Dün “Ülke içi Yerinden Edilme İzleme Merkezi” (IDMC, Internal Displacement Monitoring Centre) tarafından çok çarpıcı bir rapor yayınlandı. Sadece 2020 yılı içinde küresel ölçekte 40.5 milyon kişi yaşadıkları yerden ayrılmak zorunda kaldı…

BUGÜN : 55 MİLYON KİŞİNİN HASRETİ…

Bugün dünya üzerinde 55 milyon kişi yerinden edilmiş durumda. Bu 55 milyon kişinin yüzde 87’si (48 milyon kişi) bölgelerinde yaşanan şiddet ve çatışmalardan canını kurtarmaya çalışan insanlardan oluşuyor. 2020 yılındaki yerinden edilmelere damgasını vuran nedenlerin başında iklim felaketleri gelse de bugüne kadar toplam yerinden edilmede şiddet ve çatışmaların payı çok daha büyük.

Pandemi döneminde herkese evinde oturması söylenirken – ki emekçi kesim bunu hiçbir zaman yapamadı – küresel ölçekte yerinden edilmiş insanlar dünyanın en büyük 27. ülkesi oldular; “Yerinden Edilmişler Ülkesi”. Bugün, bu yurdundan edilmiş insanlar dünyanın 168 ülkesinden daha kalabalık bir nüfusu oluşturuyorlar.

Bu şiddet ve çatışmalar ortamından en çok etkilenenler de ne yazık ki çocuklar elbette. Yerinden edilmişler ülkesinin 55 milyon kişilik nüfusunun 20 milyonu 15 yaşın altında ve 2.6 milyonu ise 65 yaşın üzerinde. Çocukluğunu ve huzuru yaşayamayan 22.6 milyon insan.

DÜN : GİDENLER ve DÖNEMEYENLER…

IDMC raporu sadece hesabı tutulabilen yerinden edilmeler hakkında bilgi veriyor bize. Özellikle son yüz yıllık dönemde yerinden edilenlerin birçoğunun ne sayılarını ne de akıbetlerini bilemiyoruz. Migration Data Portal verilerine göre, sadece 2014-19 yılları arasında göç ettiği sırada kaydı tutulabilmiş 33 binin üzerinde ölüm vakası var. Oysa biliyoruz ki her gün onlarca insan akdenizi geçmeye çalışırken, yüzlerce insan savaşlardan kaçarken, ve hiçbir kimlikleri olmadan ölüyorlar.

Felaketin birinci perdesine bakalım. Yani şiddet ve çatışmalara. 2020 yılında bu nedenle yerinden edilenlerin sayısı 9.8 milyon kişi. Silahlı çatışmalar bu zorunlu göçün birinci nedeni. Ancak toplumsal, politik ve suç örgütleri kaynaklı şiddetin de olumsuz katkısı azımsanmayacak ölçüde.

İkinci perdenin aktörü doğanın kendisi. Genellikle iklim değişikliğinin neden olduğu doğal afetlerin nedenleri ise sırası ile sel baskınları, şiddetli fırtınalar, kasırgalar, yangınlar, yer kaymaları, aşırı sıcaklıklar ve kuraklık. Volkanik faaliyelerin ve depremlerin oranı ise bunların yanında oldukça düşük.

Ancak kuraklık gibi bölgede kalıcı zararlara neden olan doğal felaketleri saymazsak, bu afetlerin ardından birçok kişinin bölgesine dönebildiğini görüyoruz. Buna karşılık, şiddet ve savaşların ise, insanları bölgelerinden neredeyse tamamen koparttığına şahit oluyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz 20 milyon çocuğun neredeyse 5 milyonu bu göç yollarında ya da gittikleri ülkelerde doğmuş durumda.

Geçtiğimiz yıl BM genel sekreterinin pandemi döneminde ateşkes talebi dünyanın hiçbir bölgesinde karşılığını bulamazken, özellikle sahra altı Afrika ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da şiddet hız kesmeden devam etti. Kalıcı çatışmalar, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Suriye ve Afganistan'da insanları kaçmaya zorlarken, Etiyopya, Mozambik ve Burkina Faso'daki aşırılık yanlısı grupların genişlemesi, dünyanın en hızlı büyüyen yerinden edilme krizlerinin bazılarını ateşledi.

YARIN : BEKLENEN GÖÇE ENGEL OLMAK…

Bu 55 milyonluk nüfusun neredeyse tamamı, maruz kaldıkları şiddeti hiç beklemiyorlardı. Tarlalarda, fabrikalarda ve ofislerde devam eden normal hayatlar, okula giden veya gidemese de ailesinin yakınında arkadaşları ile oynayan çocuklar, belki kadim dostları ile bir kahve köşesinde sohbet ederken yaşlılığın huzurunu tadan insanlar, bir sabah kalktıklarında sonunu bilmedikleri bir yolculuğa çıkmak zorunda kaldılar.

Dünyanın hemen her bölgesinde sabahlara hala endişeli bir bekleyiş ile kalkan milyonlarca insan olduğunu biliyoruz. Biliyoruz, çünkü IDMC’nin raporları her yıl bu zorunlu yerinden etmelerin arttığını gösteriyor bize.

Barış demenin, barışı istemenin suç olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Davalarını kan ile besleyenlerin kahraman, akıl ile besleyenlerin ise aptal ve korkak olarak etiketlendiği bir dünya. Hem de yarın yerinden edilme riski ile karşı karşıya olan insan güruhları tarafından alkışlanan, her biri kapitalizmin farklı bir çirkin kolu tarafından desteklenen, vicdansız halk düşmanı ve toplum sülüğü, vasıfsız suçlular ile sözde devlet görevlilerinin dünyası.

Pişman olmadan, sermaye tetikçisi eşkiyaların naralarına kanmadan, barış içinde bir dünya yaratabilmek, barışı koruyabilmek, çocukların mutluluklarını, yaşlıların huzurunu, akılsızca da olsa barıştan vazgeçmeden, savunabilmek dileği ile.

Not : IDMC tarafından 20 Mayıs 2021 tarihinde yayınlanan raporu merak edenler, tamamına

https://www.internal-displacement.org/sites/default/files/publications/documents/grid2021_idmc.pdf

linki üzerinden ulaşabilir.