NEW YORK (AA) - Kaşıkçı'nın Washington Post'ta yazdığı köşenin editörü olan Attiah, Suudi Arabistan'ın İstanbul'daki Başkonsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı hakkında, "Nefes alamıyorum: Cemal Kaşıkçı'nın son sözlerinin gücü ve trajedisi" başlıklı bir makale kaleme aldı.

Cemal Kaşıkçı'nın Washington Post için kaleme aldığı son makalesinde, Arap dünyasında basın özgürlüğü için açık bir çağrı yaptığını ve CNN'in iddiasına göre Kaşıkçı'nın son sözlerinin "Nefes alamıyorum" olduğunu anımsatan Attiah, "Kaşıkçı'nın son makalesi, Araplar için nefes alınacak bir alan çağrısıysa, öldürülmeden önceki son ve umutsuz sözleri de hayatların ve hayallerin, baskı ve cezasız kalan devlet destekli bir şiddet ile boğulmasının yok edici gaddarlığını gösteriyor." ifadelerini kullandı.

2014'te New York Staten Island'da, kaçak sigara sattığı gerekçesiyle polis tarafından gözaltına alındığı sırada hayatını kaybeden siyahi Amerikalı Eric Garner'ın da son sözlerinin "nefes alamıyorum" olduğunu belirten Attiah, Garner'ın bu son sözlerinin daha sonra, siyahi Amerikalılara karşı uygulanan şiddete karşı başlatılan, "Siyahilerin Hayatları Önemlidir" (Black Lives Matter) hareketinin sloganı haline geldiğini belirtti.

Kaşıkçı ve Garner'ın hikayelerinin birçok bakımdan birbirine benzediğini belirten Attiah, her ikisinin de cinayetindeki delillere rağmen, suçluların cezasız kaldığını savundu.

- "Kaşıkçı'nın çalışmalarındaki gerçek mesajını unutmamalıyız"

Kaşıkçı cinayetinden sonra kaleme alınan birçok analiz ve makalede, üst düzey jeopolitiğe odaklanıldığına işaret Attiah şu ifadeleri kullandı:

"Cemal Kaşıkçı hayatının son yılında sıradan insanların hayatlarını daha iyi hale getirmek için çalıştı. Kaşıkçı'nın çalışmalarındaki gerçek mesajını unutmamalıyız: Arap hayatları önemlidir. 'Suudiler Muhammed bin Selman'ın baskısından daha iyisini hak ediyor' derken, Kaşıkçı Suudi hayatların önemli olduğunu söylüyordu. Kadın reformistlerin tutuklanmasına karşı yazılar yazarken, kadınların hayatlarının önemli olduğu söylüyordu. Yemen'deki yok edici savaşın sonlandırılmasını isterken, Yemenliler'in hayatının önemli olduğunu söylüyordu."

Arap dünyasında Cemal Kaşıkçı gibi belki de isimleri hiç duyulmayacak birçok insan olduğunu vurgulayan Attiah, "Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi hükümetlerle iş yapmak uğruna, suçsuz insanların öldürülmesini, işkence edilmesini ve kaybolmalarını kabul mü edeceğiz? Liderlerimizin, gazetecilerin öldürülmesini ve kadın aktivistlerin tutuklanmasını örtbas etmeye çalışan, baskıcı ve ahlaksız hükümetlere yardım etmelerini hoş mu göreceğiz? Gerçekten de silah satışı ya da petrol varilleri, insan hayatından daha mı ağır basmalı?" ifadelerini kullandı.

Politikacılar, kurumlar ve basının Arapların sesini duymamaya devam mı edeceğini sorgulayan Attiah, "Cemal Kaşıkçı 2 Ekim'de kaderlerin en kötüsü ile tanıştı. Ama Arap toplumlarındaki baskıyı kırmak için oluşturduğu misyonu hayatta kalmaya devam edecek. Siyahilerin, kahverengi tenlilerin ve Arapların hepsinin hayatı önemlidir." ifadesini kullandı.

- ABD'li senatörden "Değişim yaklaşıyor!" mesajı

Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından tartışılan, ABD'nin, Suudi Arabistan'a silah satışı konusunda bir açıklama da ABD'li senatör Rand Paul'dan geldi.

Paul Twitter hesabından, "Sadece tamamen güvendiklerimize silah satmalıyız. Tam da bu noktada Suudi Arabistan'a güvenemeyiz. Şimdi silah satışını askıya almanın zamanı. Senato yakında bu konuda harekete geçecek. Onlar (Suudi Arabistan) ABD'deki büyükelçisini de bir an önce değiştirmelidir. Değişim yaklaşıyor!" mesajını paylaştı.

Suudi Arabistan'ın Washington Büyükelçisi Halid bin Selman, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın erkek kardeşi. Muhammed bin Selman'ın Kaşıkçı cinayetinin sorumlusu olduğu iddia ediliyor ve bu nedenle de Suudi Prens, uluslararası camiadaki eleştiri oklarının hedefi oluyor.