Güz bolluğu. Artık bizim buralarda güz geldi yani sonbahara yaklaştık. Bu nedenle meyveler, sebzeler iyice bollaştı bahçelerde, tarlalarda. Bizim gibi diğer köylerde de bahçelerin önünden arkasından geçerken sahipleri oradaysa kesinlikle size yetişen ürünlerinden ikram ederler. Tadı ayrı gabı ayrı diyerek ısrarla size verirler. Anam rahmetli de öyleydi. Mekanı cennet olsun. Elinde avucunda ne varsa herkesle paylaşır dı. Köylerde kadınlar yaşadığı evlerin direğidir. Kadınlar evlerin her türlü işlerini yaparlar. Onun için dememişler mi cennet anaların ayakları altındadır diye. Ama kime anlatacaksın son yıllarda her kerameti kendinden bilenler kadınları yok sayıyorlar. Onlara şiddet uyguluyorlar. Neymiş kadın erkeğin arkasında yürürmüş. Kadının aklı kısa saçı uzunmuş. Daha buna benzer bir sürü aslı astarı olmayan sözler. İyicede arsızlaştılar. Ülkemizde bir geriye gidiş merakı giderek artarak devam ediyor. Cumhuriyet idaresinin anlamını bilmeden ona saldırıyorlar. Onlardan başka müslüman yok. Onlardan başka namaz kılan, oruç tutan yok sanki. Ülkede bir gösteriş merakı aldı başını gidiyor.. Virüs belası bile bunlara etki etmiyor. Bizim Allahımız var o bizi korur diyorlar. Sanki bizim Allahımız yok. Allah sen tedbirini al takdir ise Allahındır der. Ama gelde anlat: Bize birşey olmaz diye sallanıp duruyorlar. Yani ülkemizde eğitim düzeyi gittikçe düşüyor. Bunun sonucu da bu gibi duyarsız insanların çoğalmasına yarıyor. Ülkemizde mesire ve eğlence yerlerinin durumu içler acısı. Ellerinde ne varsa oralara atmışlar. Ortalık çöpten kokudan geçilmiyor. Bizim bir an önce eğitimi, öğretimi ve görgüyü ele alıp geliştirmemiz gerekiyor. Geleceğimiz, yaşamımız, doğamızın korunması eğitime bağlı. Tarikat yurtlarına değil. Oralarda çocuklara nasıl tecavüz edildiğini hepimiz okuyup duymuşuzdur. Buda eğitimsizliğin bir sonucudur. Bizim çocukluğumuzda annelerimiz evin çevresini karamık süpürgesiyle süpürür, topladığı pisliği de küllükte yakarak çevreyi tertemiz ederdi. O yayla yollarda köy yollarında bir pislik bulamazdınız. Bu kadar vurum duymazlarla kendimizi ve çevremizi ne hale getirdiğimizin farkında bile değiliz. Nerden nereye geldim. Aslında hüzün kaynağı, sevgi duygularının güçlendiği güz günlerinin güzelliklerinden bahsedecektim. Ama öyle bir duruma geldik ki güzellikleri görmüyor ve onları çirkinleştiriyoruz. Bu dünyanın üzerinde bu topraklarda geçici olduğumuzu unutmamalıyız. Bu doğayı ne kadar temiz tutarak çocuklarımıza, torunlarımıza bırakmamız gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Güz günlerinin güzellikleri sizlerle olsun inşallah. Hepinize sağlıklar dilerim.