Herkese merhaba

Bu hafta sizlere bütün renklerin birbirine karışmasıyla yağlıboya tablodan fırlamış hissi uyandıran bir şehirden bahsetmek istiyorum. Kirazın, fındığın ve kemençenin başkenti Giresun.

 

 

Giresun'un girişinde uygulamalı otelde kaldık. Bilmeyenler için anlatayım turizm lisesinde okuyanların staj yaptığı dört yıldızlı yeni yapılmış bir otel. 4. Kattaki odam direk denize bakıyor elimi uzatsam Karadeniz'i tutacağım sanki. Her sabah bir mutluluk aynı zamanda bir suçluluk hissi ile uyandım. Yaramaz, mahcup bir çocuk gibi özür dilemek geldi içimden Karadeniz’e. Nasıl oldu da kaçırdım ben  bu güzellikleri yıllardır.

 

 

Karadeniz bölgesinde kaldığım süre içerisinde kaldığım otellerin odası hepsi Karadeniz'e baktı ve her şehirde ayrı bir güzel Karadeniz’in mavi suları. 

Giresun da dağlara dayanmış öteki şehirler gibi...Tepesinde Giresun kalesi var.

 

 

Kalenin en yüksek mevkiinde Atatürk’ün kişisel muhafızı Topal Osmanağa'nın mezarı. Tepeden Giresun'a bakmanın güzelliği eşsiz, etrafında bir çok da  kafe ve çay bahçesi var.  Kesinlikle bir kaç saat geçirilmesi gereken bir yer. Merkeze inince sayısı çok fazla olmayan pastanelerden birinde fındıklı kurabiye denedik. Tadı nefisti. Çiseleyen yağmurda çok fazla yürüyemedik merkeze Atatürk meydanına indik. Burası halkın buluşma yeri sanki etrafı restoranlar, kafeler, hediyelik eşya satan dükkânlarla çevrili. Ama hiç turistlik değil sanki halktan birisiniz.  Havuzlu bir meydan ve kocaman bir Atatürk meydanı. Fışkıran suların önünde bol fotoğraf çektirdik. Tam karşısı ise liman ve bir kaç otel bulunuyor. Tam  köşedeki Deniz restoranda Karalahana çorbası, karalahana sarması denedik pek bir karalahanalı gün oldu ama pek de sevdik kendisini.

 

 

Karadeniz'in tek yaşanabilir adası olan Giresun adasına bir zamanlar Yunanlılar Hz. Yusuf heykelini aramak için seferler düzenlediği, Amazon Savaşçı Kadınlarının erkeklerden uzak bir dünya kurarak yaşadığı rivayet edilir. Bunların yanı sıra daha birçok efsane var hangisi doğru hangisi yanlış bilinmez ama Giresun adasını görmek başka bir zamana kaldı çünkü sezon olmadığı için tekne seferleri kalkmıştı.

 

 

Birde Giresun müzesi var şehrin merkezine yürüme mesafeli olup 18.yy da Ortadoks kilisesi olarak inşa edilmiş. 1988 yılında müze olarak açılmış içerisinde Eski Tunç Çağı, Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait antik eserler, taş kabartmalar, eski tarihte kullanılan silah giyisi ve para örnekleri sergilenmektedir. Çok keyifli mutlaka ziyaret edilmesi gerekenlerden.

 

 

Giresun’da yazın yapılacak en en güzel şey fındık toplamaktır Aksini iddia eden Ispartalıdır, gül topluyordur. (Alıntı)

Haftaya görüşmek dileğiyle