Değerli okurlar, bu haftaki hukuk köşemizde bu günlerde ülkemiz ve biz Türkiye vatandaşları için hayati önem taşıyan, muhtemelen birçok kez duyduğunuz ‘kuvvetler ayrılığı’ kavramını sizlere kısaca hatırlatmak istiyorum. 

Türkiye Cumhuriyeti  yönetim şekli üç ayrı “kuvvet” esasına dayalıdır. Bunlar: Yasama, yürütme ve yargı.

Yasama Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nin görev ve yetkisi dahilindedir. Kanunda belirlenmiş görevlerinin yanında; Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak asli görevidir.

Yürütme Cumhurbaşkanı‘nın ve Bakanlar Kurulu‘nun, yani tüm Bakan‘ların ve onların başı olan Başbakan‘ın görevidir. 

Yargı bağımsız mahkemelerin görevidir.Anyasa Mahkemesi, Danıştay, Sayıştay,Yargıtay, Bölge mahkemeleri ve yerel mahkemlerden oluşan bir yargı sistemi mevcuttur. Bu mahkemelerin görev ve yetkileri kanunlarda belirlenmiştir. 

Bu kuvvetlerin  birbirinden bağımsızlığı denetim açısından esastır.  Bu üç “kuvvet”in birbirini denetlemesi, rejimin sağlamlığı ve yönetim şeklinin doğru işleyişi  açısından çok büyük öneme sahiptir. Bu sebeple herzaman ve herşekilde ‘’kuvvetler ayrılığı’’ rejimini savunmak, kollamak ve korumak durumundayız. 

Fiili olarak “Dördüncü kuvvet” olarak, özellikle son yıllarda  basından söz edilir.İletişim araçalarının  her geçen gün gelişmesi  nedeni ile elbette ki bağımsız ve özgür basının toplum üzerinde ki etkisi inkar edilemez. Hatta toplumu doğru ve tarafsız haberlerle bilgilendirmek en büyük görevidir.   Ancak ülke rejımi bağlamında bir ‘KUVVET’ değildir. Kısaca gazete, radyo, televizyon, internet gibi iletişim araçlarından oluşan basın, yasama, yürütme ve yargı hakkındaki bilgi ve gelişmeleri sadeleştirip haberleştirerek topluma sunmakla görevlidir. Basının yasamayla bir bağı olmamalıdır yani TBMM bünyesindeki hiçbir kurumla beraber veya o kurumun güdümünde çalışmamalıdır.

Yönetim şeklinin bir gerekliliği olmasına rağmen, yargı kuvveti, yürütme kuvvetlerinden Cumhurbaşkanı‘nı denetleyemiyor. Şu sıralar gündemin birinci maddesi konumunda ki Anyasa değişkliğinde, denetim yekisinin tamamen ortadan kaldırılması öngörülmektedir.

Kuvvetler Ayrılğı rejiminde, yürütmenin yasamayla bir bağı olmamalıdır. Diğer bir ifade ile Cumhurbaşkanı‘nın “yasama kuvveti” üzerinde bir etkisi olmamalıdır. 

Aynı şekilde  yargının, yasamayla ve yürütmeyle bir bağı olmamalıdır. Buna göre, yüksek yargı üyelerinin, yasama veya yürütme organları tarafından seçilmesini öngören Anayasa değişikliği paketinde ve bu bağlamda  yüksek yargıda değişiklik öngörülen maddeler ‘’ Kuvvetler Ayrılığı ‘’ ilkesinin özüne aykırılık teşkil eder. 

Unutmayalım doğru uygulandığı takdirde ‘’Kuvetler Ayrılığı’’ rejimi Dünya’da kabul edilen eniyi yönetim şekillerinden birisidir. 

Bütün okurlarımıza haktan ve hukuktan  yana barış dolu bir hafta dilerim.