İSTANBUL (AA) - Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye yürütücüsü ve İklim Değişikliği Başkanlığının nihai faydalanıcısı olduğu Türkiye'de Yerel İklim Eylemi İçin AB Ortaklığı Projesi kapsamında, 'COP30'un Ardından Türkiye'de İklim Eylemi Farkındalık Artırma Konferansı' düzenlendi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığınca organize edilen konferans, 30. Taraflar Konferansı'nın (COP30) ardından Türkiye'de iklim eylemine ilişkin farkındalığı artırmak ve küresel müzakerelerin ulusal politikalara etkilerini değerlendirmek amacıyla Şişli'de bir otelde gerçekleştirildi.
Konferansın açılışında konuşan İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Orhan Solak, konferansın açılışındaki konuşmasında, COP30'un ardından küresel iklim gündeminde öne çıkan gelişmeleri bütüncül bir bakışla değerlendirmek üzere bir araya geldiklerini söyledi.
İklim değişikliğinin aşırı sıcaklıklar, uzun süren kuraklık, ani ve şiddetli yağışlar, su stresi, orman yangınları ve afet riskleri üzerinden günlük hayatın somut bir parçası haline geldiğini kaydeden Solak, 'Dünya Meteoroloji Örgütünün son değerlendirmeleri küresel ortalama sıcaklık artışının tarihsel eşiğe tehlikeli biçimde yaklaştığını ve mevcut eğilimin devam etmesi halinde yeni rekorların kaçınılmaz olduğunu ortaya koymakta. 2024 yılı tarihteki en sıcak yılı oldu ve sıcaklık artışı 1,55 derece olarak gerçekleşti. Sadece sıcaklık değil tüm iklim parametrelerinde ne yazık ki rekorların kırıldığı yılları, süreçleri yaşıyoruz.' diye konuştu.
Uluslararası kararların ulusal politikalara, ulusal stratejilerin ise yerelde uygulanabilir çözümlere dönüşmesinin artık ülkeler için stratejik bir zorunluluk haline geldiğini belirten Solak, 'Bu çerçevede COP30 Belem'de, özellikle iklim finansmanı, uyum, adil dönüşüm, cinsiyet ve ticaretle bağlantılı önlemler başlıklarında yoğun, zaman zaman zorlu ancak yön belirleyici müzakereler gerçekleşmiştir. Tartışmalar gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçları, finansmana erişim, uygulama kapasitesi ve sosyal boyutun daha güçlü biçimde ele alınması gerektiğini açık biçimde ortaya koymuştur.' değerlendirmesini yaptı.
Solak, COP30'un, iklim müzakerelerinde kararların niyet düzeyinde kalamayacağını, bilimsel bulgularla uyumlu, sahada karşılığı olan ve ölçülebilir uygulama zeminine taşınmasının zorunlu hale geldiğini net biçimde teyit ettiğini vurguladı.
- 'COP30'da ulusal katkı beyanlarının uygulanmasının hızlandırılması ve adil dönüşüm önemli başlıklar olmuştur'
İklim finansmanının COP30'un ana eksenlerinden biri olduğuna işaret eden Solak, küresel uyum hedefi kapsamında uzun süredir beklenen gösterge listesinin de COP30'da kabul edildiğini hatırlatarak, yaklaşık 60 göstergeden oluşan bu çerçevenin finansman, teknoloji transferi, kapasite geliştirme gibi uygulama araçlarının yanı sıra toplumsal kırılganlıkları, cinsiyet eşitliğini ve insan hakları boyutlarını da kapsadığını aktardı.
Solak, adil dönüşüm mekanizmasının kurulması yönündeki kararın da teknik işbirliği, kapasite geliştirme ve politika paylaşımı açısından önemli bir başlangıç olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
'Bununla birlikte listenin ulusal raporlama sistemlerine entegrasyonu ve uygulanabilirliği konusunda bazı belirsizliklerin devam ettiği, bu göstergelerin 2027 ve 2. Küresel Durum Değerlendirmesi sürecinde yeniden ele alınmasının kritik önemde olduğu görülmektedir. Diğer yandan 1,5 derece hedefinin başarılabilmesi için ulusal katkı beyanlarının uygulanmasının hızlandırılması ve adil dönüşüm önemli başlıklar olmuştur. Buna yönelik olarak 1,5 derece hedefi için Belem misyonu ve küresel uygulamanın hızlandırılması girişimlerinin başlatılmasına karar verilmiştir. Bir diğer hassas alan ise iklim-ticaret bağlantısıdır. Sınırda karbon düzenlemeleri ve ticaret önlemleri kapsamında 3 ayrı diyalog süreci başlatılarak 2028'de yüksek düzeyli bir değerlendirme yapılmasına karar verilmiştir.'
Solak, cinsiyet eylem planının kabulünün, iklim politikalarının sosyal boyutunun güçlendirilmesi açısından COP30'un en somut ve olumlu çıktılarından biri olduğunu dile getirdi.
- 'COP31'e giden yolda toplumsal farkındalık zemini oluşturmak istiyoruz'
Türkiye'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek COP31'in, COP 30'da başlatılan süreçlerin somut sonuçlara dönüştürüleceği kritik bir eşik olduğunu belirten Solak, şunları kaydetti:
'COP31, uyum göstergelerinin ulusal koşullara ve kurumsal yapılara uyarlanarak somut, ölçülebilir ve izlenebilir sistemler haline getirilmesi, iklim finansmanının şeffaflık, öngörülebilirlik ve erişilebilirlik temelinde daha net ve güvenilir bir zemine oturtulması, adil dönüşümün ve iklim politikalarının sosyal boyutunun yerel düzeyde kırılgan grupları gözeten uygulamalarla sahaya yansıması açısından belirleyici bir dönüm noktası olacaktır. Bu süreç Türkiye için yalnızca başarılı bir organizasyon ve ev sahipliği kapasitesinin göstergesi değil, iklim diplomasisinde çözüm üreten, köklü bağlar kuran, uzlaşmayı teşvik eden ve uygulamayı önceleyen bir ülke profilinin daha da güçlendirilmesi anlamına gelmektedir. Türkiye, bu yaklaşımıyla iklim politikalarının yalnızca müzakere masalarında değil, sahada, şehirlerde, havzalarda ve yerelde karşılık bulması gerektiğine güçlü bir vurgu yapmaktadır. COP31'e giden yolda yalnızca teknik ve diplomatik hazırlıkları değil, toplumun tüm kesimlerine yayılan kalıcı bir kurumsal ve toplumsal farkındalık zemini oluşturmak istiyoruz.'
Programa UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Monica Merino ve AB Türkiye Delegasyonu Mali İş Birliği Bölüm Başkanı Maria Luisa Wyganowski ile bazı büyükelçiler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve akademisyenler de katıldı.
Açılışın ardından konferans, 'Türkiye'nin COP30 Yolculuğu ve Ulusal İklim Gündemi', 'Yeşil Dönüşümün Finansmanı-Ulusal ve Uluslararası Kuruluşların COP30 Sonrası Yaklaşımları' ve 'Toplum için İklim Eylemi-Sivil Toplumun ve Uluslararası Kuruluşların Rolü' başlıklı panellerle gün boyunca devam edecek.