İlk İskandinav Ülkesine ziyaretim Danimarka'ya, Kopenhag'a oldu. 

Havaalanında "Welcome to the world's happiest nation" (Dünyanın en mutlu Ülkesine hosgeldiniz) tabelası Carlsberg'in eşliğinde sizi karşılıyor. 

Havaalanından şehir merkezine 'merkez istasyonu'na trenle ulaşım cok kolay. Şehir merkezine sadece 8km uzaklıkta. 

Merkez istasyonundaki çıkar çıkmaz karsinizda Danimarka'nın belki de Avrupa'nın en büyük eğlence parkı sizi bekliyor. Benim gittiğim tarihler "Cadılar Bayram'a" yakın bir tarih olduğundan park bal kabakları, korkuluklarla süslenmiş bir şekilde ve önünde çocuklarıyla akın akın içeriye giren Danimarkalılar doluydu. 

Park girişinin hemen yanında bulunan "Andersen Bakery" mutlaka ziyaret etmeniz gereken yerlerden biri. Meşhur Danimarka hamur islerinin tadına bakmak icin harika bir yer ve cafe latte'si de içtiğim en guzel kahvelerdendi diyebilirim. 

Merkez istasyonundan sola döndüğünüzde  bir köşe'de "Hard Rock Cafe"yi, karşı Köse'sinde de Turist Danışma Merkezini göreceksiniz. 

Turist danışma merkezine girer girmez Kocaman harflerle duvara yazılmış turistlerin en büyük ihtiyacı olan "wi-fi" şifresini bulabilirsiniz. Böylelikle kolaylıkla internete bağlanıp otelimin yerini kolayca bulup yola koyuldum.

İnternet tüm İskandinavya ülkelerinde olduğu gibi hic sorun değil. Şehir turu otobüslerinde, hemen hemen ger cafe ve restaurantta kolaylıkla internete bağlanabilirsiniz. Şifre sormanıza da cogu Zaman gerek yok, fişlerin üzerinde geliyor. 

İlk is olarak genelde her şehirde yaptıgım gibi şehir turu aldım. Şehir ve gezilecek yerler Hakkı'nda genel bilgi aldıktan sonra ertesi gün sehre keşfet devam ettim.

Görülmezse olmazları sıralamak istiyorum. 

- Andersen'in meşhur maşalının kahramanı minik deniz kızı. Evet gerçekten minicik ama şehrin sembolü olmuş bu minik deniz kızı heykeli

- Nyhavn. Yeni liman, asık olduğum, beni cok etkileyen, renkli renkli eski binalarıyla, eski ahşap gemilerle, barlar ve restaurantlarda bezenmiş, sehre cok ayrı bir hava katan Nyhavn! Buradaki restaurantlarda da Danimarka'nın meşhur acık sandviçlerinden "smorrebrod" deneyin derim. 

- Amelienborg Kraliyet sarayı. Meydana bakan birbirinin kopyası 4 binadan oluşuyor

- Marble Church (mermer kilise) olarak bilinen "Frederik's Kilisesi". Üstelik kilisenin en üst noktasına rehber eşliğinde çıkıp Kopenhag'a tepeden bakabilirsiniz. Ne kadar düzenli, temiz ve renkli bir şehir olduğuna şahit olursunuz. 

- Christianborg Sarayı - Danimarka Parlementosu, Başbakanlık ofisi ve yüksek mahkemenin de bulunduğu bina. Ayrıca buranın da tepesine çıkabilir, Kopenhag'a bir de şehrin bu tarafından yüksekten bakabilirsiniz. 

- Belediye Sarayi

- Yuvarlak Kule

- Ny Carlsberg Glytotek Sanat Müzesi

- Modern Opera Binası

- Guinness Dünya Rekorları müzesi 

- Danimarka Ulusal Sanat Galerisi

- Christiana - Şimdiye kadar gezdiğim gördüğüm yerlerden cok farklı bir yer! Komün yasamı ile biliniyor bu bölge. Yeşil, otomotivsiz, Özgür bölge diye tanınan bir yer. 1971 yılında bir grup hippinin terk edilmiş askeri barakaları isgal edip Danimarka devletinden tamamen bağımsız olarak kendi toplumsal kurallarını geliştirmeleriyle kurulmuş. Gerçekten de kendinizi tamamen baska bir yerde hissediyorsunuz.  Fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Benim gibi teşebbüs eder, hatta çekerseniz üzerinize yürüyüp bağırabilirler. Buradan ayrılırken de sizi "simdi Avrupa birliğine giriyorsunuz" tabelası uğurluyor. 

Danimarka insani cok sicakkanli, havasinin kasvetli ve soguk olmasina karsin cok guleryuzluler.

Genci, yaslisi az cok hemen hmen hepsi ingilizce biliyorlar ve bir yere nasil gidildigini sordugunuzda size canla basla anlatmaya calisiyorlar. 

Kisaca diyorum ki Kopenhag’a gidin ve Bot kanal turu almadan, Carlsberg içmeden, birbirinden güzel Danimarka hamur işlerinden ve açık sandviçlerden yemeden dönmeyin.