İSTANBUL (AA) - The MediaWise Trust’ın Kurucusu ve Direktörü Mike Jempson, "Mültecilere yönelik nefret söylemi tüm Avrupa'da kullanışlı bir söylem haline dönüştü ve bu çok tehlikeli. Avrupa'da bu nefret söyleminin en kullanışlı olduğu alanlardan biri de sosyal medya. Brexit'in mülteciler yüzünden olduğunu söyleyenlerden tutun Türkiye'nin gizlice Avrupa Birliği'ne (AB) alındığı, AB'nin tamamen Müslümanlaştırılacağı iddiaları var. Bu iddialar Avrupa'da birçok yerel ve ulusal gazetede haber oluyor ve medya bunu köpürttükçe köpürtüyor." dedi.

"Medyada Mülteciler: Hak Odaklı Habercilikte İyi Örnekler" paneli, Hrant Dink Vakfı'nda gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır'ın üstlendiği panelde, medyada mültecilere yönelik ayrımcılık ve nefret söyleminin boyutları ve mücadele deneyimleri ele alındı.

Panelde konuşan İngiliz, The MediaWise Trust’ın Kurucusu ve Direktörü Mike Jempson, sığınmacıların ve mültecilerin medyada adil ve doğru bir şekilde temsil edilmesini gerektiğine dikkat çekerek, mülteci toplulukların medya ile etkileşiminin teşvik edilmesi gerektiğini söyledi.

İngiliz gazetelerinde İslam, Müslüman ve mülteci karşıtı haber örneklerini gösteren Jempson, "İngiltere'de gazete manşetlerine mültecilerle ilgili akıl almaz haberler yer alıyor. 'Mültecileri kuğuları, eşekleri çalıp yiyorlar' veya 'Artık balık kalmadı kirlilik değil mülteciler yüzünden bitti. Çünkü mülteciler balıkları çıkarıp yiyor' ya da 'İltica edenler balıkları avlıyorlar, İngilizlere balık kalmıyor' gibi absürt haberler. Parklar biliyorsunuz, Kraliçenin mülkü olarak görülüyor. Dolayısıyla biz bu tür haberleri elimizden geldikçe çürütmeye çalışıyoruz ama gazete sahipleri ne kadar bu tür haber yaparlarsa o kadar çok gazete satacaklarını biliyorlar." diye konuştu.

Medyanın mülteci karşıtı ırkçı ve nefret içeren söyleminin arkasında siyasi liderlerin büyük bir etkisinin olduğunu vurgulayan Jempson, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesinde siyasi liderlerin sık sık mültecileri geri göndereceklerine dair açıklamalar yapmasının da medyaya ciddi bir yansıması olduğunu aktardı.

Medyada mültecilere yönelik nefret söylemini durdurmaya yönelik yaptıkları çalışmaları anlatan Jempson, şöyle konuştu:

"Gazeteciler ve gazete yöneticileri daha çok siyasi liderlerin konuşmalarına ve abartılı istatistiklere bakarak haber yapıyorlar. Dolayısıyla siyasilerin dili yansıyor haberlere. Hiçbir gazeteci haberin muhatabı olan mültecilerle birebir konuşmuyor. Biz de mülteci gazetecileri İngiliz medyası ile bir araya getirdik ve bu görüşmeden sonra taraflar birbirini daha iyi anladı bence, pozitif bir yansıması oldu.

Mültecilere yönelik nefret söylemi tüm Avrupa'da kullanışlı bir söylem haline dönüştü ve bu çok tehlikeli. Avrupa'da bu nefret söyleminin en kullanışlı olduğu alanlardan biri de sosyal medya. Brexit'in mülteciler yüzünden olduğunu söyleyenlerden tutun Türkiye'nin gizlice AB'ye alındığı, AB'nin tamamen Müslümanlaştırılacağı iddiası Avrupa'da birçok yerel ve ulusal gazetede haber oluyor ve medya bunu köpürttükçe köpürtüyor."


- "Toplumlara mülteci tanımını anlatmalıyız"

Community Media Forum Europe’un (CMFE) Proje Yöneticisi Nadia Bellardi ise medya aracılığıyla, göçmenlere ve mültecilere karşı yapılan ayrımcılıkla nasıl mücadele edileceğine değindi.

Avrupa'da yaşanan mülteci karşıtlığının bir kriz olarak algılanmaması gerektiğine vurgu yapan Bellardi, şöyle konuştu:

"Toplumlara, mülteci olarak tanımlanan insanların neden göç ettiklerini anlatmak gerekiyor. Bunu kriz olarak tanımlamak da doğru değil. Kriz dediğimiz bir durumun kötüleşmesi demek. Göç dediğimiz bir problem değil, bir insan hakkı, çok doğal bir fenomen. Göç aslında bir sorunun sonucu ve bunlar savaş, eşitsizlik gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor. Toplumlara bunu anlatmak zorundayız. Biz gazeteciler de bunu bu şekilde anlatabilirsek farklı bir yaklaşım, perspektif ortaya koyabiliriz.

Ayrıca medya veya kamuoyu kimin mülteci, kimin mülteci olmadığına karar veremez. Bu yasal bir statüdür. Mültecileri hoş karşılayan bir kültür oluşturmak zorundayız. Ayrıca mülteciler arasında oluşturulmaya çalışılan iyi mülteciler, daha az iyi mülteciler gibi bir hiyerarşisi de doğru bir tanım değil."

Mültecilerin uluslararası bir takım haklara sahip olduklarını bilmediklerini de dile getiren Bellardi, "Mültecileri korumaya yönelik platformlar oluşturulmalı. Medyanın haber verme hakkı var ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi medyanın bu konulardaki haberlerine yasal sınırlamalar getirmeli. Sosyal medya da ayrıca mültecilere yönelik nefret söyleminde oldukça etkili. Kollektif bir çalışma ile bu söyleme karşı bir duruş sergileyebiliriz. Ayrıca mülteciler kendilerine tanınan bir takım haklardan haberdar değiller. Dolayısıyla onların da kendi haklarını öğrenmeleri ve kendilerine yönelik nefret söyleminde bulunanlara karşı şikayet edebilirler." diye konuştu.