Geçtiğimiz Salı günü bu köşede Milli Anayasa Forumu ve diğer çalışmalar nedeniyle Türkiye’yi diyar diyar dolaştığımızı, insanlarımızla yüz yüze konuşma imkanı bulduğumuzu ve onların sorunlarını ilk elden dinleme şansı elde ettiğimizi ifade etmiştik.

Hiç şüphe götürmeyecek şekilde kesin olarak ifade etmek isteriz ki Türk halkının yeni anayasa talebi yoktur. Ama yurttaşlarımızın şikayetleri çoktur. Artan terör, teröristlerle yapılan müzakere, adaletin yok olduğu, ekonomik zorluklar, işsizlik, hayat pahalılığı, milli değerlere yapılan saldırı, AKP kaynaklı Atatürk düşmanlığı, Türk kimliğinin tartıştırılması, partizanlık, bu sene başlatılan ortaçağ karanlığının eğitim sistemi en çok duyduğumuz şikayet konularıdır. AKP’ye destek vermiş vatandaşlarımız dahil olmak üzere bir Allah’ın kulu yeni anayasa ihtiyacını dile getirmemiştir.

Yeni anayasaya emperyalizmin ve onun ağababası ABD’nin ihtiyacı vardır.Çünkü 1982 Anayasası’nın değiştirilemez ilk üç maddesinde özetlenen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi, ABD’nin bölgemize ve ülkemize yönelik emperyalist planlarının icrasına engeldir. Bu nedenle ABD Türkiye’de rejim değişikliği yaptırmak istemektedir. 

Bu istek ABD’nin uzun soluklu bir arzusudur. 1945’de başlayan karşı devrim süreci günümüze kadar hızlanarak gelmiştir. Bu süreç içinde 1952’de NATO’ya giriş, 12 Mart 1971, 24 Ocak 1980, 12 Eylül 1980, 1991’de Soğuk Savaş’ın bitişi ve 2002’de AKP’nin iktidara getirilmesi karşı devrimin önemli kilometre taşlarıdır.

Rejim değişikliği darbe ile yapılır

2002’de AKP’nin iktidara getirilmesi ile başlayan ve hala devam eden bu safha karşı devrimin son ve nihai safhasıdır. Bu safha yeni anayasanın yapılması ile bitirilerek rejim değişikliği yapılacaktır.Türk Milli Kimliğini yok etmek, tekil yapıya son vererek federatif yapı kurmak, Türk Devrimlerine Fatiha okumak, otoriter ılımlı İslam yönetimi ve başkanlık sistemi yeni rejimin temel özellikleri olacaktır.

Türkiye dahil dünyanın hiçbir yerinde rejim değişikliği demokratik ve hukuki kurallar içinde kalınarak yapılamaz ve yapılamamıştır. Böyle bir rejim değişikliği ancak darbe ile yapılır.

İşte bu nedenle karşı devrim sürecinde son yumruğu vurmak ve AKP’nin önünü açmak için başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarına karşı darbe başlatılmış ve darbe kapsamında yurtsever siyasetçiler, aydınlar, bilim insanları, gazeteciler ve askerler zindanlara atılmıştır.

Ülkemizde sahneye konan bu darbenin kuzeyimizde ( Ukrayna, Gürcistan gibi ) vizyona konan Soros finansmanlı Amerikan“ Renkli Devrimleri “inden çok az farkı vardı. Bu farkdarbede silahşor olarak kullanılan CIA emrinde örgütlenmiş ve devlet içinde yuvalanmış Cemaat’ten kaynaklanmaktadır.

Türkiye Ukrayna ve Gürcistan değildir! Emperyalist tasarımlı böyle bir darbeyi, halkı uyandıracak, harekete geçirecek ve önderlik edecek bir muhalefet ile engellemek ülkemizde mümkündür.

CHP’ye bu gerekçe ile operasyon yapılmıştır. Operasyon yapanlar “ Deniz Baykal gitsin de kim gelirse gelsin “ dememişler, sonrasını da planlamışlardır! YCHP operasyona uğramış CHP’dir. YCHP emperyalizmin Türkiye’de yaptırmak istediği rejim değişikliği projesine uyum gösterecek tavrın adıdır. Yoksa yeni anayasa yapmaya kalkmak suç olmasına rağmen Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda olunmazdı!

YCHP Atatürk’ü katliamcı ilan edenleri ve Cemaatçileri partide barındıran, Ulusalcıları partiden temizlemeye çalışan, 6 Ok’un modası geçtiğini iddia eden ve AKP’nin Libya ve Suriye politikalarına payanda olan rotanın adıdır.

Emperyalizme göz kırpmak

CHP tabanı, CHP delegeleri ve CHP gurubunun çoğunluğu YCHP’yi içine sindirememektedir. Yurtseverliğin ve bu toprakların siyasetçisi olmanın gereği emperyalizme göz kırparak ve “ üç aşağı beş yukarı “ aynı şeyleri yapacağı mesajını okyanus ötesine göndererek AKP’ye alternatif olmak değildir.

Geçen ay CHP Eski Genel başkan Yardımcısı Onur Öymen ve CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ile beraber Trabzon’da Suriye konulu bir paneldeydik. Konuşmam sırasında CHP’nin üç vakte kadar aslına dönerek emperyalist işbirlikçisi AKP’ye karşı halkın yükselen muhalefetine önderlik yaparak iktidara yürümesi gerektiğini söyledim.

Bunun üzerine CHP Milletvekili Ediboğlu beni düzelterek “ üç vakit çok bir vakte kadar “ dedi. Ben de kendisine katılıyorum. CHP derhal kendine gelerek, aslına rücu ederek, Atatürk’e sahip çıkarak, yeni anayasa gibi emperyalist projelere karşı durarak, toplumun artan çığlığına kulak vererek, antiemperyalist direnç merkezi olarak, tüm Millicileri kucaklayarak ve halkın yükselen muhalefetine önderlik etmek zorundadır. Fakat bugüne kadar iyi sınav verilmemiş ve 29 Ekim’de sınıfta kalınmıştır.

Bilinmelidir ki,29 Ekim’de cin şişeden çıkmıştır. Köşeye sıkışacak yer kalmamış, korku eşiği geçilmiş ve barikatlar aşılmıştır. Atatürk’te birleşen, sağ-sol ayrımı yapmayan“ Ya millicisin ya da gayri millicisin “ diyen halk muhalefeti güldür güldür gelmektedir. Yükselen bu güç iktidarı da muhalefeti de ezip geçer. 

10 Kasım’da Tandoğan’da ve Anıtkabir’e olacağım.

Saygılar sunarım.