Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "futbolda şike" soruşturmasında kumpas kurduğu gerekçesiyle haklarında dava açılan 7'si tutuklu 107 sanığın yargılanmasına devam edildi.İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, 6'sı tutuklu 8 sanık ve avukatları katıldı.Sanıkların 4'üne Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yöntemiyle bağlanılırken, mağdur Fenerbahçe Kulübü avukatları ve bazı müşteki avukatı da hazır bulundu.Duruşmada, mağdur eski Trabzonspor Kulübü Başkanı Sadri Şener'e, Bodrum Ağır Ceza Mahkemesinden SEGBİS ile bağlanılarak ifadesi alındı.
Şener, 2008 ile 2011 yılları arasında Trabzonspor Kulübü Başkanlığı yaptığını, şike suçundan yargılanıp beraat ettiklerini söyledi.Sonrasında usulsüz dinlemelerle ilgili, bu davadan yargılanan sanıklar hakkında şikayetçi olduklarını ancak sürekli mahkemelere gidip gelmekten yoruldukları için şikayetlerini geri çektiklerini anlatan Şener, şu an turizm işiyle uğraştığını, otel işlettiklerini aktardı.Şener, ifadesinin devamında, o dönem gözaltına alındığında avukatlarının önerisi üzerine şu anki dosyanın sanıklarından Halil İbrahim Koca ve Ali Çelik'i de avukat olarak tuttuğunu belirterek, şöyle devam etti:"Bu avukatlar aynı zamanda emniyetin de avukatlarıydı. Diğer avukatlarımızın tavsiyesiyle biz nezarethanedeyken geldiler. Emniyette herkesi tanıyorlardı, bu konuda tecrübelilerdi. Emniyette rahat edelim diye avukatlar Koca ve Çelik'e vekaletname verdik. Gözaltına alındıktan sonra adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldım. Yurt dışına çıkış yasağım vardı, yurt dışındaki maçlara gidemiyor, takımı temsil edemiyordum. Hatta ben gözaltından serbest bırakılırken zannediyorum 200 bin lira falan kefalet ücreti çıkıyordu. Hakim Bey, 'Sen şimdi bu parayı bulamazsın, yurt dışı çıkış yasağı koyuyorum.' demişti. Neyse ki bu emniyet avukatları sayesinde 2-3 ay sonra yurt dışı yasağım da kaldırıldı."

Dosyanın sanıkları Koca ve Çelik'e çok fazla avukatlık ücreti ödediklerini, bunun da kulübün bütçesinden karşılandığını kaydeden Şener, "Bu ödemeler faturalıdır. Hatta bu paralar nedeniyle benden sonraki yönetim beni şikayet etti. Avukatları hem ben ve diğer arkadaşlar hem de kulüp için tutmuştuk. Bu avukatların yanı sıra ceza alanında iyi olduğu için Prof. Dr. Fatih Selami Mahmutoğlu'nu da tutmuştuk. Fatih Bey beni duruşmalarda temsil ediyordu, Koca ve Çelik de duruşmalarıma katılıyordu." dedi.

Şener, soru üzerine dosyanın sanıkları tarafından kendisiyle ilgili teknik ve fiziki takip yapıldığını, dosyadaki telefon tapelerinin kendisine ait olduğunu, telefonlarının dinlendiğini yargılama aşamasında öğrendiğini söyledi.

"Emniyet avukatlarının sizi temsil etmesinin bir faydasını gördünüz mü?" sorusu üzerine Şener, "Yurt dışı çıkış yasağımı onlar kaldırttı. Maçlara gidemiyor, kulübü temsil edemiyordum. Bunları ortaya koyunca kaldırttılar. Gözaltı denilince akla hep kötü davranma falan gelir. Emniyette bize çok kibar davranıldı. Ne diyebilirim ki? Diğerlerine birer şilte verdiler, ben bir koltukta oturdum mesela. Rahat ettik yani." diye konuştu.

Şener, Fenerbahçe Kulübü avukatının "Bu avukatlara ne kadar para ödediniz?" sorusunu yanıtlarken hatırlamadığını söyledi. Avukatın "Önceki beyanlarınızda toplam 2 milyon dolar ödediğinizi söylemişsiniz. Bu paralar, dava Trabzonspor açısından önemli olduğu için mi yoksa bir kısmını o zaman cemaat olarak bilinen yapıya himmet için mi verdiniz?" diye sordu. Şener, hepsinin Trabzonspor için ödendiğini söyledi.

Bunun üzerine söz alan mağdur Recep Denizer'in avukatı Şener'e, o dönem Fenerbahçe'nin avukatlarına ne kadar ödeme yaptığını bilip bilmediğini sordu. Şener, Fenerbahçe'nin tuttuğu avukatların çok ünlü kişiler olduğunu belirterek, "Bunlar öyle 100-200 bine dava bakacak kişiler değil. 30 milyon civarında para ödediklerini duymuştum. O hocaların hiçbiri öyle ucuza ya da sarı lacivert aşkına iş yapacak kişiler değil." ifadelerini kullandı.

Sadri Şener, bir başka soruyu "Mehmet Berk benim ifademi alırken arkasında Fenerbahçe amblemi gördüm. Fenerbahçeli olup olmadığını sordum. 'Evet, rahatsız oluyorsan kaldırabilirim.' dedi. 'Yok sadece meraktan sordum.' dedim. Şike davasında bizim şikenin bir tarafı olduğumuzu söylediler. Biz de savunmamızı yaptık. Bizimle ilgili tapelerde bir tahribat yapıldığına şahit olmadım." diye yanıtladı.

Sanıklardan şikayetçi ve davacı olmadığını söyleyen Şener, "Bu iş de çok uzadı." diyerek sözlerini sonlandırdı.

- "O yıllarda bu operasyonla mağdur olmuş kişilerden biriyim"

Duruşmada daha sonra mağdur müşteki Demir Grup Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Otyakmaz'ın ifadesi alındı.

Otyakmaz, 2010-2011 yıllarında Sivasspor Kulübü Başkanlığı yaptığını, halen de başkan olduğunu beyan ederek, "O yıllarda bu operasyonla mağdur olmuş kişilerden biriyim. İlk gözaltına alınışımın üzerinden neredeyse 9 yıl geçti. Fakat maalesef FETÖ eliyle başlatılan, emniyet, savcılık ve yüce mahkemeleriniz de alet edilerek, ülke çapında bir karalama kampanyasının izleri halen kendini göstermekte." dedi.

Otyakmaz, Sedat Peker'in futbolla hiçbir alakası olmadığını, ancak adının iddianamede 70 kere kullanıldığını belirterek, şunları kaydetti:

"Hayatında hiç maça gitmeyen ve futboldan anlamayan bir adamı futbol dünyasının karanlık yüzü gibi ortaya atan bir bilgi notu Asayiş Şube'den Organize Şube'ye iletilmiş ve soruşturma başlatılmış. Sipariş dinleme kararları ile hepimizi dinlemeye başlamışlar. Fakat 8 ay boyunca süren soruşturmada bir kez bile Sedat Peker'in ifadesine başvurmamışlar, tanık olarak bile çağırmamışlar. Sedat Peker zaten o sırada 7 senedir hükümlü durumda Silivri Cezaevi'nde yatmakta. Yani ellerinin altında. Ama dosyanın Özel Yetkili Mahkemeye gitmesi için 7 senedir cezaevinde olmasına rağmen Sedat Peker'in ismini kullanmaya ihtiyaçları var."

Bu kumpası kuranların ilk amacının dosyayı Organize Şube'de tutmak, ikinci amaçlarının ise Özel Yetkili Savcılıkla yürütmek olduğunu kaydeden Otyakmaz, "Oysa devlet ne polis seçer ne de savcı. Önce bir suçun işlendiğine dair bir ihbar alır ya da saptama yapar, ardından şüpheliye ulaşır. Maalesef ki bu dosyayı hazırlayanların amacı önce şüphelileri belirleyip ardından suç yaratmaktı. Hayatın her döneminde Organize Şube'nin hedef tahtasında olmama rağmen, hep devletin iyi niyetine güvendim. Bugüne dek birkaç kez Sedat Peker ile alakalı operasyonlarda gözaltına alındım. Hatta yakın zamanda Sedat Peker'in ile bağımdan ötürü Ergenekon Davası kapsamında da soruşturulduğumu ve takipsizlik kararı alındığını öğrendim. Ama bana günün birinde Sedat Peker ve futbol konulu bir dosyadan gözaltına alınacaksın deseler inanmazdım." ifadelerini kullandı.

Otyakmaz, FETÖ'nün en popüler özelliklerinden birinin "itibar suikasti" yapmak olduğunu dile getirdiği ifadesinde, şunları anlattı:

"Suikaste uğrayan bedeniniz değil de itibarınız olunca diri diri gömülüyorsunuz. Çünkü bu itibar suikastinin bedelini sadece siz ödemiyorsunuz, aileniz, takımınız, arkadaşlarınız da ödüyor. Bunun en acı örneğini 3 Temmuz'dan itibaren yaşamaya başladım, halen de yaşıyorum. Bugün oynadığı futbolla ligin zirvesinde olan Sivasspor, rakip taraftarların ağzında maalesef hala 3 Temmuz süreciyle anılıyor. Bu kaderin mimarı Organize Şube'deki FETÖ'cü polisler, müteahhidi savcılık makamından onlara çanak tutan FETÖ'cüler, işçileri ise aleyhimize kurulan sipariş hükme imza atanlardır. Biz ne dün ne de bugün, aleyhimize yönelen hiçbir iftiradan kaçmadık. Fakat az önce bahsettiğim kişilerin yarısı kaçak, yarısı tutuklanmış ya da tahliye olmuş durumda. Biz 3 Temmuz sürecinde adaletten kaçmadık, çünkü ne yapmadığımızı biliyorduk, onlar bugün kaçıyor çünkü ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar. Süreçteki altın vuruşları yapanlar ise bugün maalesef karşımızda dahi değiller."

Futbolda şike soruşturmasının firari savcısı Mehmet Berk'in önce kendisinin ifadesini almadığını, tutuklandıktan 40 gün sonra Berk'e dilekçe yazarak ifadesinin alınmasını talep ettiğini anlatan Otyakmaz, "Tutuklandıktan sonra insan bu işlerin başına nasıl geldiğini düşünüyor. Bunu FETÖ'nün, o dönem ki adıyla cemaatin yaptığı ayan beyan ortadaydı. Ben de dedim ki FETÖ'den bir avukat tutayım. Denize düşen yılana sarılır. Cezaevinden dışarıya haber yolladım. Bana Fetullah Gülen’in avukatını bulmalarını istedim. Bana Orhan Erdemli’yi yolladılar. Ben ifademi hazırlamıştım, kendisine verdim. 'Al oku, benim masumiyetime inanıyorsan beni savun.' dedim. Kendisi 1 hafta sonra geldi. Kendisinin başında bulunduğu 5-6 kişilik bir avukat grubu vardı. Zaten ilk duruşma tahliye olacağımı biliyordum, oldum. Onun bir katkısı oldu mu bilmiyorum tabii. Bir kumpasa maruz kaldığımı biliyordum, bu kumpası ancak onlar çözer diye düşündüğümden Orhan Erdemli’yi tuttum." diye konuştu.

Otyakmaz, Mahkeme Başkanı'nın, "Orhan Erdemli, savunmanıza müdahale etti mi hiç?" sorusu üzerine, "Ben sert savunma yapmak istiyordum mahkemede. Erdemli 'Aman öyle demeyelim, böyle demeyelim.' diyordu. Kendi avukatımdan yaş olarak da büyük olduğu için Erdemli'nin çizdiği çerçevede savunma yaptım. Ben zaten masumdum. O da buna inandı ve aldı dosyamı." dedi.

Mecnun Otyakmaz sanıklardan şikayetçi ve davacı olduğunu belirtti.

Otyakmaz, tutuklu sanıklardan Nazmi Ardıç'ın "Şike davasındaki tapeler size mi ait?" sorusuna şu karşılığı verdi:

"Ben prensip olarak mahkemede, o konuşmaları kabul etmediğimi söyledim. Konuşmalarımın başını sonunu kesmişler, farklı algı oluşturmaya çalışmışlar. Biz böyle insanlar değiliz, kumpasa maruz kaldık. Mesele bir gün bakan kulübe ziyarete gelecekti. İnanılmaz sayıda polis geldi öncesinde. Çok şaşırdım. Sonradan anladım neden o kadar kalabalık geldiklerini. Benim sporcularla konuşma yaptığım bir salon vardı. Oraya dinleme cihazı koymuşlar sanırım. Benim orada sporculara yaptığı konuşmayı ben ertesi gün gazetede okudum. Yine başı sonu kesilmiş şekilde. Bu kumpas değil de nedir? Çocuklarım, tutuklanınca cezaevine geldiler, ağlayarak 'Baba sen şike mi yaptın?' dediler. Benim onurum zedelendi. Bu davada sanıklar demişler ki 'Bülent Uygun ile Mecnun Otyakmaz Sivasspor'u dolandırdılar.' Ayıp ya. Ben bugün başkan olduğum günden daha fakirim."

Duruşmaya 13 Ocak'ta devam edilecek.