Citta Sotterranea taşların şehri olarak bilinen Matera köyüne M.O 7000 lerde insanlar mağaralara yerleşmeye başlamışlar. Daha sonra da bu mağaraları geliştirerek bir yaşam kurmuşlar. Aslında hayatları o kadar da kolay olmamış. Bu kireç taşından oyulmuş mağaralarda doğal ışık, havalandırma, akan su yada elektrik yokmuş ayrıca çok rutubetliymiş. Salgın hastalıklar özellikle sıtma, kolera ve tifo çok yaygınmış. Aileler ekmeklerini makarna veya bakla ile paylaşmak için günde bir kez masa başında toplanır geceleri ise çalınmasından korktukları için domuzları ile birlikte yatarlarmış. O zamanları örnekleyen evler müze haline getirilmiş. Matera 1943’de faşist işgale karşı çıkan ilk güney köyü. 1980’de büyük deprem yaşıyor. 1950’lerde salgın hastalıklardan kurtulmak için boşaltılmış yanı başından bir sürü talihsiz olay geçmiş.

Matera bizim Ürgüp ile 2014 te kardeş şehir oldu. Kapadokya ile olan ilginç benzerliği önce tesadüf gibi gelse de aslında değilmiş o konuya bu yazımda değinmeyeceğim ama tarih bunu çok güzel açıklamış. UNESCO'da bu bölgeyi 1993 yılında Dünya Mirası kapsamına aldı. 2019 yılında ise Dünya Kültür Başkenti olacak. Bir zamanlar İtalyanların utanç duydukları yoksul köyün tüf kirecinden meydana gelen mağaraları bugünlerde ev, otel, restoran, hediyelik eşya dükkanları olarak değerlendiriliyor. Mel Gibson'un Passion filminden sonra ise iyice tanınmaya başlamış.

Yahudi asıllı doktor, ressam ve yazar olan Carlo Levi 1935 yılında Matera'ya yakın bir kasabaya Mussoli'nin faşist rejimi tarafından politik propagandaları yüzünden sürgün edilmesiyle bir süre bu bölgede yaşıyor ve Isa bu köye uğramadı adlı kitabını yayınlıyor sonra kitap film oluyor. Yaşadıklarını, gözlemlerini, duygu ve düşüncelerini bu kitapta toplayan Levi diyor ki “Hayatımda hiç görmediğim bir yoksulluk ile tanıştım”.

Matera bugün tamamıyla turistik bir kasaba haline gelmiş. Dar arnavut kaldırımlı inişli çıkışlı bayırda nefes almak için kahve yada spritz içebileceğiniz bir çok şık bar yada dondurma dükkanları sizi bekliyor. Mağaraların içinde ister konaklayın ister yemeğinizi yiyin. Kalenin tepesine çıkıp güneşin batışını izleyin, hava kararınca ışıklanmış mağaraları tepedeki kasabanın açık balkonlarından seyredin. Ama ne olur gidin. Belki Isa uğramamış olabilir ama siz uğrayın ve bana hak verin....

Haftaya görüşmek üzere...