Türk altızlardan Berlin Başkonsolosu Şanlı'ya ziyaret Türk altızlardan Berlin Başkonsolosu Şanlı'ya ziyaret

Londra Yunus Emre Enstitüsü, 23 Şubat 2024 Cuma günü saat 19:00'da uzun zamandır devam eden Kültür Sanat Konuşmaları Serisi kapsamında Türk sinemasının tarihini ve kültürünü inceleyen Farklı Türde Yakın Karşılaşmalar: İşgal Altındaki İstanbul'da Sinema ve Modernite (1918-1923) başlıklı bir panel gerçekleştirdi. Konuşmada, iki seçkin sinema akademisyeni, Nezih Erdoğan ve Ian Christie, siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantıların yaşandığı Birinci Dünya Savaşı ve İşgal döneminde İstanbul'daki film endüstrisi hakkındaki görüşlerini paylaştılar. Konuşmada, sinemanın işgal sırasında bir iletişim, eğitim ve propaganda aracı olarak rolü ve kamuoyunu nasıl şekillendirdiği ele alındı. Konuşmacılar işgal, direniş ve kurtuluşun sinemasal temsillerini ve bunların Türk ulusunun tarihsel belleğini ve kültürel kimliğini nasıl etkilediğini analiz ettiler. Sinemanın yeni bir medya iletişim aracı olarak sadece varlığını sürdürmek ile kalmayıp aynı zamanda popüler bir kitlesel eğlence biçimi olarak nasıl geliştiğini ve Türkiye'nin "Batılılaşma" sürecini ve modern Türk kimliğinin oluşumunu nasıl etkilediğini tartıştılar.

Çok sayıda akademisyen ve araştırmacının katıldığı etkinlik Londra Yunus Emre Enstitüsü müdürü Dr. Mehmet Karakuş’un açılış konuşması ile başladı. Önde gelen film tarihçisi ve şu anda Birkbeck Üniversitesi'nde misafir araştırmacı olan Nezih Erdoğan konuşmasında Türk sinemasının tarihsel gelişimini ve işgal dönemindeki zorluklarını anlattı. İstanbul’un işgal altındaki yıllarda, sinemanın hem bir direniş aracı hem de bir modernleşme arayışı olarak görüldüğünü söyledi. Türk sinemasının işgal dönemindeki önemli filmlerinden bazılarını örnek vererek, bu filmlerin hem ulusal hem de uluslararası bağlamlarda nasıl okunabileceğini açıkladı. Türk sinemasının işgal dönemindeki özgünlüğü ve çeşitliliği üzerinde durdu. İstanbul’da gösterilen yerli ve yabancı filmlerin Türk sinemasına nasıl etki ettiğini ve Türk sinemacıların işgal, direniş ve kurtuluş temalarını nasıl işlediğini açıkladı. İşgal döneminde sinemaya uygulanan sansür ve vergi gibi zorluklara da değindi.

Konuşmasında İstanbul’u hiç görmemiş olan Victor Hugo’nun İstanbul’u Gören Adam adlı çizimi ve o dönemde üretilen benzer görsel örneklerde Batı’nın İstanbul’a duyduğu arzuya değindi ve 1920’lerde İstanbul’un Hollywood filmlerinde egzotik bir mekan olarak tasvir edilmesine örnekler verdi. Levant Sinematografi Şirketi ve Cecil M. Hepworth gibi yabancı sinemacıların Türk sinemasına katkılarına vurgu yaptı. İşgal döneminde en çok izlenen filmleri gösteren Askeri Müze Sineması’nın popülerliğinden bahsetti. İstanbul’da açılan ilk açık hava sineması olan Cinema Etoile’nin kalitesinden ve savaş gemilerinde gösterilen filmlerin değişiminden söz etti. Pathé Rusya Şirketi’nin İstanbul’a taşınmasının Türk sinemasına etkilerini anlattı. Milli Sinema Programı’nın Türk sinemasının bağımsızlığı ve gelişimi için önemini belirtti. Nezih Erdoğan konuşmasının son bölümünde İşgal sonrası sinema kültürünün değişimine dair görüşlerini paylaştı.

Birkbeck, Londra Üniversitesi'nde Film ve Medya Tarihi Profesörü Ian Christie ise işgal dönemindeki İstanbul sinemasının Avrupa sinemasıyla olan ilişkisini inceledi. İstanbul’un işgal altındayken bile bir kültür başkenti olarak kaldığını ve Avrupa’daki sinema akımlarını takip ettiğini belirtti. İstanbul’da gösterilen yabancı filmlerin Türk sinemasına nasıl etki ettiğini ve Türk sinemacıların Avrupa sinemasından nasıl ilham aldığını gösterdi. Ayrıca, işgal döneminde İstanbul’da yaşayan ve çalışan yabancı sinemacıların Türk sinemasına katkılarını da vurguladı. Ian Christie konuşmasında ayrıca İngiliz ve Türk sinema tarihinin kesiştiği noktalardan biri olan Çanakkale Savaşı’na odaklandı. Bu savaşın hem İngiltere hem de Türkiye’de hızla sinema perdesine yansıdığını ve farklı bakış açılarıyla anlatıldığını belirtti. Çanakkale Savaşı’nın sinemada kayıp, başarısızlık ve kahramanlık gibi temaları

nasıl işlediğini ve savaşın sonuçlarının iki ülkenin ulusal kimliği ve tarihsel belleği üzerindeki etkilerini analiz etti. Çanakkale Savaşı’nın sinemadaki temsillerinin zaman içinde nasıl değiştiğini ve güncellendiğini de tartışarak konuşmasını tamamladı.

Dr Mehmet Karakuş’un moderatörlüğünü yaptığı soru-cevap oturumunda panelistler ve katılımcılar arasında işgal döneminin Türk sineması üzerindeki etkileri, Türk sinemasının ulusal ve uluslararası kimliği, Türk sinemasının modernleşme süreci ve Türk sinemasının geleceği gibi konular tartışıldı. Panelistler, Türk sinemasının işgal dönemindeki zengin mirasının daha çok araştırılması ve tanıtılması gerektiğini ifade ettiler.

 

Nezih Erdoğan, önde gelen bir Türk film tarihçisi olup şu anda Birkbeck Üniversitesi'nde misafir araştırmacıdır. Istinye Üniversitesi'nde Film Teorisi, Film Tarihi ve Hikaye Anlatımı dersleri vermektedir. Türk popüler sineması ve Türkiye'deki Erken Sinema konularında makaleler ve kitap bölümleri yayımlamıştır. Shifting Landscapes: Film and Media in European Context adlı eserin editörlüğünü (Miyase Christensen ile birlikte, 2008) yapmıştır. Sinemanın İstanbul’da İlk Yılları: Modernlik ve Seyir Maceraları adlı kitabı 2017 yılında yayımlanmıştır. Ayrıca, Ebru Kayaalp ile birlikte Amsterdam Üniversitesi Yayınları'ndan çıkan Exploring Past Images in a Digital Age: Reinventing the Archive adlı kitabın editörlüğünü üstlenmiştir (2023).

Ian Christie, Birkbeck, Londra Üniversitesi'nde Film ve Medya Tarihi Profesörüdür. 1976-96 yılları arasında çeşitli görevlerde bulunmak üzere British Film Institute'de çalışmış, Dağıtım, Sergileme, Video Yayıncılığı ve nihayetinde Özel Projeler Başkanı olarak görev yapmıştır. Bu süreçte BBC2 için Terry Gilliam tarafından sunulan erken sinema üzerine bir televizyon dizisi olan The Last Machine'in (1995) ortak yapımcılığını yapmış ve Hayward Gallery'de Gilliam, Greenaway ve iki sonraki Turner Prize kazananı Douglas Gordon ve Steve McQueen'in eserlerini içeren Spellbound: Art and Film (1996) adlı bir serginin küratörlüğünü üstlenmiştir. Michael Powell ve Emeric Pressburger'ın eserleri, Martin Scorsese ve sinemanın gelişimi üzerine birkaç kitap yazmıştır. Christie, Sight & Sound dergisine düzenli olarak katkıda bulunan ve sıkça yayın yapan bir kişiliğe sahiptir.

Yunus Emre Enstitüsü; Türkiye’yi, Türk dilini, tarihini, kültürünü ve sanatını tanıtmak; bununla ilgili bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak; Türk dili, kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak isteyenlere yurt dışında hizmet vermek; Türkiye’nin diğer ülkeler ile kültürel alışverişini arttırıp dostluğunu geliştirmek amacıyla kurulmuştur. 2009 yılında faaliyetlerine başlayan Yunus Emre Enstitüsünün 64 ülkede 85 kültür merkezi bulunmakta olup 2010 yılında da Londra’daki merkezini açmıştır.