Dikkat edilecek olursa Cumhurbaşkanı Erdoğan da Başbakan Davutoğlu da, ilgili bakanlar da Suriye’deki PYD güçleri için “Terörist grup” diyor. PYD’nin PKK’nın Suriye kolu olarak değerlendiriliyor. Konu ile ilgili olarak yazdığımız her yazıda biz de bu görüşte olduğumuz hep vurguladık. Bizi yönetenlerin yanında yer aldık. Endişelerini paylaştık.

 

PYD’nin Türkiye için bölgede giderek tehlikeli bir yol izlediğini de görüyoruz. Cumhurbaşkanı son konuşmasında PYD’ ye destek veren Amerika, AB ülkeleri ile Rusya’ya karşı çok sert ifadeler kullandı. Artık yol ayrımına geldiğimizi, PYD’ ye artık destek verilmemesi gerektiğine dikkatleri çekti.

 

Suriye’deki ateşkesin PYD’yi de kapsaması gerektiğini savunan Türkiye bu konuda da sesini dinletemiyor.

 

Suriye konusunda tamamen dışlanmış durumundayız. İnsani yardımları bile gönderemiyoruz. Bir de bunların yanında yeni sığınmacı akını ile karşı karşıya bulunmaktayız.

 

Ancak, müttefikimiz Amerika’nın PYD ve askeri gücü YPG konusundaki tavrında bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Erdoğan’ın son açıklamaları karşısında Amerika’dan yine aykırı sesler yükseldi. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Peter Cook, yaptığı açıklamada Suriye’deki ateşkesin IŞİD gibi terör örgütlerini kapsamadığını, ülkesinin PYD konusundaki tavrının değişmediğini söyledi. Cook “Türkiye’nin endişelerini anlamakla birlikte bu konuda Türkiye ile aynı fikirde olmayışımız sürecektir” dedi.

 

Zaten daha önce de bilindiği gibi Amerika en üst düzeyde Başkan Obama’nın ağzından da PYD’yi düşman olarak görmediğini açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Obama’nın telefon görüşmelerinde de bu konu ele alınmış, Obama PYD’nin askeri kanadı YPG için “Kahramanca savaşıyorlar. Bizim öncelikli hedefimiz IŞİD’la mücadeledir. PYD’nin silahlı gücü YPG bizim kara gücümüz gibi” ifadeleri kullanmıştı.

 

Özetle söylemek istediğimiz şudur:

 

Amerika, Rusya ve AB ülkeleri PYD’yi meşrulaştırıyor. Her türlü desteği de sağlıyor. Rusya PYD’ ye Moskova’da törenle büro açmadı mı? Amerikalı yetkililer Suriye’ye gelip, PYD Lideri Müslim ile çeşitli görüşmelerde bulunmadı mı? Batı, PYD konusunda Amerika’nın izinde gitmiyor mu? PYD’yi sınırdan obüs topları ile vurmamız karşısında Amerika ve Batı “Artık top atışlarını durdurun” çağrısı yapmıyor mu?

 

Ortadaki durum açıkça görünüyor.

 

Eğer, bizim için ülkemizin çıkarları ön planda ise, bizim için bölünmez bütünlüğümüz her şeyin önündeyse ve PYD de bizim için düşmansa biz de devlet olarak gereğini yapmak durumunda olabilmeliyiz.

 

Çıkarlarımız önemlidir. Türkiye’nin bölgedeki konumu önemlidir. Güvenliğimiz ise her şeyin önünde olmalıdır.

 

Artık, PYD konusunda dış ülkelerin tavrı ortadadır. Biz, istediğimiz kadar sesimizi yükseltsek de, bağırsak da, çırpınsak da bu sesimize kulak veren olmuyor. Böyle bir durumda kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumundayız.

 

Şimdi yapılması gerekenler de olacaktır:

 

Amerika bizi dinlemiyor. Kendi bildiğini okuyor. Böyle bir müttefik olur mu? Bu işbirliği bu anlayışla yürür mü?

 

Suriye’de PYD unsurlarına verilen her türlü silah, bugün terör örgütü PKK’nın elindedir. Bu konudaki belge ve bilgileri Amerika ile de paylaşmamıza rağmen, müttefikimizin halen “PYD terör örgütü değildir, Türkiye ile bu konuda ayrışıyoruz” demesine bir anlam verilebilir mi?

 

O halde Türkiye, elindeki silahları kullanmak durumundadır.

 

Hadi, gücünüz yetiyorsa İncirlik Üssü’nü Amerikalılara kapatın kapatın. Amerika ile olan işbirliğimizi askıya alın. Daha da alınması gereken önlemler olacaktır, bunları da gözden geçirin. Rusya ile olan köprüler zaten atılmış durumda. Daha büyük sıkıntılara düşmememiz gerekiyor.

 

AB ülkelerinin en büyük korkusu ve endişesi sığınmacıların kapılarına dayanmasıdır. Bu ülkelere karşı da sığınmacı silahını kullanmaya başlayın. “Siz, bizim düşmanımız ve PKK’nın uzantısı PYD’ ye destek veriyorsunuz. Biz de sığınmacıları kapılarınıza yığacağız” diyebilir misiniz?

 

Bizi yönetenler, dikkat edilecek olursa bu konularda içe dönük konuşma yapıyorlar. Seslerini yükseltiyorlar. Bunların bir sonuç getirmeyeceği görülüyor. Bu konuları toplantılarda, salonlarda dile getirmenin de artık bir anlamı yoktur. Sonuç alınabilecek adımların atılması gerektiğini düşünüyoruz.

 

Bir de şu konu var, özellikle belirtelim:

 

Amerika’ya karşı meydan okuyoruz ya, müttefikimizin bunları ileride değerlendirip, zamanı gelince bu meydan okumalarımızın faturasını önümüze koyabileceğini de düşünmeliyiz. Biz, açık söyleyelim Amerika’ya da AB ülkelerine de kesinlikle güvenmiyoruz. Bizi ileride çok daha sıkıntıya sokabilecek adımları da acımasızca atabileceklerini düşünüyoruz.

 

Yeni stratejiler, yeni politikalar üretmek zamanı gelmedi mi?