Ülkemizin ekonomisi denizcilerin deyişiyle, tam anlamıyla “dokuz oturak karaya oturmuş”ve iflas etmiştir. Zaten ekonomimiz, dümenini elinde tutanlar tarafından tüm uzman uyarılarına rağmen tehlikeli sığ sularda seyrediyor ve alarm sinyalleri veriyordu. Yani ekonomimiz için iflas sürpriz değil, beklenen bir gelişmeydi. Sanırım; bu iflasa yaşadığımız yer kürede tek şaşıran odak, iktidarın kendisi olmuştur.

Bu iflasın Korona Krizi ile uzaktan yakından bir ilgisi yok. Zaten ekonomik olarak iflas etmiş bir durumdayken bu krize yakalandık. Üstelik de savaş, doğal afet ve salgın hastalık gibi zor günlerde kullanılmak üzere ihtiyat akçesi olarak ayrılmış olan kaynaklarımızı bile çarçur etmiş ve sıfırı tüketmiş olarak!

Karne Sahtekârlığı

Ekonomi dışındaki alanlarda da ülkemizin durumu farklı değil. Aynı “Birleşik Kaplar Kanunu” gibi. Demokrasiden insan hak ve özgürlüklerine, hukuk ve adaletten iç barışa, eğitimden ahlaki değerlere, yolsuzluktan partizanlığa, beyin göçünden kadına yönelik şiddete, basın özgürlüğünden insani gelişmişliğe kadar iktidarın bütün notları çok kötü. Bırakın ite kaka bile sınıfı geçmeyi, bu notlarla normalde bir öğrenci okuldan bile atılır!

Eğer siz ekonomik iflasımıza şaşırdıysanız; aynı kötü bir öğrencinin kandırdığı ailesi gibi kandırılmışsınız demektir. Bazı kötü öğrenciler başarısızlıklarını gizlemek için yıl içinde karne notlarını sahtekârlık yaparak düzeltir ve ailesine öyle takdim ederler. Aileleri de çocuklarının başarılı olduğunu sanır. Ama yılsonunda gerçeklerle karşılaşınca aileleri çok şaşırır ve hayal kırıklığına uğrar.

İktidar da Karne Notlarını Değiştirdi!

Bir iktidarın da tıpkı bir öğrenci gibi notlarının yazılı olduğu bir karnesi vardır. Ama iktidar sahip olduğu gücü, kurumları ve ele geçirdiği merkez akım ve yandaş medya ile bu notlarını hep iyi gösterdi ve sizden sakladı. Halbuki durum kötüydü ve felakete doğru gidişimiz çok belirgindi. Gerçekleri size haber verenlere de düşmanlık etti ve susturmaya çalıştı.

İktidar, kötüye gidişin suçunu hep kendi dışındaki yerlerde aradı. Suçlu ya dış güçlerdi ya da bunlarla beraber hareket eden muhalefet! Hâlbuki bu kötü karnenin sorumlusu iktidar, onun çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisi ve geçmişin aklı olan “Yeni Osmanlı” hayaliydi. Başarı şansı milyonda bir bile olmayan bu ideoloji ve hayalden beslenen iktidar; kurucu ideolojimize düşmanlık etti, toplumu birbirine düşürmeye çalıştı, sorgulayıcı aklı ve bilimi küçümsedi, dini iliklerine kadar istismar etti, liyakati yok saydı ve kurumları politize ederek çökertti.

Onların Doları Varsa Bizim de Allah’ımız Var!

Ayrıca; bazı şeylere sonradan ulaşıyor olmanın duygusuyla lüks, şatafat, saraylar, makam uçakları ile Üçüncü Hava Limanı ve Kanal İstanbul gibi akla ziyan düşmanlık projeleri derken, tüm dünya tarafından beklenen ama iktidar ve kandırdıkları tarafından beklenmeyen iflas geldi ve çattı.

Bugün için hazinemiz tamtakır, ekonomiyi çevirecek ve yakın dönemdeki dış borçlarımızı ödeyebilecek dövizimiz yok. Hani iktidar “Onların doları varsa bizim de Allah’ımız var” demişti ya! Madem Allah ile aranız sizin dünyevi sorunlarınızı çözebileceğini iddia ettiğiniz kadar iyi, söyleyin bize döviz versin. Vermeyeceğini kendileri de anladı ki harıl harıl borç para ve kredi arıyorlar. ABD başta olmak üzere Batı ülkelerine gönderilen maskeler, şirinlik yapma amaçlı ve kredi isteme girişimleri için ucuz manevralardı. S-400 de bu kapsamda depoya kaldırıldı, unutturulmaya çalışılıyor ve müşteri aranıyor.

Kimlerden Kredi Alınabilir?

İşin kötüsü; Türkiye’nin kredi alabileceği yerler artık son derece sınırlı. Bu haliyle, yani yapısal reformlar yapmayı taahhüt etmeden ve denetime rıza göstermeden, kimse para vermez. Bugüne kadar sürdürülen ekonomik politikalarla bu işin yürümeyeceğini, verilen kredinin geriye alınamayacağını, kredi verecek durumda olanlar biliyor.

Rusya zor durumda, paraları yok. İran da zor durumda, o da kredi arıyor. Çin, “Siyasal İslamcı” olan bu iktidara istediği krediyi vermez. AB’nin kriterlerini ise iktidar karşılayamaz. Zengin Arap ülkeleri ile zaten papaz oldular. Tek çare yine ABD ve IMF (Uluslararası Para Fonu) gibi görünüyor. Katar’a da öyle fazla güvenmeyin. ABD onay vermezse; Katar’dan da para gelmez. ABD bugün “evet” dese; yarın Suudi Arabistan Katar’ı ilhak eder. İktidarın Katar’la süren bugünkü organik ilişkisi bile ABD’nin onayı altında yapılıyor. ABD Merkez Komutanlığı’nın ileri üssü, Katar’ın başkenti Doha’da bulunuyor. ABD’nin Katar’da yaklaşık 15 bin kişilik askeri gücü var. Katar’ın silahlı kuvvetleri ise hizmetliler dâhil, 12 bin kişi.

Artık Gündelik Tavizler Yetmez!

İktidarın şu andaki durumu; kumar masasında bütün parasını kaybetmiş, moral olarak yıkılmış, sağlıklı düşünme yetisini kaybetmiş ama hala akıllanmamış bir kumarbaza benziyor. Çünkü parayı bulup, kaldığı yerden kumara devam etmek istiyor. Parayı bulabilmek için de önüne ne koyarlarsa imzalayacak durumda. Bu; ülkenin tapusu da olsa fark etmez. Artık krediyi verecek olanlar; Rahip Brunson’ın iadesi, bazı gazetecilerin serbest bırakılması, S-400’den vazgeçilmesi gibi gündelik sayılabilecek küçük tavizler peşinde değiller. Çok büyük siyasi tavizler peşindeler. Tarihimizde bunun örnekleri çok! Biliniz ki; emperyalizmin çıkarları için çocuklarımızı ölüme göndermek ve emperyalizmin şehitler tepesini çocuklarımızla doldurmak da bu tavizlerin içinde olacak.

Demem o ki; halen ülkemizi yöneten iktidarla esenliğe çıkabilmemize imkân ve ihtimal yoktur. İktidara demokratik yollardan muhalefet eden her şahıs, her dernek, her örgüt, her platform ve her siyasal parti çok değerlidir. Tüm gayretler, sağduyu ve hoşgörü; geçmişteki kırgınlıkların unutulması, iktidara karşı birlikteliğin sağlanması ve sürdürülmesi üzerine olmalıdır. Bu; aklın, çağdaşlığın ve yurtseverliğin gereğidir.