2003’deİkinci Körfez Savaşısırasında ve ABD’nin Irak’ı işgal sürecinde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ikinci adamı olan Lawrence Wilkerson,sosyal medyaya yansıyan ve youtube’da da bulabileceğiniz konuşmasında Irak’ın işgalinin ABDtarihinin en büyük hatası olduğunu itiraf ediyor ve samimi bir pişmanlık izlenimi veriyor. ABD’nin dış politikasına dair kendi döneminde gerçekleştirilen girişimlerle ilgili olarak daha başka eleştirel yaklaşımları da olan Wilkerson, söz konusu konuşmasının sonunda; ABD’nin Irak’ı işgale giden sürecin benzerini İran’a yönelik olarak da işlettiğini, bu sürecin İran’a saldırılması ile sonuçlanacağını, bunun çok büyük bir hata olacağını söylüyor ve yapılmaması gerektiğine dair ABD’yi uyarıyor.

Evet,ABDve İsrail’in rejim değişikliğine yönelik olarak İran’a müdahale etmek istediği ve bu konuda uzun zamandan beri inişli çıkışlı da olsa sabırla hamleler yapıldığı bilinen bir gerçek. Çünkü İran, arkasına Çinve Rusya’yı alarak ve sahip olduğu yüksek petrol ve doğalgaz gelirlerinin de desteğinde bölgede emperyalist hegemonyaya karşı direnmekte, baş eğmemekte ve bölge hakkında ABD veİsrail’in planlarına taş koymaktadır.

Kuyruklu Yalan

Takdir edersiniz ki; ABDve İsrail“İran hegemonyaya direniyor ve söz dinlemiyor, bu nedenle ona saldırmak istiyoruz”diyemez. Dünya kamuoyunu ikna edebilecek, daha ahlaki bir nedene ihtiyacı vardır. “İran’ın nükleer silah üretmek peşinde olduğu, bölgenin güvenliğine tehdit teşkil ettiği ve bu durumun Batı çıkarları açısından kabul edilemez olduğu” söylemi,İran’a müdahalenin önünü açmak maksadıyla uydurulan kuyruklu yalanın diplomatik ifade tarzıdır.

ABDve İsrailbugüne kadar dünya kamuoyuna İran’ın nükleer silah üretmeye çalıştığını gösteren tek bir kanıt sunamamıştır. Fakat Irak’a saldırmak için ABD’nin yalan söylediği ve insanlığı aldattığı da hepimizin malumudur. ABD’nin bu konudaki kötü sicili yalnız Irak’la da sınırlı değildir.

Şan Olsun Diye Savaş Yapılmaz

Her savaşın veya başka bir ülkeye karşı yapılacak her askeri müdahalenin mutlaka siyasi ve askeri hedefleri vardır. Laf olsun diye savaş, şan olsun diye askeri müdahale olmaz. Savaş demek, para demektir, hem de çok para harcamak demektir.

İran’a karşı ABDve İsrail’in başını çekeceği bir müdahalede siyasi hedef;hegemonyaya direnci kırmak maksadıyla rejim değişikliği yaptırmak ve müteakiben Büyük Ortadoğu Projesi’ne yönelik olarak İran’daTürk, Kürtve Farsekseninde etnik, Şii-Sünniekseninde ise mezhepsel bölünmenin önünü açmaktır.

Askeri hedefise tahmin edilenin aksine; İran’ın nükleer kapasitesi değil, balistik füze imkânıdır. İran’ın nükleer silahı olmadığını ve yakın zamanda nükleer silaha sahip olamayacağını ABDve İsrailzaten çok iyi bilmektedir. İsrail’in en büyük korkusu; İran’ın çok geliştirdiği, çeşitlendirdiği ve büyük oranda yerli üretime dayandırdığı balistik füzeleridir.

Çernobil ve Fukuşima

İranherhangi bir saldırıya maruz kaldığında sahip olduğu balistik füzelerini ateşleyeceği ilk ülke İsrailve buradaki öncelikli hedefi ise Dimonaşehrinin 13 km güneydoğusunda bulunan Negev NükleerAraştırma Merkezi’dir.

Eğer İranburayı vurabilirse; İsrail’in yüz ölçüm olarak çok küçük bir ülke olduğunu da göz önüne alırsanız, bu ülkeye çok ciddi biçimde zarar verir. Negev Nükleer Santrali’nin İran’ın balistik füzeleri ile vurulması durumunda neler olabileceğini hayal edebilmeniz için 1986’da meydana gelen Çernobil nükleer kazasını ve 11 Mart 2011’de Japonya’da gerçekleşen deprem ve tsunaminin sonrasında FukuşimaNükleer Santrali’nin yarattığı felaketi düşünmeniz yeterli.

İsrail Bölgenin Tek Nükleer Gücü

İsrail, bugün için bölgemizin nükleer silaha sahip tek ülkesidir ama bu silaha sahip olduğu bilinmesine rağmen açıkça beyan etmemektedir. İsrailsahip olduğu nükleer silahları Negev’de üretmiştir. Dimonayakınlarında bulunan bu araştırma merkezi karadan ve havadan çok sıkı olarak korunmaktadır.

Dimonabölgesi THAAD, Arrow, Patriot, Iron Domeve ABD’nin Doğu Akdeniz’de konuşlanacak savaş gemilerinden atılabilen SM-3füzeleri ile korunacak olup, bu füzelere hedef bilgisi gönderecek en önemli kaynaklardan birisi de ülkemize AKP İktidarıtarafından konuşlandırılan Kürecik Radarı’dır.

Ha Yemen, Ha Suriye!

Halen bölgede İran’a karşı Türk-Sünni Arap-Kürt-İsrailcephesi kurulmaya çalışılmaktadır. Trump’ın göreve geldikten sonraki ilk yurtdışı gezisini Suudi Arabistan ve bilahare İsrail’e yapması, Suudi Arabistanliderliğinde ve Türkiye’nin de dahil olduğu 34 Müslüman ülkenin katılımı ile Sünniİttifakı’nınkurulması, ABD Temsilciler Meclisininve Senatosunun2016’daİran Yaptırımlar Yasasını10 yıl daha uzatması, geçtiğimiz yıl (2018) ABD’nin 2015’de İran’la yapılmış olan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve iki aşamalı olarak yaptırımları yürürlüğe koyması; İran’a yönelik müdahalenin tamtam sesleridir. Dün (10 Ocak 2019), ABD Dışişleri Bakanı MikePompeo’nunKahire’den yaptığı açıklamalar çok netti; Suriyeüzerinden tırmandırılarak geliştirilecek İran’a yönelik bir müdahale yolda ve Büyük Ortadoğu Projesi daha güçlü olarak dayatılmaya başlanacak!

ABD’nin Suriye’den bir takvim dâhilinde çekilerek bu bölgeye kontrollü olarak Türkiye’yi çekmeye çalışması, Türkiye’yi halen beraber olduğu Rusya-İranaksından koparmak ve Suriye ile İran’a karşı vekâlet savaşçısı haline getirmek içindir. Yapılması gereken; Suriyemerkezi hükümeti ile anlaşmak, milli güç unsurlarının destekleme imkân ve kabiliyetinde olmayan hayaller peşinde koşmamak, Suriye’den çekilmek ve dikkatimizi ülkemizin savunulmasına vermektir. Aynen Balkan Savaşıöncesinde bir hiç uğruna 36 taburluk bir gücün Yemen’e gönderilmesi ve bu gücün bu bölgede erimesi yüzünden en az 500 yıllık vatan parçası olan Balkanlarıkaybedişimiz gibi travmatik gelişmelerin öncesinde olduğumuz mutlaka bilinmelidir.