Erdoğan geçtiğimiz Perşembe günü Meclis’te yemin ederek Cumhurbaşkanlığı görevine başladı. İnsanın içinden “ülkemiz için hayırlı olsun” demek geçiyor. Denmesinde bir mahzur da yok. Ama hayırlı olur mu?  Bu soruya evet demek neredeyse imkansız!

Bugün ülkemiz etnik alt kültürler açısından ayrışma, dünya görüşleri ve mezhepsel arka planlar açısından kamplaşma, bölünmez bütünlük açısından bölünme ve parçalanma sürecinde Ortaçağ karanlığına doğru emin adımlarla gitmektedir. Ekonomiden eğitime, halkın refahından psikolojisine kadar iyi giden artık hiç bir şey yoktur. Toplum adeta barut fıçısı gibidir. 

Daha acısı Erdoğan yönetiminde Türkiye teröre yardım ve yataklık yapan haydut bir devlet olmuştur. Sonuç olarak Erdoğan yer küremiz, bölgemiz ve ülkemiz barışı için tehdittir.

Hal böyle iken Erdoğan’ın ülkemize hayır getireceğine inananlar veya inanmış gözükenler aşağıda belirtilen altı tasniften birine mutlaka girerler.

1.Yeterince eğitimi ve öğretimi olmayanlar,

2.Dinle kandırılmışlar,

3.Cumhuriyete karşı bir şekilde travmalı olanlar,

4.Bölünme ve parçalanma sürecinden çıkarı olanlar,

5.Emperyalizme işbirlikçilik yapanlar,

6.Ekonomik olarak işleri tıkırında olup gerisini umursamayanlardır.

 

Hainliğin hesabını soracağım!

 

Tabi ki, Türkiye’nin bu duruma gelmesinin tek sorumlusu Erdoğan ve liderliğinde bulunduğu AKP değildir. Muhalefet, bürokrasi, hele hele üst düzey komutanların çoğunun yatacak yeri yok!

 

Bakın size yaşadığım küçük bir örneği anlatayım; Yarın Deniz Harp Okulu’nun 241. Yıl Mezunları Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni var. Üst düzey devlet protokolünün uygulandığı, Cumhurbaşkanı’nın, Meclis Başkanı’nın ve Başbakan’ın da katıldığı bir tören! Ben de emekli bir amiral ve Deniz Harp Okulu eski Komutanı olarak bu protokolün içindeyim. Bu törene geçen yıl da katıldım.

 

 

 

Yaklaşık bir hafta önce aradılar katılacağımı bildirdim. Geçtiğimiz Çarşamba günü Deniz Harp Okulu protokol subayı ve astsubayı ellerinde sanırım gönlümü almak için hediyeleri olduğu halde geldiler. Sıkıntı içinde törene gelmemem gerektiğini Deniz Kuvvetleri Komutanı tarafından törene katılımımın uygun görülmediğini söylediler.

 

Gelenleri hediyeleri ile geri gönderdim ve kendilerine Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu’ndan bu terbiyesizliğin, utanmazlığın ve hainliğinin hesabını soracağımı söyledim.

 

Bostanoğlu’nun böyle bir hakkı olmamasına rağmen katılımım Erdoğan’ı ve Necdet efendiyi üzebilir endişesi ile engelliyor. Kraldan çok kralcı davranıyor, ülkemizi bölünme ve parçalanma sürecine taşıyan ve Atatürk’e ayyaş diyen birisinin gözüne girebilmek ve bulunduğu makamda daha fazla kalabilmek için arayışlar peşinde koşuyor. 

 

Onur abidesi arkadan hançerlendi

 

Bostanoğlu’nun düşmanlık ettiği ben, kim? 2010’da istifa ettiğinden beri 55 bin Km. yol yapmış, televizyon ve radyo programları hariç 187 yerde konuşmuş, Atatürk’ü, onun önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimlerini, Türkiye’ye ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yapılan kumpas ile Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonların ne olup, olmadığının anlatmaya çalışan biri!

 

Bostanoğlu bulunduğu yere Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onur abidesi E. Oramiral Nusret Güner’in istifası ile gelmiştir. Güner inandığı yolda mücadelesine devam ederken Bostanoğlu kendisini arkadan hançerlemektedir. Bostanoğlu, Güner’i de hakkı olduğu halde törene davet etmediği gibi korumalarının ve makam aracının alınmasını sağlayan çalışmanın bir parçası olmuştur. Bunun ne anlama geldiğinin yorumu siz değerli okurlarıma aittir.

 

Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Kutlu olsun! Bu zaferi bize kazandıranları başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere saygı ve minnetle anıyorum. 

 

Bugün 1800’da Bağdat Caddesi Şaşkınbakkal’da başlayacak Zafer yürüyüşüne katılacağım ve sonrasında Göztepe 60.Yıl Parkı’nda konuşma yapacağım.

 

Saygılar sunarım.