Türkmenler bugün tarihlerinin en tehlikeli döneminden geçmektedirler.Gereken kurtuluş mücadelelerini hemen başlatmazlarsa bu zor ve tehlikeli dönem sonlarını getirebilir,çünkü anayurtları TÜRKMENELİ'nin doğusu Kerkük dahil şu an Kürt bölgesel yönetiminin, batısı ise yani Musul'un Türkmen kasabaları ile bir Türkmen şehri olan TELAFER, İŞİD örgütüne bağlı güçlerin denetimindedir ve İŞİD sonrası Peşmerge güçlerinin denetimine geçebilir. 

İŞİD'in görevleri arasında, Kürt yönetimini güçlendirmek ve  mevcut topraklarını genişletmek olduğu gibi, Türkmenleri öz yurtlarından söküp atmaktır, nitekim Türkmeneli'den ve diğer bölgelerden göçe zorlanan Türkmenler bugün yurtlarından  çok uzak bölgelerde sürgün hayatı yaşamaktadırlar. 

Batı Türkmeneli bölgelerinden ve diğerlerinden göçe zorlanan mezhep fitnesinin kurbanı olan Türkmenlerin sayıları bir kaç yüz bin olarak tahmin edilmektedir. Göçe zorlanan bu insanların büyük bir bölümü şu an Necef, Kerbela , Hille ve Basra şehirlerinde zor şartlarda  ve aşağılanarak yaşadıkları bilinmektedir.

Türkmen halkını mezhep olarak ikiye bölmeye çalışanlardan ve ayrılık tohumu atanlardan, Türkmenler eğer yok olmak istemiyorlarsa hesap sormaları gerekir, çünkü bu bozguncuların ekmiş oldukları fitne tohumunun bir sonucu olarak Türkmenlerin bir bölümü bazı bölgelerde mensup oldukları mezheplerini Türkmenliklerinden daha üstün,veya karşı mezhebe mensup olan Türkmen kardeşlerini, ne yazıktır ki kafir olarak görmektedirler. 

Bu bağlamdaki bazı iddialara  bakılırsa bir kısım Türkmen'in TELAFER ile başka bölgelerde,başka mezhepten olan kardeşlerini  İŞİD'le  işbirliği yaparak göçe zorlamışlar. Halbuki Türkmenleri yok etmek amacıyla hazırlanan ve uygulanmakta olan planların hedefinde,Türkmenlerin mezhepleri değil,Türkmen varlığı vardır.

İki milyonu aşkın Türkmen halkının kemiklerini içten içe kemirmekte olan  bir diğer husus da, aslını inkar etme hastalığıdır, bu hastalık Irak halkları arasında sadece Türkmenler arasında yaygındır. Resmi nüfus kayıtlarına bakılırsa, Türkmenlerin büyük çoğunluğu son kırk yılda ve özellikle de BAAS rejimi döneminde soy değiştirme kanunu çerçevesinde kendini Arap olarak yazdırmıştır. Bu nedenledir ki resmi makamlarca,Türkmenlerin sayısını 200-300 bin civarında gösterilmektedir.

Türkmen olup kendini Arap sayan Bu çakma Arapların büyük çoğunluğu, doğru dürüst Arapça bile konuşmasını bilmemektedirler. Kendilerini Arap milletinden saymakta olan ve tarih bilgisinden yoksun olan bu Türkmenlerin her şeyden önce bilmeleri gerekir ki mensup oldukları Türkmen halkı, dört bin yıllık şanlı tarihi olan büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır, bu da demektir ki Türkmenler en az Araplar kadar, şanlı ve şerefli bir milletin evlalarıdırlar.

Irak'ta cereyan etmekte olan gelişmeler ülkenin Kürt,Şii ve Sünni Arap olmak üzere önümüzdeki birkaç yıl içersinde üç bölgeye bölüneceğini göstermektedir. Kürt bölgesi zaten bağımsızlık aşamasına gelmiştir. Türkmen bölgeleri ise buna TELAFER de dahil edilerek İŞİD sonrası Kürt bölgesine ilhak edilebilir. Türkmen'lere gelince, milli kimliklerini koruyamazlarsa, mezhep hastalığından kurtulamazlarsa ,başta siyasi,iktisadi,askeri alanlarda güçlenemezlerse ve hedefleri de GÜVENLİ BİR TÜRKMEN BÖLGESİ kurdurmak olmazsa,20-30 yıl sonra Kürt potasında eriyip tarih olurlar,yada Amerikalıların Kızıl derililere yaptıkları gibi, kurulacak Kürt devletinde folklorik ve gösteri malzemesi olmaktan öteye gidemeyecekledir.

Yezidiler, Müslüman olmamalarına rağmen Kürtlüklerini her şeyin üstünde tutmaktadırlar  ve maruz kaldıkları İŞİD haksızlığı ile Irak meclisindeki Yezidi bayan parlamenterin İŞİD zulmüne gösterdiği tepki, dökmüş olduğu göz yaşı ve dünya'ya haykırışlarıyla, hem Kürtlerin birleşmelerine  yardımcı oldular hem de Avrupa'yı Kürtler lehine ayağa kaldırabilmişlerdir. Türkmenler ise planlı İŞİD hareketinden en fazla zararı görmelerine ve topraklarını yitirmelerine ve Irak'ın her tarafına sürgün edilmelerine rağmen ne yazıktır ki, Yezidiler kadar olamadılar ve yaşadıkları dramı dünya kamuoyuna yeterince duyuramaz oldular.

Halklar kurtuluşlarını yalvararak veya temenniyle değil, milli mücadelelerle, binlerce kurban vererek, mallarını ve canlarını feda ederek, davalarına sadık kalarak elde etmektedirler. Türkmenler ise Irak devletinin kuruluşundan bu yana, girdikleri çıkmaz yola halen devam etmektedirler. Maruz kaldıkları haksızlıklara karşı hep tepkisiz kalıp, kurtuluşu mücadele etmek yerine, hala Türkmenlere dış politikasında yer vermeyen ve hiç umursamayan birilerinden beklemektedirler.

Türkmenler her konuda özellikle de askeri olarak hazırlıklı olmadıkları için 2003 ten bu yana bölgelerinin bir çok yerinde katliamlara maruz kaldılar. Kerkük'te de Türkmenler 14 temmuz 1959 katliamı benzeri bir katliamla karşı karşıya kalalabilirler. Türkmenler o gün çoğunluğu teşkil etmelerine rağmen, yapılan tüm kışkırtmalara karşı tepkisiz kalınca ve hazırlıksız yakalanınca, o korkunç katliama maruz kalmışlardı.

Yıllardır anadilde eğitim istemekte olan Türkmenler, bırakın diğer Türkmen bölgelerini ,Türkmenlerin kalbi sayılan ve  Türkmen nüfusun 500 bin den daha fazla olan Kerkük'te bile, Türkçe tedrisat yapan okullarda okuyan öğrencilerin sayısı, en az 50 bin olması gerekirken, 10 binin altındadır. İşin ilginç ve üzücü yanı, bu okullarda görev alan bazı öğretmen ve müfettişler, çocuklarını,Arapça tedrisat yapan okullara göndermektedirler. İşte davaya sahip çıkmamak buna denir. Türkmen eğitimine ve diğer milli meselelere duyulan Bu ilgisizlik anlaşılan kimseyi hiç ilgilendirmemektedir.

16 Aralık 2014 tarihinde Kerkük Üniversitesi, bir takım silahlı Kürt öğrencinin düzenlemek istedikleri bayrak günü kutlaması bahanesiyle işgal  edilmiştir. Türkmen öğrenciler kışkırtıcı kutlamaya tepkisiz kalınca, Üniversite Kampüsü Arap öğrencilerle Kürt öğrencilere kalmıştır. Kutlamaya Arap öğrenciler Irak bayrağıyla karşılık vermek isteyince Üniversite, Kürt ve Arap örgencilerin bayrak kavgasına sahne olmuştur.  Bu olaya Türkmen öğrenciler tepkisiz kalmalarına rağmen, aynı gün Kürt  öğrenciler kışkırtmalarını, Irak Türkmen Cephesi merkezine yakın bir noktada ''Kerkük Kürdistan''dır'' sloganı atarak sürdürmüşlerdir. Bu kışkırtıcı olay Türkmenlere karşı bir saldırının habercisi olabilir. Türkmen siyasi kuruluşları başta Türkmen Cephesi olmak üzere ve Türkmen sivil toplum örgütleri bu tehlikeli gelişmeyi göz ardı etmemeleri ve ciddiyetle ele almaları gerekir.