elektrik kabloları yerin altında, AB yatırımlarıyla yenilenmiş, bu tarafı da hızla yapmak gerekiyor. Ayrıca doğalgaz ve enerji yatırımları da konuşuluyor. Türkiye’nin müteahhitleri bu konularda deneyimli. Burada 100 milyar Euro’luk yatırım imkânı var. Şu anda KKTC’nin yıllık bütçesi 400 milyon lira. Arada çok büyük fark var.”

Şimdi bütün mesele adada iki toplum arasında yapılan görüşmelerin barış ve kardeşçe yaşama ile sonuçlanmasıdır. Son günlerde yapılan görüşmeler, bölgedeki gelişmeler böyle bir çözümün yakın olduğunu gösteriyor. 

Özellikle Türkiye’nin yüzünü Batı’ya çevirmiş olması, sığınmacılar konusunda AB ile tam bir uyum göstermesi, Kıbrıs sorunun çözümüne de mutlaka yansıyacaktır. Bölgedeki gelişmeleri de buna katacak olursak, Kıbrıs görüşmelerinde sona doğru gelmekte olduğumuzu da görmüş oluruz.

KKTC’ne daha sonra da defalarca gittik. Ancak, ambargo nedeni ile bir türlü nefes alamayan adadaki kardeşlerimize Ana vatandan uzatılan el ve kucaklaşma bugüne kadar KKTC’nin ayakta kalabilmesini sağladı. Ancak, bunların yeterli olduğunu söyleyebilir miyiz? Günün birinde, yavru vatanın bu dar boğazdan çıkacağı umudumuzu da hiçbir zaman kaybetmedik. 

Şunu açık biçimde ifade edelim ki tünelin uçunda ışık görünmüştür.

Bizim TOBB heyeti ile gittiğimiz yıllarda KKTC’nde yollar bile yoktu. Altyapı eksikliği had safhadaydı. Şimdi, altyapı sorunlarının çoğu aşılmış durumda. Yollar düzenlendi, elektrik sorunu büyük ölçüde aşıldı. Türkiye’den su getirilmesi sağlandı. Yeni oteller açıldı, tarımda gelişmeler oldu, Ercan Havaalanı yenilendi. Özetleyecek olursak KKTC’nde de bir zenginlik ve güçlenmenin varlığını görebilmekteyiz.