0-11 Aralık'ta yapılacak AB Liderler Zirvesi'nde yine Türkiye gündemde olacak.

Avrupa Birliği Ekim'deki zirvede Aralık zirvesini işaret ederek "D. Akdeniz'de bir iyileşme olmazsa yaptırımlar masada olacak" demişti.

Bu kez yaptırım kararı gelebilir ancak sektörel, kişi ve şirketlere yönelik olması beklentisi yüksek.

AB içinde yaptırımlar konusunda yine bir fikir birliği yok. Almanya frene basarken, Fransa, Yunanistan ve Avusturya gaza basmak istiyor.

Yunanistan hatta Gümrük Birliği'nin askıya alınmasını istedi.

Zirve Almanya'nın AB Dönem Başkanlığı'nın son zirvesi olacak, ardından Portekiz AB Dönem Başkanlığı başlayacak. Her ikisi de benzer çizgide ülkeler.

Bir süredir pompalanmaya çalışılan "pozitif gündem" de suya düştü. Dikkatli bir gözlemci için bu gayet açıktı diyebiliriz. Gümrük Birliği’ni Türkiye-AB arasındaki esas ilişki zemini olarak ele almak "pozitif gündem" değil, AB kararları alsın Türkiye uygulasın, AB üyelik süreci ve reformlara da gerek yok demektir.

Şimdi gözler bu zirvede ve her zirve öncesi olduğu gibi Erdoğan iktidarı bir "reform gündemi" havası yaratmak gayretinde. Avrupa Birliği'nin en büyük eksikliği Erdoğan, Orban gibi öngörülemeyen liderler karşısında, AB'nin sınırları kalın çizgilerle çizilmiş, öngörülebilir ve çok parçalı bir sistem olması.

AB'nin bu kurumsal krizi şuanda AB'nin bütçesini Macaristan Başbakanı Orban (AB finansmanına hukuk devleti şartı geldiği gerekçesiyle) veto ettiği için onaylayamamaya kadar getirdi. Buna bir çözüm bulunmak zorunda.

10-11 Aralık'ta Türkiye'ye bir yaptırım kararı çıkabilir ama AB bunu kendini de incitmeden yapmak zorunda olacak ve Erdoğan bunu çok iyi biliyor