AVRUPA LONDRA - 24 Nisan 19:00-21:00 saatleri arasında gerçekleşen programın ev sahipliğini Muhafazakar Milletvekili Sir David Amess üstlenirken Londra eski çalışma ve sosyal güvenlik Ateşesi Ayşegül Yeşildağlar toplantının moderatörlüğünü yaptı.Panelde 2007 Tüm ve Darı davasında çalışmış Aman Solicitörs Advocates firması Avukatlarından Saad Saeed, Silvine Law firması kurucusu ve avukatlarından Ozan Aşkın, Redstone Solicitors Firması Avukatı Yaşar Doğan ve Ashton Ross Law kurucu ortağı ve göçmenlik hukuku avukatı Semira Dilgil bulundular.

Ayşegül Yeşildağlar’ın Ankara Anlaşması adıyla geçen ve Türkiyeli kişilere İngiltere’de iş kurma hakkı sağlayan vize konusunda açıklayıcı bilgi sunmasının ardından Avukat Saad Saeed 2007 Tüm ve Darı davasını değerlendirdi. Saaed Pek çok kez temyiz edilen ve en sonunda Avrupa Divanı’nda karara bağlanan bu dava ile Türkiye vatandaşlarının 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması’nın maddelerine uygun şekilde iş kurma ve oturum alabilme haklarının onandığını söyledi.

Saaed Veli Tüm ve Mehmet Darı adlı kişilerin İngiltere’ye sığınmacı olarak geldiklerini fakat sığınma hakkının İngiltere tarafından verilmediğini bunun üzerine kendilerinin iş kurmaları ve hizmet vermeleri üzerine Ankara Anlaşması’ndan yararlanmak istediklerini söyledi. Home Office’in başvurularını reddetmesi üzerine dava açıldığını ve bu meselenin en yüksek mahkeme olan Avrupa Adalet Divanı’na gittiğini belirtti. Saaed Avrupa Adalet Divanı’nın Ankara Anlaşması gerekleri konusunda çok açık ve net olduğunu ve bu yüzden Home Office’in 1963’te Türkiye vatandaşlarına verilmiş hakların geri alınamaycağına ya da daraltılamayacağına karar verdiğini vurguladı.

Saaed Ankara Anlaşması vize başvurusuyla pek çok ret almış kişilerin davalarında bulunduklarını ve davalarda hakimlere Ankara Anlaşması’nın ruhunu hatırlatmak durumunda kaldıklarını dile getirdi. Saaed Home Office’in Avrupa Adalet Divanı’nın kararına rağmen dolandırıcılık olursa ya da verilen haklar suistimal edilirse Türkiye vatandaşlarının İngiltere’de iş kurma haklarının sınırlandırmaya çalıştığını ekledi. 2017’deki Aydoğdu kararının da doğru olmadığını düşündüğünü söyleyen Saaed bunun da Home Office’in verilen hakları geri çekme çabasına malzeme olduğunu ekledi.

Video için tıklayınız 

Aydoğdu davasının üst mahkemelere götürülmesini üstlenecek olan Avukat Yaşar Doğan 2017’de verilen Aydoğdu davasını ele aldı. Doğan Home Office’in 16 Mart’ta aniden açıkladığı sınırsız oturum hakkını kaldırma kararını Aydoğdu davası üzerine yaptığını fakat diğer yandan aslında bu dava sonucunun Home Office’e bir yaptırımı olmadığını söyledi. Zira Doğan davada oturum hakkına dair görüşlerin tavsiye notu olarak düşüldüğünü ve zaten davanın Ankara Anlaşması’nda vize alan kişi ile ilgili değil eşi ile ilgili olduğunu ekledi. Home Office’in bir seçim yaptığını, zorunlu olmadını söyledi.

Doğan ayrıca davada hakimin gerekçelerine katılmadığını belirtti. Avrupa Adalet Divanı’nın pek çok davada Ankara Anlaşması ‘standstill clause’ gereğince Türkiye vatandaşlarına yabancı dil testi koşulu ya da vize ücreti gibi koşulların empoze edilemeyeceğini ve hatta Kahveci davasında söylendiği üzere Türkiye vatandaşları bulundukları Avrupa ülkesinde vatandaşlık alsalar bile Ankara Anlaşması’ndan yararlanmaya devam edebileceklerini söyledi. Doğan Aydoğdu davasında Ankara Anlaşması’ndan yararlanan Türkiye vatandaşlarının 4 yıldan sonra oturum hakkı alabilmesinin diğer Avrupa vatandaşlarına göre adaletsiz bir üstünlük sağlandığının savunulduğunu söyledi. Doğan’a göre Türkiye vatandaşları ile Avrupa vatandaşlarının farklı sınıflarda olduğunu çünkü AB vatandaşlarının vize alması gerekmediğini, Home Office’den iş kurmak için izin almalarını gerekmediğini, isterlerse ise alınarak maaşlı çalışabileceklerini ve hükümetten yardım alabileceklerini vurguladı. Türkiye vatandaşlarının bu haklarının olmadığını belirten Doğan mahkemenin bu ciddi farklılıkları göz ardı ettiğini ve sanki Türkiye vatandaşlarına özel muamele varmış gibi karar verdiğini söyledi. Doğan son olarak Home Office’in kararının bir yönetmelik değişikliği olduğunu ve kanunla gelmiş bir değişiklik olmadığını dolayısıyla bu karara itiraz edip sonuç almanın daha muhtemel olacağını söyledi.

Avukat Ozan Aşkın ise Home Office tarafından verilen kararın çok aniden olmasının usulen yanlış olduğunu ve verilen hakkın geri alınmasının amaçlandığını söyledi. Türkiye ve İngiltere arasında ticari ve ekonomik gelişmeleri artırmak amacıyla imzalanan Ankara Anlaşması’nın maddelerini Home Office’in farklı yorumladığını bilakis daraltmak amacı güttüğünü gözlemdiğini dile getirdi. Aşkın Home Office’in sınırsız oturum hakkını kaldırmasının dışında henüz bir açıklama yapmadığını bu sebepten ötürü belirsizlik oluştuğunu belirtirken Home Office’in oturum hakkıninn 10 yıldan sonra alabilme, İngilizce dil becerisi, belirli sermaye olması gibi koşullar getirebileceğini belirtti.

Aşkın Windrush skandalında görüldüğü üzere İngiltere Hükümetinin göçmenlere karşı düşmanca bir politika yürütmesinin Home Office’in Ankara Anlaşması haklarının kaldırması girişimini körüklediğini söylerken Brexit’in de bunda etkisi olduğunu ekledi. Aşkın mağdur olan Türkiye vatandaşlarının bölge milletvekillerine ve belediyelerine yazmalarını ve bu şekilde haklarının korunması için baskı oluşturmak gerektiğini söyledi.

Avukat Semira Dilgil de Home Office’in Aydoğdu davasını gerekçe olarak gösterdiğini fakat otuum hakkına dair kararın neden bir yıl sonra aniden açıkladıklarını anlayamadıklarını söyledi. Türkiye vatandaşlarını 3 yıllık vize aldıklarında gönderilen mektupta 3 yıl sonra sınırsız oturuma başvurabilirsiniz diye belirtildiğini vurgulayan Dilgil hukukun geriye işleyemeyeceğini ve verilen bu hakkın böyle sebepsiz ve aniden alinayamacağını vurguladı.

Dilgil firmasının ve uzman avukatların ortak çalışması ile Home Office’e mağduriyetleri açıklayan ve verilen kararın adeletsiz olduğunu gösteren bir dosya gönderildiğini ve kendilerinin Home Office ile görüşmek için hazır olduklarını söyledi. Home Office’in yeni vize koşullarını açıklamamasından ötürü belirsizlik yaşandığını ve bunun iş dünyasında negatif etkisinin olduğunu söyleyen Dilgil bu belirsizliğin ayrıca İngiltere’ye yatırım yapmış bunca Türkiye vatandaşının özlük haklarına müdahele olduğunu söyledi.

Centre for Turkey Studies Direktörü İbrahim Doğuş verilen kararın adaletsiz olduğunu ve CEFTUS olarak gelişmelerin takipçisini olacaklarını belirtti.

İlgili makale için tıklayınız