Türklerde, yeni doğan bebek erkek de olsa, kız da olsa büyük önem taşır. Orta Asya’dan dünyaya yayılmadan önce Türklerin bu konudaki gelenek ve göreneklerinin, şimdi bütün Türk Dünyası devletlerinde de sürdürülmekte olduğunu görmekteyiz. Yeni doğan bebekler konusundaki gelenek ve göreneklerin bazı bölgelerde çok az değişikliklerle halen devam ettirilmesi, Türklerin soylarına ve geleneklerine olan bağlılıklarına somut örnekler olarak gösterilebilir.

 

Geçtiğimiz yıllarda bir grup gazeteci arkadaşımızla Çin’in Uygur Bölgesi’ne gitmiştik. Bölgede Kaşgar’ı gezerken büyük İlim adamı Kaşgarlı Mahmut’un eserlerinden bazılarını inceleme fırsatını bulduk. Bu eserlerden birinde de yeni doğan bebek konusunda yazdıklarına da göz attık.

 

Doğrganlık çok önemlidir. İnsan hayatının önemli geçiş dönemlerinden biri olan doğum, anneye benlik ve bütünlük, babaya güven, akrabaya ve soya güç kazandırmaktadır. Çünkü her doğum, ailenin ve akrabaların sayısını artırmaktadır. Soyun artması ise gücün ve dayanışmanın artması anlamına gelmektedir. Ayrıca doğum, kadına duyulan saygınlığı artırdığı gibi, onun akrabaları ve çevresindekiler içindeki yerini de sağlamlaştırmaktadır. Sosyal hayatın içinde önemli yeri olan doğum etrafında çeşitli inanış ve uygulamalar da yer almaktadır.

 

Kaşgarlı Mahmut,”sözlük” adlı eserinde Türklerde erkek doğan çocuğun kurta, kız doğan çocuğun da tilkiye benzetildiğine vurgu yapıyor. Bebeğin kötü ruhlardan ve nazardan korunması için de uzun süre cinsiyetinin saklandığı da Kaşgarlı Mahmut’un kitabında yer alıyor. Buna ek olarak kızın doğumunun 40 at bedeli ile müjdelendiği, kız evlendiğinde de 40 at bedelinde başlık parasının alındığı ifade ediliyor.

 

Kaşkar’daki bir başka gözlemimizi de değerlendirelim: Görmedik ama, Kaşgarlı yaşlılar anlattı biz dinledik:

 

“Kaşgar şehrinde “Hazreti Mollam” adıyla bilinen “Kaşgarlı Mahmud’un Mezarı” , “Orda Hanım veya Ordam” adıyla anılan “Ali Arslanhan’ın Mezarı”, Büvi Meryem’in Mezarı” önemli ziyaret yerlerindendir. Kaşgar şehrinde çocuk dileyen kadınlar, veli kişiler olduklarına inandıkları bu kimselerin kabirlerinin üzerlerindeki topraktan kazarak ellerine ne geçerlerse yerler. Bu gelenek, sadece Kaşgar’da değil, Doğu Türkistan’ın diğer vilayetlerinde de vardır. Velilere dua etme ve onların kabrinden toprak kazıp yeme âdeti oldukça yaygındır. Örneğin; Kaşgar’daki Ordam Köyü’nde her yıl Muharrem ayında kadınlar çocuk dilemek için civardaki kabirlere giderler. Buradaki velilerin mezarları arasındaki ağaçlardan düşen yaprakları ovalayıp yerler.”

 

Halen çocuk sahibi olamamış kadınların da yine eskiden olduğu gibi mezarları, evliyaları ziyaret edip dualar okuyarak yakarmalarının var olduğunu da görmekteyiz.

 

Köşemizde Türk dünyası uzmanı Shurubu Kayhan’ın sosyal medyada paylaştığı ve Türk Dünyasının gelenek ve göreneklerinden örnekleri yansıtan yazılarından alıntı yapıp sizlerle paylaşıyoruz. Kayhan son paylaşımında Kırgız Türklerinde Yeni Doğan Bebeği Müjdeleme "Süyüncü" Geleneği konusunu işlemiş. Şiir güzelliğinde ve doyurucu bir yazı sizlerle paylaşmak istedik.

 

Kırgız Türklerindeki bu gelenek ve göreneklerin kökeninin Uygur Türklerine dayandığını, Kaşgarlı Mahmut’un “sözlük” kitabında da yer aldığını bu nedenle vurgulamak istedik.

 

Eğer bugün Anadolu’nun çeşitli bölgeleriniz gezip, incelemek istediğinizde de yeni doğan bebekler konusunda bu gelenek ve göreneklerden örneklerle tanışabilirsiniz. Bazı değişiklikler ve eklemelerle Türkler bebeklerine, onların büyümelerine çok büyük önem verirler.

 

 “Kırgız Türk'leri tarihleri boyunca her zaman geleneklerini devam ettiren ve koruyan bir halktır.

 

 

Bir bebeğin büyüyüp gelişmesinde bu geleneklerin doğrudan ya da dolaylı yoldan mutlaka etkisi olduğunu bilim adamlar da desteklemektedirler. Bu yüzden de örf adetlerin ve inanışların her ailede kutlama imkânının doğması onları mutlu etmektedir. Kırgız halkının da diğer halklarda olduğu gibi bir insanın doğumundan ölümüne kadarki süre gelen gelenekleri vardır. Bunun gibi geleneklerden biri de yeni doğan bebeği müjdeleme geleneği "süyünçüdür".

 

Bebek dünyaya gözünü açar açmaz ilk olarak aile büyükleri büyük baba, babaanne, dede ve anneanneye müjdeli haber verilir. Bu adete Kırgızlar "süyüncu" derler. Cevap olarak da "bolsun" olsun derler. Bebeğin anne tarafı dayılarına haber verildiğinde dünürlerine "dayılarından bir tay", "dayılarından bir koyun" diyerek bedel belirtmişler.

 

Kırgızlar müjdeleyen kişiyi hiç bir zaman boş göndermemişlerdir. Yanlarında bir şeyleri yoksa emanetten o an yanında neyi varsa yüzük, küpe, bilezik, erkekse kırbaçını, kalpağını v.s verip, hediyelerini daha sonra teslim etmişlerdir. Eğer bebek erkekse "kurt", kızsa "tilki"diyerek müjdelemişler.

 

Bu bir taraftan erkekleri kişilik olarak kurta, kızları da tilkiye benzetmesinden, diğer taraftan ise bebeği kötü ruhlardan ve nazardan korumak için cinsiyetini saklayarak böyle söylemişler. Kızın müjdesini 40 at bedelinde belirtmişler. Bunun sebebiyse kız evlendiğinde 40 at karşılığında başlık parası alacağındandır. Bu bilgiler XI asırda yaşayan Mahmut Kaşgarlı'nın "Sözlüğü"nde de geçmektedir. Demek ki bu gelenekler daha o zamandan başlayıp günümüze uzanmıştır. Şimdilerdeyse müjdeleyene genelde para verirler...”