İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü ile (FETÖ) iltisaklı eski polis müdürleri ve askerlerin yanı sıra firari eski savcı Zekeriya Öz'le irtibatı tespit edilmesinin ardından tutuklanan ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz ilk duruşmada yaptığı savunmada, "Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan bir birey olarak karşılaştığım sıkıntılarda koştuğum kolluk güçleriyle Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul görmüş DEA'daki görevimle ilgili, suçun-suçlunun yakalanması anlamında yapacağım görüşmelerden yakalanacağım hiç aklıma gelmezdi." dedi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmada, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği maslahatgüzarı Jeff Hovenier ve ABD'nin İstanbul Başkonsolosu Jennifer L. Davis ile ABD'li gazeteciler de hazır bulundu. Müştekilerden eski bakan Faruk Çelik'i bir avukat temsil ederken müşteki Haydar Keskin de duruşmada yer aldı.

Bu arada duruşmaya katılan ABD'nin Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu görevlileri ile kimi gazetecilere, bir tercüman vasıtasıyla simultane tercüme yapıldı.

Duruşmada iddianamenin özetlenmesinin ardından Metin Topuz'un savunmasına geçildi.

- "DEA'nın Türkiye'de iki temsilcisi var"

ABD Başkonsolosluğu'nda 1982'de santral memuru olarak göreve başladığını ve 1992 yılında ABD Uyuşturucu ile Mücadele Dairesinde (DEA) asistan-tercüman olarak göreve başladığını anlatan Topuz, DEA'nın narkotik suçlarla bağlantılı olarak kimyasal madde kaçakçılığı, uyuşturucu, kara para aklama ve organize suçlarla ilgilendiğini, ayrıca uyuşturucu kullanımına karşı halkın bilinçlendirilmesi ve bağımlıların topluma kazandırılması konularında da ulusal bir programla çeşitli eğitim programları düzenlediğini söyledi.

DEA'nın dünyanın 70'den fazla ülkesinde temsilciler bulundurduğunu, Türkiye'de de ise İstanbul ve Ankara olmak üzere 2 temsilcisi olduğunu aktaran Topuz, "DEA yetkilileri, Türk yetkililerle ve kolluk kuvvetleriyle 40 yıla aşkın süredir görev sürdürmektedirler. Ayrıca DEA, bir federal polis teşkilatı olarak İstanbul'da temsilcisi olmayan diğer federal polis teşkilatlarına suçun önlenmesi adına destekler vermektedir. Aynı zamanda İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde eğitim faaliyeti düzenleyen bir birime de talepleri doğrultusunda destekler vermiştir." dedi.

Metin Topuz, DEA'daki görevi kapsamında, Türkiye ile ABD arasında yapılan kontrollü teslimat operasyonlarında, DEA ile Türk yetkililer arasında yazılı ve sözlü bir şekilde tercümanlık yaptığını belirterek, "Kontrollü teslimat operasyonu sırasında suça konu maddenin Atatürk Havalimanı'nda yetkililerden teslim alınması, ABD'deki yetkililere teslimi ve ABD'deki operasyonun sonlandırılması aşamasında DEA'daki amirlerime refakat ettim. Transit uyuşturucu ticaretiyle ilgili kontrollü teslimatın sonuçlarını yazılı ve sözlü olarak Türk yetkililere ilettim." ifadelerini kullandı.

- "DEA görevlilerinin Türk yetkililerle irtibatlarını sağladım"

Görevi kapsamında, Türkiye'ye resmi ziyaret yapan tüm ABD bakanlarının ziyareti öncesi planlama aşamasında ve ziyarette güvenliğin sağlanmasında Amerikalı yetkililere refakat ettiğini, ziyaretler sırasında tercümanlık yaptığını ve bu kişilerin Türk emniyet yetkilileriyle irtibatlarını sağlamaya çalıştığını da bildiren Topuz, DEA'daki amirlerinin karıştığı kimi trafik veya yankesicilik gibi adi vakalarda da bu kişilerle beraber ilgili emniyet birimlerine gidip tercümanlık yaptığı zamanlar olduğunu da dile getirdi.

"DEA'daki 25 yıllık görevim boyunca, ben ve amirlerim, birçok farklı birimden emniyet personeli, kamu görevlisiyle tanıştık, birbirimize telefon numaralarımızı verdik." ifadesini kullanan Topuz, şöyle devam etti:

"Tanışıklık önemlidir Türkiye'de. 'Tanıştığımız insanların faydası dokunur' diye düşünürüz. Bu anlamda benim kullanımıma tahsis edilmiş telefonumu, özellikle vize konularında arayanlar oluyordu. Çünkü bir Türkiye vatandaşının ABD konsolosluğunda, vize harici hiçbir işi olmaz. Birçok taleple karşılaştım. Ben zaten bir şey yapamam ama amirim yalnızca, 'şöyle yapman lazım' diye fikir verir. Onun dışında herhangi bir şey yapması mümkün değil. Yıllar önce İstanbul'daki bir narkotik emniyet müdürü, Anadolu'ya tayin olduktan 2 yıl sonra beni aradı. 'Bizim burada iş adamı var, onun oğlu marketten ceket çaldığı için Amerika'da gözaltına alınmış, sizin müdüre söylesek acaba serbest bırakılabilir mi?' diye sordu. Bu şaka değil, gerçekten karşılaştığım bir talep. Bu şekilde bir sürü talep telefonu almışızdır çevremizden.

Bütün görevlerim, muhataplar arasında tercümanlık yapmaktan ibarettir. Özellikle de vize konusunda. DEA'da farklı alanlardaki tercümanlık görevlerime bakıldığında; tercümanlık dışında irtibat iddiası doğru değildir. Bu görüşmelerde kullandığım bir telefon numarası var. Başkası adına kayıtlı olduğu iddia edilse de bunun ABD Başkonsolosluğu adına kayıtlı olduğu ve 1995 yılından beri benim kullanımımda olduğu dosyaya sunulmuştur."

- "25 yılda irtibatlı olduğum yüzlerce isim vardır"

Metin Topuz, DEA'daki 25 yıllık hizmeti süresince yalnızca İstanbul Narkotik Şube Müdürü olarak 14 kişinin görev yaptığını ve DEA adına polis memuru, komiser, emniyet amiri, şube müdür yardımcısı gibi yüzlerce kişiyle irtibat sağladığı bilgisini de vererek, "Gelin görün ki 2007'den sonra benim görüştüğüm kişiler olarak iddianamede sadece 100 kamu görevlisi gösteriliyor. Yalnızca suç işledikleri iddia edilen şahıslar dosyaya konmuş ve algı yaratılmıştır. Halbuki 25 yılda irtibatlı olduğum yüzlerce isim vardır." diye konuştu.

Soruşturmada sorgulanırken makam sahibi 100 kamu görevlisinden 53'ünü hatırlayamadığımı söylediğini ve bazılarını resimleri gösterildikten sonra hatırladığını kaydeden Topuz, savunmasına şöyle devam etti:

"Hatırladığım 47 kamu görevlisinden 27'si narkotik, 9'u mali suçlar, biri organize, biri istihbarat, biri gümrük müdürlüğü, 5'i jandarma görevlisiydi. 2 kişinin kaçakçılıktan sorumlu il emniyet müdür yardımcısı olduğu görülmektedir. DEA adına telefon görüşmesi yaptığım kamu görevlilerine bakıldığında, savcının örgütle irtibatlı oldukları tezi de doğru değildir."

Topuz, hatırlayamadığını belirttiği 53 kişi ile telefon üzerinden kaç kez irtibat kurduğuna dair bilgi verdi.

- Kamu görevlileriyle görüşmelerinin analizini çıkardı

İddianamede, söz konusu kişilerle tercümanlık ve mihmandarlık görevini aşacak yoğunlukta görüştüğünün iddia edildiğine dikkati çeken Topuz, en çok görüşme yaptığı kamu görevlileriyle ilgili bir analiz yaptığını, bu analizde 44 kez ve üstü telefon görüşmesini baz aldığını söyledi. Topuz, dönemin İstanbul Kaçakçılık Büro Amiri Adem Fidan ile 32 ayda 44, Narkotik Şubeden Emrah Kocatepe ile 71 ayda 176, Salih Çimen ile 54 ayda 123, Hakkı Gödek ile 32 ayda 51, Adem Çolak ile 32 ayda 54, Bilal Aktaş ile 56 ayda 59, Adem Çiftçi ile 32 ayda 69, Narkotik Müdür Yardımcısı Ünal Altıner ile 45 ayda 92, Mali Suçlardan Ramazan Özbek ile 32 ve jandarma rütbelisi Kadir Söylemez ile 161 kez görüştüğünü aktardı.

Narkotik Müdür Yardımcısı Ünal Altıner'in, Tamer Ergüven davasının başlamasına vesile olan operasyon ekibinin başında bulunduğunu belirten Topuz, "Diğer adıyla 'Tilki Selim' operasyonu.. Selim Ayık'a ait Hummer otomobil ele geçirmişler. Bu cip zırhlı. Bond filmlerinde görülen gaz bombası atma, gizli bölmeleri olan özel bir otomobil. Bununla ilgili bizi davet ettiler ve DEA ile çalışmak istediler. Biz araştırma yaparken Tamer Ergüven isimli şahsın otomobili, Türkiye'ye gönderdiğini tespit ettik. Araçlar uyuşturucu kaçakçılığından alındığı için bu olay DEA için çok önemliydi. Sadece Hummer değil, 293 adet daha lüks aracı yasal olmayan yollardan yasal olmayan evraklarla Türkiye'ye göndermiş meğer. Bu tespit edildi." dedi.

- Savunması sırasında ağladı

Analizinde bahsedilen kişilerle işi gereği zaten görüşme yaptığını, ayrıca hatırlamadığı tüm kamu görevlileriyle yasa dışı konuların görüşüldüğüne dair herhangi bir somut delilin dosyada bulunmadığını savunan Topuz, "Birçok insanın bir tek telefon görüşmesi yaparak halledebileceği çok basit işleri biz en az iki telefon görüşmesi yaparak halletmek durumundayız. Çünkü ortak lisan yok. DEA'da tercümanların üstünde amir sayılan 4 Amerikalı yetkili var. Benden başka irtibat görevlisi asistanı ve tercüman olarak 2 kişi daha vardı. Bir tanesi 2016 yılında emekli oldu." ifadesini kullandı.

Tercümanlar arasında eşit bir dağılım olduğunu ancak Tamer Ergüven dosyasında görev aldığı için kendisiyle daha çok irtibat kurulduğunu vurgulayan Topuz, "Görevimi aşacak biçimde ve yoğunlukta telefon trafiğinden bahsetmenin çok doğru olmadığına inanıyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan bir birey olarak karşılaştığım sıkıntılarda koştuğum kolluk güçleriyle Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul görmüş DEA'daki görevimle ilgili, suçun-suçlunun yakalanması anlamında yapacağım görüşmelerden yakalanacağım hiç aklıma gelmezdi." dedi. Topuz bu ifadeyi kullandığı sırada gözyaşı döktü.

Metin Topuz, savunmasında şu ifadeleri kullandı:

"Görev yaptığım DEA'nın, muhatap makamlara, Türkiye Cumhuriyeti'nde atamaları yapılmış şahısları seçmek, belirlemek gibi yetkisi olmadığı gibi, FETÖ/PDY üyesi olduğunu bilmemiz söz konusu değildir. Tespit etmemiz de söz konusu değildir. Devlet bize muhatap olarak kimi koyuyorsa onunla irtibat kurarız. Bugün narkotikte Ali bey var; onunla görüşülür, onunla çalışılır, 2 ay sonra tayini çıkar, onun yerine Mehmet gelir, bu kez onunla görüşülür. Bizim bu şahısları seçmek, belirlemek gibi bir görevimiz yok."

(Sürecek)