İSTANBUL (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer biz bu kaçak yapılaşmayla devam edersek tabii ki bu deprem faturası bize çok çok ağır olur." dedi.

Bazı yerel yöneticilerin, "Benim arsam buradaki nüfusa cevap vermiyor. Onun için de biz burada yatay mimari ile hareket edecek olursak buradaki vatandaşın konut ihtiyacını karşılayamayız. Onun için dikey mimari inşa etmeye mecburuz." dediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bunların bir yere kadar haklılık payı var ama bu konuda devletin güçlü bir kuruluşu var. Nedir? TOKİ. TOKİ ile uyum içerisinde olmak suretiyle vatandaşlarımıza ve medyanın da desteğiyle bir şeyi işlememiz lazım. Gelin siz de bize yardımcı olun, bakın TOKİ'nin şurada yapmış olduğu inşaatları var. Gayet kaliteli güzel... Bunun yanında KİPTAŞ'ın İstanbul'da mesela yaptıkları var. Aynı şekilde Türkiye genelinde Emlak Konut'un yapmış olduğu birçok konutlar var. Biz buralarda halkımızla, vatandaşımızla rahatlıkla uyum içerisinde bu adımları atabiliriz."

İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde nüfusun 8 milyon olduğunu bugün ise nüfusun 15 milyonu aştığını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ben o zaman bir ifade kullanmıştım, demiştim ki 'İstanbul'a gelene soralım, 'Niye geliyorsun?', 'Paran var mı? 'Evin var mı? veya 'Burada başlayabileceğin bir işin var mı?'... Hemen dediler ki 'Belediye Başkanı pasaport soruyor'. Ben pasaport filan sormuyorum. Buraya gelen insanımızın karşılaşacağı zorluklar sebebiyle bunu söylüyorum. Eğer bunu yapabilseydik bugün bu sıkıntıları çekmezdik. Örneğin bugün Londra'da siz kalkıp da rahatlıkla her yere gidip yerleşemezsiniz. Otomobilinizle Londra'nın şehir merkezine giremezsiniz ama Türkiye'de bu konuşulduğu zaman olay farklı yerlere çekiliyor."

- Toplu taşıma kültürü

Erdoğan, Türkiye'de toplu taşıma kültürünün yeterince gelişmediğini ifade ederek, "Şimdi biz, işte özellikle metro, metrobüs bunlarla beraber toplu taşıma kültürünü yaygınlaştıralım ki benim vatandaşım otomobille vesaire her yere gitme anlayışı içerisinde olmasın. Belli bir noktaya kadar eğer illa otomobille gidecekse gelsin, oradan toplu taşımaya geçsin ki çok daha kısa zamanda rahatlıkla gitmesi gereken yere gidebilsin." dedi.

Toplu taşıma konusunda Marmaray'ın örnek bir proje olduğunu, projenin İstanbul'daki toplu taşıma kültürüne olumlu katkıda bulunduğunu aktaran Erdoğan, vatandaşı kısa sürede İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna taşıyarak zamanını en değerli şekilde kullanmasına da katkı yaptığını söyledi. Toplu taşıma kültürünün artık gelişmeye başladığını kaydeden Erdoğan, bunun her yönden bir tasarruf sağladığını dile getirdi.

- 94 öncesi İstanbul

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1994 öncesi İstanbul'u hatırlattı. O dönemde İstanbul'un yaşanılabilir bir kent olmadığını anlatan Erdoğan, "çöp, çukur ve çamur" probleminin çok yoğun yaşandığını kaydederek, şöyle devam etti:

"Çöp dağları vardı. Çukurlar... Yolları güzel yapalım, edelim diye bir anlayış yoktu. Çamurdan geçilmiyordu. Böyle bir İstanbul vardı. Ben bot giyip, Bağcılar'da, Güngören'de seçim kampanyası yaptım. Londra Asfaltı'nın altı Bakırköy, orası biraz daha farklıydı, yine bugünkü Bakırköy yok tabii, yukarıda Esenler, bütün oralar çukurdan, çamurdan geçilmiyordu ve biz oradaki seçimleri de 5 ilçeyi bir arada kazandık. Ondan sonra oralar süratle değişmeye başladı. İşte bugünkü Bağcılar, Güngören, Esenler bütün oralar şu anda o günün eseridir. Bu başarı, bir şeye inanmanın neticesidir. Büyükşehir Belediyesi olarak biz tabii ilk hamleyi çöp üzerinden yaptık. Çöp dağlarını bir defa kaldırdık. Bir yıl içerisinde biz orada neticeye vardık ve HABİTAT 2 toplantısı yapıldığında İstanbul'da, sonuç bildirgesinde dünyanın en temiz şehri olarak İstanbul girdi. Bunu başardık. Çünkü, bizim temel felsefemizde zaten temizlik vardı. Bunu halledeceğiz dedik."

O dönemde hava kirliliğinin felaket bir noktada olduğunu kaydeden Erdoğan, "İstanbul'da doğal gazın girdiği ev miktarı, 50 bindi. Ben Belediye Başkanlığını bıraktığımda 1 milyon 250 bin eve biz o zaman doğal gazı verdik. Bu neyi getirdi? Hava kirliliğinin büyük oranda azalmasını getirdi. Çünkü hava kirliliğinin en önemli sebebi kullanılan o kömürlerdi. Onun için de bazı gazeteler o zaman maske dağıtıyordu. Bu maskelerle kirli havalarda korunmak için." şeklinde konuştu.

- "İstanbul'un 2050'ye kadar su ihtiyacı giderilmiş vaziyette"

Recep Tayyip Erdoğan, en büyük sorunlarından birinin de susuzluk olduğunu, İSKİ'nin tankerle su taşıdığını anımsatarak, şöyle devam etti:

"O çamurların içerisinde o anneler, ellerinde el arabalarıyla gelirler tankerde sıraya girerler oradan bidonlarını doldururlar tekrar eve dönerlerdi. Böyle bir süreci yaşadık. Tabii biz bunu süratle ele aldık ama Istranca'dan, 140 kilometreden İstanbul'a su getirdik, Terkos'a, aynı şekilde 180 kilometreden Ömerli'ye getirdik. Bununla kalmadık. Dedik ki; Boğaz'ın altından bir de dev bir tünel yapalım ama bu su tüneli olacak ve bunun içinden Renault araçla, o zaman Veysel (Eroğlu) Bey, İSKİ genel müdürüydü, onunla beraber oradan bir geçtik. Daha sonra buradan deplase etsin diye bu suyu halledelim dedik, onu hallettik. Bir anda bu Istranca, Melen bunların gelişiyle beraber 2040'a kadar, o zamanki hedefti, 2040'a kadar İstanbul'un susuzluğu giderildi. Şimdi bu hedefi daha da büyüttük, şimdi ise İstanbul'un 2050'ye kadar su ihtiyacı giderilmiş vaziyette. İşte fark, susuzluktu, hava kirliliğiydi, çöp dağlarıydı, ulaşım diye bir şey İstanbul'da maalesef yoktu. O zaman İstanbul'un nüfusu da 8 milyondu. Bunların hepsi büyük oranda aşıldı."

- "İstanbul gayya kuyusundan büyük oranda çıktı"

İETT'nin bin 500 civarında Ikarus otobüsü bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"İçinde mazot kokusundan geçilmezdi. Zaten klima sistemi söz konusu değil. Ben göreve geldim ne dedim biliyor musunuz? Reklamı olacak ama ben dedim halkıma, artık bunları yasaklıyorum, kaldırıyorum, 'Mercedes alacağım' dedim. Biz Mercedes otobüsleri aldık ve Mercedes otobüslerle hizmete başladık. Bin 500 küsur o zaman Ikarus otobüsler varken şu anda İETT'nin 6 bini aşkın elinde bu hizmeti veren otobüsleri var, raylı sistemlerin dışında. Şimdi bunlarla bu yürütülüyor. Göreve geldiğimizde yanılmıyorsam 40 tane İDO'nun deniz otobüsü vardı ama şimdi bu sayı fevkalade artmış vaziyette. Deniz taşımacılığı bu şekilde yürüyor. İşte fark, oradan buraya geldi. Tabii yapılacak, anlatılacak çok çok şeyler bu arada var ama İstanbul gayya kuyusundan büyük oranda çıktı ve şimdi artık modern bir şehir olmanın bütün o başlıklarını yakalamış vaziyette."

Erdoğan, konuşmasını şöyle devam ettirdi:

"Tabii bazı yerlerde öyle güzellikler var ki, onları da bir kenara tabii koyamazsınız, alışveriş merkezleri, vesaireler filan. Bunlar da tabii arz-talep meselesi. Talebin doğurduğu arzlar, bu adımlar tabii atılıyor. Buna da özellikle turizmde çok ciddi bir çekim alanı oluşuyor. Bir diğer taraftan İstanbul şu anda otelleriyle vesaire çok ciddi bir potansiyel oluşturuyor. Rezidanslar, ister istemez devreye girmiş vaziyette. Bunlar da tabii uluslararası kongrelerde İstanbul'un önemini her geçen gün artırıyor. Geçenlerde yine bu konuyla ilgili olarak uluslararası kongrelerde İstanbul bir çekim alanı oldu. Bu durup dururken olmadı. Altyapıyı oluşturacaksınız ki bu olsun. Oluşturmazsanız bu da olmaz."

- Deprem

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul depreme ne kadar hazır? Mevcut hazırlıkları hızlandırmak yönünde acaba ne yapmamız lazım." şeklindeki soru üzerine ise "Bu konuyla ilgili olarak her şeyden önce bir defa tabii depremin sebepleri, sebep netice ilişkisi açısından çok çok önemli. Biz böyle gerçekten şu anda kentsel dönüşüme niye geldik? Niye gündemimize bu geldi? Bu soruya bir cevap bulmamız lazım. Eğer biz bu kaçak yapılaşmayla devam edersek tabii ki bu deprem faturası bize çok çok ağır olur." ifadelerini kullandı.

Japonya'daki depreme dayalı binaları örnek veren Erdoğan, "Japonya'da bakıyorsunuz, 8,5, 9 şiddetinde icabında depremler oluyor ama neticeye baktığınız zaman böyle bedeli ağır bir durum söz konusu değil. Niye değil? Çünkü zemin etütleri ona göre yapılıyor. Zemin etütlerinin yanında inşaatlar ona göre yapılıyor. Bütün bunlar depreme karşı alınan tedbirler muaccelesinde yapıldığı için de orada bu depremlerde ağır faturalar ortaya çıkmıyor." dedi.

Kartal'daki çöken binada da görüldüğü gibi inşaatlarda deniz kumu, hurda demir gibi malzeme kullanılmış olabildiğini belirten Erdoğan, "Bir de tabii üç kat yapılması gereken yer 10 kat olursa, 8 kat olursa bu bedel önümüze ağır olarak tabii ki gelir." diye konuştu.

TOKİ'nin bu konuda hassas davrandığını aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

"Biz de tabii arkadaşlarımızı bu noktada sıkıştırıyoruz. Burada diyoruz yani Emlak Konut da dahil olmak üzere en ufak bir taviz, en ufak bir fire vermememiz lazım. Buna göre yapalım. Çünkü TOKİ'yi biz para kazansın diye kurmadık. TOKİ'yi şehirleşmede güzelliği, güveni, emniyeti yakalayalım ve benim vatandaşım da burada huzur içinde rahatlıkla yaşasın. 'Benim başıma böyle bir şey gelmez' anlayışıyla buralarda yaşasın. Bizim kentsel dönüşüm dediğimiz olay işte bu ama vatandaşın bize yardımcı olması lazım. Öyle ki şehir planlarını yapıyoruz. Nerede konutlaşma olacak? Bütün bunlar tabii zemin etütleriyle vesairesiyle yapılıyor. Mesela konuşuyoruz. Benim vatandaşım geliyor diyor ki 'benim burada şu anda diyelim ki beş tane dairem var. Bana diyor 5 tane daire vermeniz lazım veyahut da benim beş tane çocuğum var, 6 çocuğum var her biri için birer daire vermeniz lazım.' Şimdi benim şu andaki binamın değeri şudur noktasından bakmıyor veya 'benim binam kaliteli değil, buradan bakmıyor. Sizin bana vereceğiniz bina çok daha değerlidir, benimki diyelim 50'yse sizinki 250'dir buradan bakmıyor o yine nereden bakıyor, diyor ki 'benim şu anda işte 5 çocuğum var, beşinin de birer dairesi olması lazım, bunu verecekseniz buna evet derim.' Olaya buradan baktıkça bu bizim işimizi zorlaştırıyor."

Erdoğan, vatandaşların daha dikkatli olması gerektiğinin önemine işaret ederek, "Aslında olması gereken nedir? Bunun bir defa bedeli nedir? Eğer burada bir kıymet biçmeye ki birçok yerde arsa kendinin de değil, bütün bunların hepsi kaçak yapılmış, işgal, böyle yerler var. Böyle olunca netice almak zorlaşıyor. Onun için de bize medyanın çok yardımcı olması lazım. Vatandaşımızın bize çok yardımcı olması lazım. Sonra Allah göstermesin işte Kartal'da yaşadığımız gibi hayatlar gittikten sonra 21 kardeşimiz, çoğu birbiriyle akraba biliyorsunuz, öldükten sonra bunun bedel olarak bir bedeli var mı? Yok. Ondan sonra 'eyvah eyvah' deniyor. Bunu yaşamadan şu tedbire herkes yardımcı olsun. Bakın biz orada ilk etapta 10 binanın yıkım kararını çıkarttık. Artık dedik dinleyemeyiz. Bundan sonra da dinlemeyeceğiz."

İhbarların yapıldığını aktaran Erdoğan, "81 vilayete Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız yazılarını yazdı. Onlar vasıtasıyla da bütün oralarda şu anda yıkım noktasında sıkıntılı olan yerlere hemen valilik onlar da yazılarını gönderiyorlar, hemen süratle oraların boşaltılarak kirasını biz devlet olarak vereceğiz ve gönüllülük esasına dayalı olarak biz süratle orada oturmak istiyorsa kira süresince kirada kalacak, biz ödemesini yapacağız. Konutlar bittikten sonra da tekrar gelip oraya yerleşme şansı var." şeklinde konuştu.

(Sürecek)