İSTANBUL (AA) - Koç Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birsen Çetin, her yıl 30 milyondan fazla kişiyi etkileyen ve 8 milyon kişinin ölümüne sebep olan sepsisin görülme oranının son 20 yılda yüzde 140 oranında arttığını belirterek, bu rakamların dünyada her 3 saniyede bir kişinin sepsisten öldüğü anlamına geldiğini bildirdi.

Prof. Dr. Çetin, "13 Eylül Dünya Sepsis Günü" dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, sepsisin, vücudun enfeksiyona karşı geliştirmiş olduğu kontrolsüz ve abartılı yanıt sonucunda kendi doku ve organlarına zarar vermesiyle ortaya çıkan, bağışıklık sisteminin çökmesine yol açabilen, erken tanı konulup tedavi edilmezse ölümcül seyredebilen klinik bir tablo olduğunu kaydetti.

Sepsisin sağlık alanında yaşanan gelişmelere rağmen en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olmaya devam ettiğini aktaran Çetin, buna bağlı olarak ölüm sayısının tüm dünyada, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde giderek arttığını anlattı.

Çetin, "Her yıl 30 milyondan fazla kişiyi etkileyen ve 8 milyon kişinin ölümüne sebep olan sepsisin görülme oranı, son 20 yılda yüzde 140 oranında artmıştır. Bu rakamlar dünyada her 3 saniyede bir kişinin sepsisten öldüğü anlamına gelmektedir." ifadelerini kullandı.

Sepsisin erken tanısı ve hızlı tedavisinin önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Çetin, şunları kaydetti:

"Multidisipliner bir yaklaşımla erken tanı, hızlı tedavi ve organ destek tedavilerinin erken başlanması dolayısıyla gelişmiş ülkelerde ölüm oranları giderek azalırken, bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüksekliğini halen korumaktadır. Sepsis, birçok belirti ve bulgunun farklı kombinasyonlarda bir araya gelmesiyle belirti vermektedir. Öncelikle öksürük, balgam çıkarma, ishal, kusma, boğaz ağrısı gibi enfeksiyon hastalıklarının belirtileri gözlenmekte ve bunlara ek olarak, ateş, titreme veya vücut ısısı düşüşü, kan basıncının düşmesi, rahatsızlık hissi veya ağrı, nemli veya terli cilt, nefes alıp vermede sıkıntı, kalp hızı artışı ve idrar çıkışının azalması görülmektedir. Sepsis tedavisinin başarısı, doğru ve erken klinik tanı ve etkene yönelik uygun antibiyotik tedavisine başlanarak hayati organ fonksiyonlarının devamlılığının sağlanmasına bağlıdır."

- "Enfeksiyon hastalıklarından korunmada en etkili ve ucuz yöntem, el yıkamadır"

Prof. Dr. Birsen Çetin, son yıllarda sepsis ve septik şok için tedavi kılavuzları yayımlanan ve başlatılan sepsiste sağkalım kampanyalarıyla ölüm hızının düşmeye başladığını vurgulayarak, "Uluslararası Sepsis Birliği (GSA) tarafından ilk kez 2011'de, eylül ayı 'Sepsis Farkındalık Ayı', 13 Eylül ise 'Dünya Sepsis Günü' olarak kabul edilmiştir. 2017'de Birleşmiş Milletler'e üye ülkeler sepsisin giderek artan halk sağlığı tehdidi olduğunu kabul etmiş ve Dünya Sağlık Örgütü de sepsisin önlenmesi, tanınması ve tedavisinin küresel bir öncelik olduğunu bildirmiştir." bilgisini verdi.

Toplumdan kazanılmış birçok enfeksiyon hastalığının kontrolünde kişisel hijyen alışkanlıklarının önem taşıdığını aktaran Çetin, şöyle devam etti:

"Enfeksiyon hastalıklarından korunmada en etkili ve ucuz yöntem, el yıkamadır. Bireylerin ve sağlık personelinin doğru teknikle el yıkama alışkanlığını geliştirmesi, birçok önemli hastalıktan korunmada çok etkilidir. Çocukluk ve erişkin döneminde önerilen aşıların tam olarak uygulanması da sepsise neden olan enfeksiyonları önlemektedir. Antibiyotiklerin yerinde ve doğru kullanılmamasına bağlı olarak, bu grup ilaçlara karşı bireylerde direnç gelişebilmektedir. Gelişen antibiyotik direnci nedeniyle sepsis tedavisi için gerektiğinde antibiyotikler yeterli etki gösteremediklerinden sepsis tedavisinde başarı sağlanamayabilir. Bu nedenle toplumda antibiyotiklerin akılcı kullanılmasının sağlanması çok önemlidir."

Çetin, sepsisin saatler, hatta dakikalar içerisinde tanınıp tedaviye başlanması gereken çok ciddi klinik bir tablo olduğunun altını çizerek, hızlı tanı konulabilmesi için sağlık kurumlarında laboratuvar altyapısının kriterleri ve sürekli hizmet verebilmelerinin önemli olduğunu, tanıda altın standart olarak kabul edilen kan kültürünün alınması, gerekli durumlarda idrar ve doku örneklerinin de laboratuvara gönderilmesi gerektiğini bildirdi.