Korona Virüsü salgını, yaklaşık 100 yıldır insanlığın görmediği bir felaket halini aldı. Bu salgının ekonomik alanda yarattığı ve yaratacağı tahribat hiç şüphesiz ki can kaybının ve sağlık alanında meydana getirdiği tahribatın çok ama çok üstünde olacak. Küresel çapta olan, insanlığın istisnasız tümünü etkileyen ve zaman içinde daha da etkileyecek olan bu krizle mücadelenin ancak ulusal çabalarla desteklenen küresel bir tepkiyle başarıya ulaşabileceği gerçeği önümüze seriliyor.

Bir an için komplo teorilerini bir kenara bırakarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi resmi kurumların açıklamalarına bakarsak; Korona Virüsü ilk defa Çin’in Hubei Eyaleti’nin yönetim merkezi ve 12 milyon nüfusa sahip olan Wuhan’da görüldü, kısa süre içinde Avrupave Amerika’ya sıçradı ve Mart 2020 itibarıyla tüm dünyayı sardı.

Korona Çin’den, İspanyol Gribi Amerika’dan!

Çin, vakaların görüldüğü ilk günlerde yaşadığı tereddüt ve saklama tavrını kısa sürede aştı, sonrasında bugüne kadar hem ulusal hem de küresel ölçekte örnek bir mücadele verdi, kendi ülkesinden kaynaklı vaka sayısını sıfıra kadar düşürdü ve ölümleri büyük oranda engelledi. Ama son gelen haberler, ikinci dalganın başladığı yönünde. Tabii ki olabilir ama umarız bu gerçekleşmez.

İspanyol Gribi, 102 yıl önce Mart 1918’de, ABD’nin Kansas Eyaleti’nde bulunan Haskell County’de bir askeri kışlada ortaya çıktı. Önceleri soğuk algınlığı, üşütme, nezle ve grip gibi geçiştirildi ve önem verilmedi. Ama savaş yıllarıydı ve ABD, Birinci Dünya Savaşı’na (1914-1918) 6 Nisan 1917’de girmişti. Avrupa ve Asya’ya Amerikan Askerlerinin gönderilmesiyle birlikte salgın dünyaya yayıldı ve çok büyük bölümünü etkisi altına aldı.

Toplu Mezarlar Açıldı

Salgının İspanyol Gribi adını almasının nedeni ise ilk defa İspanyolların bu salgını dünya kamuoyuna duyurmuş olmalarıydı. Bu salgın, o zaman yaklaşık 1,7 milyar olan dünya nüfusunun üçte birini etkiledi. Salgın nedeniyle tüm dünyada yaklaşık olarak 50 milyon insan yaşamını kaybetti. Bu sayı tüm dünya nüfusunun yüzde 3 buçuğu, hastalığı kapanların ise yüzde 10’u gibi çok büyük bir orana ulaştı.

Sadece ABD’de, İspanyol Gribinden 500 bin insan yaşamını kaybetti. Artık normal defin yöntemleri bırakıldı, toplu mezarlar açılmaya başlandı. İlk toplu mezar ise Pensilvanya’da açıldı. Cenazeler bile bulaşıcı hastalık taşıdığından, defin için ilk zamanlar cenaze başına 15 dolar alınırken daha sonra fiyat 260 dolara kadar yükseldi.

Yaz Rehavetine Kapılmamalıyız!

İspanyol Gribi salgınının ikinci dalgası daha öldürücü idi. Mart ve Nisan 1918’de başlayan salgın, yaz aylarında gaz kesti ve salgının önü alınmış gibi göründü ama ikinci ve daha öldürücü dalga Ağustos 1918’in sonuna doğru vurdu. İkinci dalganın öldürücülüğü, birinci dalganın öldürücülüğünden beş misli daha fazla oldu. Bu nedenle; tarihten de ders alarak, kuzey yarımküre için gelmekte olan yazın rehavetine kapılmamalı, mutasyona uğrayarak daha öldürücü olabilecek Korona Virüsüne karşı hem küresel hem ulusal hem de kişisel ölçekte tedbirleri elden bırakmayarak, dikkatli, uyanık ve tetikte olmalıyız.

İspanyol Gribi salgını başladığında da önemsiz olduğunu, durumun abartıldığını söyleyen siyasetçiler ve din adamları vardı. Kiliselerde insanlığı salgına karşı koruması için ayinler düzenlendi, Tanrı’ya topluca yakarıldı ve dualar yapıldı. Bugün ise çağdaş dünya hem geçirdiği düşünsel evrim hem de geçmişin deneyimi ile Korona Virüsü salgınına karşı sadece bilime güveniyor ve bilimsel metotlardan medet umuyor.

Uzadıkça Fatura Büyüyecek

Korona Virüsü salgınının önü alınmadıkça ve uzadıkça, bu krizin yaratacağı ekonomik fatura çok daha büyük olacak. Çağdaş dünya ülkeleri de bunun farkında ve bu nedenle sıkı tedbirler uygulayarak salgını en kısa sürede bitirmeye çalışıyorlar.

Örneğin İspanya’da; eczane, yiyecek satan market ve petrol istasyonları hariç her yer kapalı. Üç haftadır sokağa çıkma yasağı vardı. İspanyol Meclisi’nde yapılacak oylama sonrası sokağa çıkma yasağının 25 Nisan’a kadar uzatılması bekleniyor. Ayrıca hükümet, çalışamayanların ücretlerinin yüzde 80’ini ödüyor. Esnafın da! Aynı durum, Türkiye’deki iktidar tarafından bizi kıskandığı söylenen tüm Avrupa ülkeleri için de geçerli!

Bu Kafayla Korona Bataklığı Oluruz

Bırakın Avrupa’yı, hemen yanı başımızdaki komşumuz Yunanistan, iflas etmiş ekonomisiyle bile 23 Mart-10 Mayıs arasında sokağa çıkma yasağı uyguluyor, Kiliseleri kapalı, gösteriş olsun diye bile Atina Merkez Kilisesi’nde ayin yapmıyor, yaptırmıyor, halkını kandırmak için hoparlörlerden dualar okutmuyor ama halkına yardım ediyor. Atina hükümeti kapatılan iş yerlerinin sigorta primleri ve vergilerinin yüzde 25’ini, kiralarının ise yüzde 60’ını karşılıyor ve sokağa çıkma yasağı nedeniyle çalışamayanlara da 800 Euro veriyor.

Türkiye’nin durumunu anlatmama lüzum yok, siz zaten yakından izliyor ve görüyorsunuz. Korkarım, bu kafayla gittiğimiz sürece salgın her yerde bitecek ama bizde daha uzun zaman sürecek. Bu nedenle hem can kaybımız fazla olacak hem de uzun sürdüğü için ekonomik yıkım daha ağır olacak. Daha da kötüsü salgından çıkacak ülkeler bizde salgın bitmediği için bizi “Korona Bataklığı” olarak görecek, bizden gelenlere kapılarını kapayacak. Türkiye’nin ticareti de darbe alacak ve ekonomik yıkım, altından kalkılamayacak boyuta erişecek. Umarım, aklıselim galip gelir!