Rusya ile yaşadığımız krizin boyutları giderek artıyor. Bu krizden en çok etkilenecek olan sektörün de turizm olacağını daha önceki yazılarımızda dile getirmiştik. Turizmciler ve Bakanlık yetkilileri, bu nedenle yeni arayışlara girdiler. Bir yandan da “Bu açığı Arap turistlerle kapatırız” demeye başladılar.

Bu işler böyle söylemekle, işi ciddiye almamakla çözülmez. Önemli olan ortaya çıkan tablo ve bunun getirisinin, götürüsünün neler olabileceğidir. 

Daha önce yapılan araştırmalar, Arap turistlerle bu açığın kapanamayacağını gösteriyor. Daha açık ifade ile Araplar artık Türkiye’ye sıcak bakmıyor. Gerekçe olarak da IŞID tehlikesini ve ülkede yaşanan terörü gerekçe olarak gösteriyor.

Dikkat edilecek olursa, Türkiye’de PKK terörü nedeni ile yaşananlar ve IŞİD tehlikesi, Suriye ve bölgedeki sıkıntılar Avrupalı turistleri de korkutuyor. Zaten, Batı’dan yapılan birçok rezervasyonun terör nedeni ile iptal edilmiş olması da bunu gösteriyor. Avrupalı Türkiye’yi, artık tehlikeli ve terörle iç içe olan bir Ortadoğu ülkesi olarak görüyor. 

Bazılarının “İlla da Arap turist” söylemlerine de açıklık getirelim:

Geçenlerde duayen gazeteci ağabeyimiz Can Pulak, Kuveyt’e gitmiş, buradaki izlenimlerini de iki yazı halinde kaleme dökmüştü. Pulak, yazısında Kuveytlilerin zenginliğinden söz ediyor, Türkiye-Kuveyt ilişkilerine değiniyor. Yazısının son bölümünde bakınız nelere değiniyor, paylaşalım:

‘’ Çoğu Paris’te, Londra’da, Madrit’te, Roma’da ev almışlar. Yıllarca gidip gelmişler, ama uyum sağlayamamışlar, mutlu olamamışlar. Son yıllarda bizim güneydeki tatil köylerimize yönelmişler, çok güzel ve keyifli günler geçirmişler, rahat etmişler. Şimdi bizden ev almak istiyorlar. Bunu ikinci kez deneyecekler. Ama talepleri var. Önce güvenlik diyorlar, sonra vize ve oturma izinlerinde karşılaştıkları bürokratik engellerin ve zaman kayıplarının önlenmesini, kırtasiyecilikten kurtarılmalarını istiyorlar. Konuyu biraz açmalarını istediğim Küveyt’liler, şu konuların üzerinde durdular: Son zamanlarda Arap’lar, Avrupa ülkelerinde çok kötü muamele görmeye başladılar. Müslümanlığa karşı oluşan tepkinin zararını iyice yaşıyoruz. Onun için, artık Avrupa’daki evlerimizi ve yatırımlarımızı satıp, Türkiye’ye gelmek istiyoruz. Ama sizde de terör tehlikesi, PKK ve IŞID korkusu var. Bu tehlike ve korkuyu giderirseniz, havaalanı giriş-çıkışlarında bize özen gösterirseniz, sizden ev alanlara ve yatırım yapanlara beş yıllık oturma izni verirseniz, bizim hizmetli personelimize, şöför ve aşçılarımıza, dadılarımıza çalışma iznini kolaylaştırırsanız, Türkiye’ye gelmememiz için sebep kalmaz…’’

Bu yazı ve izlenimler Arap turist bekleyen, Rusya’dan gelmeyecek olan Rus turistlerin yerini bu şekilde doldurmak isteyenler için çok önemli bir mesaj niteliği taşıyor. Can Pulak ağabeyimizin bu izlenimlerini u açıdan değerlendirdiğimizde önemli bulmaktayız.

Biz, araştırdık ilgilendik. Sadece Kuveytliler değil, diğer Arap ülkelerinin de Türkiye’de yaşanan terörden, Suriye’deki gelişmelerden ve özellikle de IŞİD’den rahatsız olduklarını gözlemledik. Korku dağları sarmış, Batı’da olduğu gibi Arap ülkelerinde de Türkiye “tehlikeli bölge” olarak algılanmaya başlanmış. 

Doğu ve Güneydoğu’da PKK terörüne karşı başlatılan mücadelede devlet güçleri eninde sonunda başarı elde edeceklerdir, bundan kuşku duymuyoruz. Devlet, varlığını, büyüklüğünü ve ezici gücünü de gösterecektir.

Ancak, yakılan, yıkılan ve yok edilen imaj Batı ülkelerinde olduğu kadar Araplarda da endişe yaratıyor. Görüntüler “Buraların Suriye’den ne farkı var?” yorumlarına yol açıyor. Korku ve endişe büyüyor. Bunun da ekonomik, siyasi ve turizm açısından Türkiye’ye faturasının ağır olacağını vurgulamaya çalışıyoruz.

Şimdi bütün bu gelişmeleri alt alta koyduğumuzda terörün ve IŞİD tehlikesinin ülkemize çok büyük zarar verdiğini görmekteyiz. Bu zararı ve bundan sonra oluşacakları kaldırabilmemiz daha da zorlaşacak gibi görünüyor.

Demek ki, almamız gerek önlemler olacaktır. Demek ki, bugüne kadar yaşadıklarımızın imajımıza büyük ölçüde zarar verdiğini görmeliyiz. Demek ki, yaptığımız bazı işlerde yanlışlıklar vardır. Bütün bunların üstesinden gelebilmek için Bakanlığın, sektör temsilcileri ile birlikte uyum içinde çalışması, devletin konu ile ilgili önlemleri zaman geçirmeden alması gerekmektedir. 

Ortadoğu ülkesi olmaktan kurtulmak, terörle iç içe yaşamayan, IŞİD tehlikesini üzerinden atmış bir ülke konumuna gelmemiz için ne gerekiyorsa bunların hem de acilen yapılması gerekiyor. Şu anda dıştan görüntümüz bunu gerektiriyor.

Yoksa tehlike daha da büyüyecek, turizm sektörü daha çok zarar görecek ve çökme noktasına gelecektir. 

Bazı turizmciler ve Bakanlık, Arap turistlerin yanında yüzlerini Uzakdoğu’ya çevirdiler. Çin, Hindistan, Japonya gibi ülkelerden turist getirmenin yollarını arıyorlar. Bunda da beklenen başarının sağlanamayacağını görmekteyiz. Çünkü adı geçen ülkelerde de turistlerin en büyük endişesi ve korkusu terördür.

Uzakdoğu ülkelerinden bazı gazeteleri okuyoruz, televizyonlarda haberleri izliyoruz. Türkiye konusunda hiç de iç açıcı haberler ve yorumlar yapılmıyor. Hiç kuşkusuz bunlar da halk arasında endişe yaratıyor. Böylesine bir algı içinde olanların turist olarak Türkiye’ye gelmesi beklenebilir mi? Hayal kurmayalım ve gerçekçi olalım.