Londradan Bir Dev Geçti

Abone Ol

Amerika’nın sevilen sanatçısı Shepard Fairey Londra’ya geldi geçtiğimiz hafta.

30 yıllık sanat hayatının dökümü, kişisel sergisi “Facing the Giant” ın açılışına katıldı.

Her sergisinde yaptığı gibi DJ kabininde sevenleriyle eğlendi, kitabını imzaladı...

Sokak sanatının duayeni Shepard Fairey nam-ı diğer “Obeygiant” ,

geniş kitleler tarafından Barak Obama’ya seçim kazandıran posteri “Hope” ile tanınsa da, aslında çağımızın en önemli sanatçılarından biri.

Aktivist, DJ, tasarımcı aynı zamanda.

Institute of Contemporary Art Boston, Fairey'yi gününüzün en sevilen ve etkileyici sokak sanatçısı olarak görüyor.

Eserleri Los Angeles County Museum of Art, National Portrait Gallery, Victoria and Albert Museum, MOMA kolleksiyonlarında.

1970 doğumlu ve oldukça varlıklı bir aileden geliyor. Babası doktor annesi emlakçı. Rhode Island School of Design mezunu. Sokak sanatçısı titrinin yanında grafikerlikte var.

Eserlerine baktığınızda grafikerliğin ağır bastığını görüyoruz. Eski Sovyetler Birliği propaganda posterlerinden etkilenmiş. Bütün eserlerinde yıldız içinde kendi simgesi olan Obey'i görüyoruz.

Obey ("Andre The Giant Has a Posse")  spontan ortaya  çıkmış bir fenomen.

Shepard Fairey 1989 yazında, bir arkadaşına şablon (stencil) tekniğini  öğretirken modele ihtiyaç duyuyor. Önündeki gazetede ilk gözüne çarpan kişi Fransız dövüşçü ve aktör Andre, nam-ı diğer The Giant.

Model olarak  arkadaşından  Andre'nin şablonunu çıkarmasını istiyor. Arkadaşının bu fikri saçma ve komik bulmasına rağmen Fairey hemen orada Andre'nin bir kaç stikerını yapıyor ve sokaklara yapıştırmaları için arkadaşlarına veriyor. Hip hop kültürünün etkisinde olan arkadaşları kendi aralarında birbirlerini The Posse diye çağırdıkları için stikerin ismi "The Giant Has a Posse " olarak kalıyor. Ve isim o gun bugündür hip hop kültürünün deyimi, bir nevi tanımı.

Public Enemy, Ice-tea, NWA gibi hip hop grupları bu ismi şarkılarında kullanıyorlar.

Arkadaşlarının dağıttığı ilk stikerlardan sadece bir kaç ay sonra onbinlerce fotokopi, baskı (silkscreen) ve stiker hip hop kültürünün sembolü olarak sadece Amerika'ya değil dünyanın bir çok şehrine yayılıyor.

Bir röportajında Fairey, Obey'in bu kadar ilgi görmesine ve bir kültürün sembolü haline gelmesine kendisinin de şaşırdığını söylüyor; sanırım bu etiketler, stikerlar bir nevi ortak dil, el sıkışma oldu diye de ekliyor.

Haksız da degil bu düşüncesinde, Shepard Fairey'in savaş karşıtı ciddi bir aktivist olması, kendisini Orwallian ( George Orwell) ve punk olarak tanımlaması, dünyanın bir çok ülkesinde aynı görüşü paylaşan insanları bir araya getiriyor. Bir nevi tarikat gibi.

San Diego Union Tribune gazetesi sanat eleştirmeni Robert Pincus Fairey’nin sanatı için şunları yazmış; “Daha önceden yapılmış net mesaj vermekten çekinen politik sanata, otorite  tanımadan estetik dille verilen reaksiyon.

Duchamp'ın ironik ve akıllı çocuğu...”

2012 yılında Londra'da Sound and Vision isimli iki galerili bir sergi açmıştı Fairey.

İlk galeride bildigimiz baskıları diğer galeride kendi yaptığı plak kapakları sergilenmişti; Serginin açılış günü kendisine neden iki galerili sergi açmak istediğini sorduğumda eşi ile birlikte 2003 yılında bir stüdyo kurduğunu ve Black Eyed Peas, Smashing Pumpkins, Led Zepplin, Monkey Business gibi grupların albüm kapağını yaptığını söylemişti.

Aradan geçen 7 yıl içinde ilk sergisi Fairey’nin Londra’da.

30 yıllık bir retrospektif isterseniz Fairey’e dair bu sergiyi kaçırmayın!

31 Ekim’e kadar devam ediyor StolenSpace Gallery’de.

Sergi açan her sokak sanatçısı gibi Shepard Fairey’de sergisiyle eş zamanlı duvarlar boyadı Londra’da.

Geleneği bozmadı!

Shoreditch’de, Hackney’de 3 eser birden bıraktı Amerikaya dönmeden önce.

Londra’da değilseniz bile internet çağında her şey bir tık ötemizde biliyorsunuz!

Haftaya görüşünceye kadar sanatla kalın!