UNDP, Oxford Üniversitesi ile birlikte gerçekleştirdiği Halkların İklim Oyu (Peoples’ Climate Vote) araştırmasının sonuçlarını yayınladı. Küresel ölçekte STK’ların da desteği ile gerçekleştirilen araştırmaya 1.2 milyon kişi katıldı. Sonuçlar dikkat çekici.

BUGÜN: 1.2 MİLYON KİŞİLİK UNDP ARAŞTIRMASI...

UNDP ve Oxford Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilen Halkların İklim Oyu (Peoples’ Climate Vote) araştırmasına dünya nüfusunun %56’sını temsil eden 50 ülkeden 1.2 milyon kişi katıldı. Katılımcılara Misyon 1.5 iklim değişikliği çözümleri ve bu misyona hükümetlerinin katılımı konusunda sorular soruldu. UNDP anketin dağıtımı sırasında da ilginç bir yol buldu. Araştırmaya katılımı arttırmak için, mobil oyun uygulamalarına reklam vererek, özellikle genç nüfusun katılımını arttırmayı başardı.

Halkların İklim Oyu, 2020'de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından insanları iklim değişikliği çözümleri konusunda eğitmek ve hükümetlerin atması gerektiğini düşündükleri eylemler hakkında soru sormak için başlatılan Misyon 1.5 kampanyasının temelini oluşturuyor. Araştırmanın en kritik bulgularına birlikte göz atmakta yarar var.

İklim değişikliğinin küresel bir acil durum olduğunu söyleyenlerin oranı hemen her bölgede oldukça yüksek bir düzeyde. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika (%72), Doğu Avrupa ve Orta Asya (%65), Arap Devletleri (%64), Latin Amerika ve Karayipler (%63), Asya ve Pasifik (%63) ve Sahra Altı Afrika (%61).

Küresel ölçekte en yüksek oranda desteklenen ve hükümetlerce yapılması beklenen dört temel politika şunlar; ilk olarak ormanların ve doğanın korunması (%54), ikinci sırada güneş, rüzgar ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması (% 53), üçüncü sırada iklim dostu tarım tekniklerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması (% 52)ve son olarak yeşil işletmelere ve işlere daha fazla yatırım yapılması (% 50).

Şirketlerin kirlilik için ek ödeme yapmaları, yoğun nüfuslu şehirlerde temiz ulaşım sistemlerinin yaygınlaştırılması, insanları aşırı hava olaylarına karşı koruyacak bir altyapının geliştirilmesi zorunluluğu talepler arasında dikkat çekiyor. Bu taleplerin özellikle gelişmiş ülkelerde oranlarının çok yüksek olması dikkat çekiyor.

Küresel ölçekte iklim eylemine dair genel bir farkındalık olmasına karşılık, bazı kritik sorunlarımızın bölgesel farklılaşmalara bağlı olarak algılanmasında zorluklar yaşandığını görüyoruz. Örneğin okyanuslarda yaşanan sorunlar, bu önemli su kütlesine sahili olan ülkelerde daha yüksek oranda ilgi görürken iç ülkelerde gerekli karşılığı bulmadığı anlaşılmaktadır (İngiltere %81 ve Irak %29).

İklim sorununa bağlı, gıda güvenliği ve cinsiyet eşitliği gibi konular da yine küresel ölçekte önem verilen konular arasında yer alıyor. 

DÜN: ARPA BOYU YOL...

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin(United Nations Framework Convention on Climate Change) yürürlüğe girmesinin üzerinden yirmi yedi yıl geçti. Çeyrek asrı geçen bu altın değerindeki yıllar boyunca ne yazık ki ancak bir arpa boyu yol ya aldık ya alamadık. 

Sözleşmenin takibi mahiyetinde 1995 yılından beri yapılan COP (Conference of the Parties) toplantılarının sonuncusu (COP-25) 2019 yılında İspanya’da yapıldı. Geçtiğimiz yıl Glasgow’da yapılması planlanan COP-26 ise, pandemi nedeni ile ancak bu yıl gerçekleştirilebilecek.

Bu toplantılar arasında, özellikle 1997 yılında yapılan ve emisyonların azaltılması ile ilgili ilk ciddi kararın alındığı Kyoto (COP-3) ile sözleşmenin yaptırımlarının gündeme getirildiği Paris (COP-21) en çok duyduklarınız arasında yer alıyordur.

Ancak yapılan toplantılardaki bütün bu iyi niyetli girişimlere rağmen, küresel ölçekte devletlerin gerekli düzenlemeleri yapmakta oldukça yavaş veya isteksiz davrandığını görüyoruz. Ancak bu durum günümüzün dile pelesenk olmuş ifadesi ile sürdürülebilir olmaktan çok uzak.

YARIN: SİZ NEYİ TEMSİL EDİYORSUNUZ?

Bugün dünyadaki liderlerin ne halklarını ne de gezegeni temsil etmedikleri aşikar. UNDP-Oxford araştırması bugüne değin hep ekonominin iyiliği için kemer sıkmaya zorlanmış ve buna alışmış dünya halklarının, gezegen ve kendi gelecekleri için kemer sıkmaya hazır olduklarını gösteriyor.

Bugün dünyanın ürkütücü geleceğinin farkında olan insanlar, daha az tüketmeye, gezegenin kaynaklarını korumaya, elindekini küresel ölçekte paylaşmaya hazır görünüyor. Dünyanın sorunlarını önemsiyor ve dezavantajlı bölge halklarının da kendileri gibi insani koşullara sahip olmasını diliyor.

Dünya halklarının iklim sorununa değin hem sözü hem de çözüm önerisi var. Ancak ne yazık ki bunu sağlayacak oyu yok. Tüm insanlık olarak bugüne ve geleceğimize değin taleplerimizin gerçekleştirilmesi için atadığımız yöneticilerin, bizden aldıkları bu temsiliyet hakkını bizim adımıza kullanmadıklarını görüyoruz.

Dünyayı getirdikleri noktaya bir bakar mısınız? Toplam gelirin yüzde doksan dokuzuna sahip olan binde birlik besleme bir azınlık... Açlık, susuzluk ve yoksulluk ile burun buruna yaşayan milyarlarca insan... Savaşlarda ve sürgünlerde yaşayan milyonlarca kadın, erkek, çocuk... Ayrıca, her geçen gün kaynakları hoyratça tüketilen, ancak otuz yıl ömrü kalmış bir gezegen.

Sözümüz var, oyumuz yok. Ama dünyanın her yerinde büyük sermayelerin beslediği korku ile bastırılmış olsak da, bunu değiştirecek gücümüz var. Küresel ölçekte, bugünün şuursuz sermayesine ve onların koruyucusu liderlerine Bacon’ın şu sözünü hatırlatmak lazım, “çoğunluğun korktuğu kişi, çoğunluktan korkmalı”.