Konuk Yazar/Hüseyin Doğan-Londra'da yayınlanan OLAY Gazetesin 12-12-14 tarihli sayısında bir haber içimi acıttı. Haberi veren adı geçen gazetenin editörü bile duyduğu acıyı gizleyememiş olmalı’ki haberin sol tarafında bir sütün ayırarak “ Sadece vatandaşın kimsesiz merhuma sahip çıkması gözlerimizi yaşarttı başlığını atarak, (...) Hangi inanç olursa olsun, kim olursa olsun, maddi durumu ne olursa olsun yaratana uğurlanacak herkese sahip çıkmanın esas din olduğu inancındayız. (...) diyerek duygusal bir yazıyla bu konuda duydukları üzüntüyü dile getirmişler. (Ancak nezaketen olayı eleştiri değil takdir yönününde ele almış, yani bardağın dolu tarafını görmüş.) Eminim’ki sizide (en azında çoğunuzu) çok üzecek ve düşündürecek olan bu haberin özeti şöyle.

İngilterenin  Leicester kentinde yalınız yaşayan Osman Özer adlı bir vatandaşımız tedavi gördüğü hastahanede 7 Aralık 14 Pazar günü vefat ediyor. Hem o kentde eski, hemde İngilizcesinin iyi olmasının avantajı ile sağlığında o şehre yeni gelen pek çok Türk’e çok iyilikler ettiği söylenen yardımsever merhum ne yazık’ki dünyalık bakımında pek beceriksiz çıkmış. Cenazesini memleketine gönderecek para bırakmamış veya bırakamamış arakasında. Ancak yakın ve vefakar arkadaşlarından birisi olan Kadri Özcan  O bölgedeki  Türkiyeli cemaat camilerinde ve Türk vatandaşlarından yardım talp etmiş ama maalesef cenaze masraflarını karşılayacak parayı toplayamamış!.  

Sonrada aklını kullanmış, TÜRKİYE'DE CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA ! ulaşabilmiş. İletişim ve ulaşımın bu denli kolay olmadığı geçmiş dönemlerde olsa bu tür durumlarda vatandaşın ilk aklına gelen yaşadığı ülkedeki Başkonsolosluk veya Büyükelçiliği aramak olurdu. Üstelik şimdilerde birde tüm yabancı ülkelerde Dışişleri Bakanlığna bağlı ancak kendilerini sadece törenlerde çekilmiş fotoğraflarında gördüğünüz Yurt Dışı Türklerden Sorumlu birim ve temsilcilerimiz var.  Öyle’ya, bize öğretilen o ki, Devlet= Baba’dır. Cumhurbaşkanlığıda Babaların Babasıdır. Her zaman yurtdışındaki vatandaş ülkeye itibar ve döviz kazandırmaz’ya. bazende böyle cenazesi ortada kalan züğürt vatandaşları olur ülkelerin. Hiçbirimizin doğarken ülkemizi, milliyetimizi, dinimizi ve ebeviyenlerimizi seçme şansımız olmadığı gibi, veya hayırlı evlat, hayırsız evlat gibi. Ama baba olarak her ikisinide sahiplenmek ve kabul etmek durumundasınzıdır. Atatürkün devlete bağışladığı çiftliğin üzerine toplumsal mutabakat almadan apar topar 1,4 Milyar TL.ye mal olduğu söylenen 1150 odalı Dünyanın en büyük Başkanlık Sarayını inşa eden Babalar Babası Cumhur Başkanlığı AK SARAY’a gösterilen tepkilere karşı kefaret niyetine olsun bu Babalığı yapmak yerine topu  DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINA atarak bir başka (usul) hatası, yanlışlığı yapmış.  ( Oysa 11 bakanlığın bütcesine denk bütceye sahip, hizmet dağıtımı yaparken ülkedeki milyonlarca Alevi vatandaşların “vergilerini aldığı halde varlıklarını yok sayan” DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ ceneze kaldırmak konusunda Dışişleri Bakanlığından daha yetkili ve tecrübeli olması umulurdu. Üstelik medyamızda son günlerde, Diyanet İşleri Başkanına 1 MilyonTL lik makam arabasının alındığı söylentilerinin ayyuka çıktığı şu günlerde bu sahipsiz cenazeyi kaldırarark bela savma babında çok’da yerinde bir sadaka sevabına girerdi!.)

Neyse, Dışişleri Bakanlığıda bölgesel ve küresel bir güç olduğu iddia edilen ülkemizin Hariciyesi olarak cenazesi gürbet’te kalmış bir vatandaşına sahip çıkarak şanına yakışanı yapacağına LONDRA BAŞKONSOLOSLUĞUMUZ aracılığı ile Kadri Özcan’a Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bu konudaki kararını iletiyor.

El-Cevap, DEVLETİN BÖYLE BİR BÜTCESİ YOK !

Bu haberi bir solukta okuyunca ruhumda patlayan ilk tepki ile ağzımın dolusu kocaman bir YUH ! çektim. Ülkemizde tüyü bitmemiş yetimlerin bile hakları olan hazine varlığımızda örtülü ödeneklar adı altında yapılan onlarca kalem harcamaların içinde kimi kopuklara’da peşkeş çekildiği, israf edildiği sır değilken yurtdışında cenazesini Türkiyeye getirecek paraya bulamayan vatandaşına bu jestin çok görüldüğünü öğrenmek beni isayn ettirdi. Daha sonra internetde yaptığım araştırmada “Birine karşı beğenilmeyen veya öfke duyulan bir durumda haykırılan söz anlamına gelen yuh kelimesinden gayrı cezayi hakaret içermeyen ve beni bu yaştan sonra Parelelci/Ergenekoncu/Balyozcu yaftası ile Silivri’ye göndermeyecek  ancak kamu vicdanının sesi olacak etkili bir tepki yöntemi veya, sözü varmıdır. Daha uygununu bilen varsa lütfen beri gelsin. Merak etmeyin bu acı hikayenin sonu tatlı bitecek. Neticede cenaze bölgedeki az sayıda Türkler ve çok sayıdaki Pakistanlıların yardımları ile kaldırılır. Üstelik Türkiyeden gelen “ Devletin böyle bir bütcesi yok” cevabının etkisiyle yardımlar cenazenin arkasında’da komşu illere de  yayılarak devam eder ve bağışlar 12 bin sterlini geçer. Özcan bey artan paranın bir kısmını merhumun ailesine bir kısmınıda cenazenin kaldırılmasında en çok yardımlarını gördükleri Pakistan camisine bağışlar. Haydi itiraf edyorum Özcan beyin yerine ben olsaydım artan parayı Devlettin Böyle Bir Bütcesi Yok ! diyen makamlara bağışlardım.

Bu makalemi FaceBook sayfamda ve basında okuyacak olan çoğunuzlada özel hukukum olan’ki (Bir kısmınız Biat derecesinde Hükümet yanlısı, bir kısmınız iflah olmaz muahlif’siniz, bazılarınız Alavi bazılarınız Sunni’siniz, bazılarınız, Büyükelçi ve Başkonsolos’sunuz, bir kısmınız Diyanetin ve Cemaatlerin Din adamları Hocaları, imamları ve nihayet dindar, dinsiz/ataist) sizlerden birileriniz şimdiden bana,- “Germe kendini, bu kadar giden bir mevtanın arkasında, bırak  İngiltere’ye nasıl gitti ise Türkiyeye’de öyle dönsün. Bir başkanızda

- Devlet ayrımcılık yapmaz bu cenazeyi kaldırsaydı arkasında başka cenazelerde çıkardı dediniz.

Sevgili dost ve okurlarımı vicdanları ile başbaşa bırakıyorum.

Sağlıcakla kalın.  

Konuk Yazar/Hüseyin Doğan