Avukatın açıklaması: ''Davanın konusu olan yasal hususların tamamında haklı bulunmamıza rağmen, yapılan kural değişiklikleri neticesinde Türkiyeli İş İnsanlarının yaşadıkları mağduriyetlerin mahkemenin müdahalesini gerektirecek seviyede olmadıkları gerekçesiyle başvurumuz reddedildi.
Bizim davamızdaki iddialarımız şunlar:
• 16 Mart 2018 itibariyle Ankara Anlaşması altında İngiltere’de bulunan Türkiyeli İş İnsanlarının eski kurallar altında değerlendirilerek (yani 4 yıl sonunda, dil ve vatandaşlık sınavına tabi tutulmadan, ve başvuru ücreti ödemek zorunda olmadan) süresiz oturum alacaklarına dair meşru bir beklentileri vardır.
• Home Office 16 Mart 2018 ve sonrasında kurallarda değişiklikler yapıp yeni gereksinimler getirerek ve bu değişiklikleri geriye doğru uygulayarak yukarda belirttiğimiz meşru beklentiyi ihlal etmiştir.
• Bu meşru beklentinin ihlali neticesinde bu durumdan etkilenen insanlara ciddi mağduriyetler yaşatılmıştır ve yaşatılmaktadır.
• Sebep olunan mağduriyetler göz önünde tutulduğunda, Home Office’in bu tavrı demokratik bir düzende ‘orantısızdır’ ve ‘yetkiyi kötüye kullanma’ niteliğindedir.
Mahkemenin değerlendirmesi ise şöyle olmuştur:
• Davacı grubun kural değişiklerinden etkilenmeyecekleri (yani 4 yıl sonunda, dil ve vatandaşlık sınavına tabi tutulmadan, ve başvuru ücreti ödemek zorunda olmadan süresiz oturum alacakları) yönündeki beklentileri haklıdır ve meşrudur.
• Home Office 16 Mart 2018 ve sonrasında yaptığı değişikliklerle bu meşru beklentiyi ihlal etmiştir.
• Bu ihlal neticesinde davacı grubun mensupları birçok mağduriyetler yaşamışlardır.
• Ancak, Home Office’in bu değişiklikleri yapmak için gösterdikleri sebep, davacı grubun yaşadıkları mağduriyetle kıyaslandığında daha ağır bastığından, yapılan değişiklikler kamu yararına alınmış orantılı tedbirlerdir ve meşrudur. Bu sebeple, yapılan uygulama ‘yetkiyi kötüye kullanma’ olarak değerlendirilemez (Home Office’in değişiklikleri meşrulaştırmak adına gösterdikleri sebep şu olmuştur: bir taraftan Türk İş İnsanlarını mağdur etmemeye çalışırken, bir taraftan da göçmenlik sisteminde idareyi sağlamak).
Yukarda görüldüğü gibi, yasal argümanlarımızın tamamı başarılı olmuştur. Ancak, Yargıç Dingemans QC yaşanılan mağduriyetleri yeterli oranda vahim bulmamıştır. Mahkemeye çok sayıda yazılı ifadeler sunulmuştur ve Yargıç Dingemans QC kararında tüm bu ifadelere ve içeriklerinde değinilen birçok mağduriyetlere yer veriyor. Kararın 9. paragrafında yaşanılan mağduriyetlerin büyük bir kısmı Yargıç Dingemans QC tarafından özetlenmiştir: kimi başvuru sahiplerinin İngiltere’de iş kurarken aldıkları risklerin olduğunu, kimi insanların başka ülkelere gidebilecekken Ankara Anlaşması’nın sağladığı kolaylıklardan dolayı İngiltere’yi seçtiklerini, bazı insanların 16 Mart 2018’den hemen önce süresiz oturum alabilecekken değişikliklerden vakitli bir şekilde haberdar olmadıklarından başvurularını vaktinde yapamadıklarını, kimi insanların vize uzatmaları sırasında veya geçici vizelerinden ötürü işler ve kontratlar kaybettiklerini, kimilerinin işlerini büyütmek için veya ev almak için kredi çekemediklerini, kimi insanların aile kurmak (çocuk sahibi olmak) için planlarını ertelemek zorunda kaldıklarını, kimilerinin bu değişiklikler neticesinde çok ciddi başvuru ücretleri ödemek zorunda kalacaklarını, vs. özetlemiştir. Bizim sunduğumuz ifadelerde bunların ötesinde de birçok mağduriyetten bahsedilmiştir elbette. Ancak ne yazık ki, Yargıç Dingemans QC bunları yeterli derecede vahim mağduriyetler olarak değerlendirmemiştir.
Yargıç Dingemans QC kararında, getirilen yeni gereksinimlerin çok külfetli olmadığını belirtirken, eğer yeni gereksinimler daha külfetli olsalardı, kararının farklı olabileceğine işaret ediyor. İngilizce dil şartının entegrasyon için gerekli olacağını belirten Yargıç Dingemans QC, getirilen ekstra 1 yılın başka vize türlerine kıyasla yüksek olmadığını ve ödenmesi beklenen başvuru ücretlerinin herkes için bir külfet oluştururken bazıları için çok zor olacağını kaydederken, bu ödemelerin göçmenlik sisteminin yürütülmesinde kullanılmak suretiyle yine başvuru sahiplerinin yararına olacağını belirtti (Bu son bulgu hem isabetsizdir ve hem de buna dair dava dosyasında Home Office tarafından sunulan bir delil mevcut değildi).
Elbette bu karar hem bu davanın sonucunu bekleyen binlerce etkilenen insanlar ve hem de bu süreci yürüten biz davacı avukatlarına büyük hayal kırıklığına neden olmuştur. Home Office’in yaptığı kural değişikliklerini ve bunların geriye doğru uygulanışını meşrulaştırmak için sunduğu sebep olan ‘göçmenlik sisteminin idaresi’ gibi teorik bir unsur karşısında gerçek insanların yaşadıkları gerçek mağduriyetlerin yeteri oranda vahim olarak görülmemiş olmasını ‘adil’ bulmuyoruz.''