ANTALYA (AA) - Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, "Bir saatte yağması gereken yağmur, 10 dakika içerisinde yağıyorsa hiçbir alt yapı sistemi bunu kaldıramıyor. İnanılmaz taşkınların meydana geldiğini görüyoruz. Bu yüzden altyapılardaki boru çaplarının yüzde 20 ya da yüzde 30 civarında değiştirilmesi gerekiyor." dedi.

AB Türkiye Delegasyonu ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı iş birliğinde, İklim Değişikliği Alanında Ortak Çabaların Desteklenmesi Projesi kapsamında düzenlenen 1. Yerel İklim Eylemi Uluslararası Konferansı Antalya'da başladı.

Serik ilçesi Belek Turizm Merkezi'nde düzenlenen konferansın açılışında konuşan Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, iklim değişikliğiyle ilgili son rakamların endişe verici olduğuna dikkati çekti.

Son zamanlarda özellikle Akdeniz havzasında iklim değişikliğinin belirgin olarak yaşandığını belirten Birpınar, bunun; sıcaklık artışı, hortumlar, bazen de büyük felaketler olarak ortaya çıktığını, tedbir alınmaması halinde olumsuz sonuçların artacağına vurgu yaptı.

İklim planının yerelde başlamasının son derece önemli olduğunu ifade eden Birpınar, "Eğer yerelde bir şeyler yapmayı başaramazsanız, uluslararası alanda alınan kararların hiçbir öneminin olmadığını net bir şekilde görürsünüz. Dünya nüfusunun büyük bir kısmının yüzde 70'e yakını kentlerde birleşiyor. Yani iklimi değiştiren gazların ana oluşum yeri şehirler. Dolayısıyla şehirlerde bu tedbirleri almamız gerekiyor. Şehirlerden başlayarak iklim değişikliği mücadelesini yürütmemiz gerekiyor." diye konuştu.

Birpınar, şehirlerin özellikle ulaştırma, enerji ve atık sektöründe, sera gazı emisyonlarının azaltılması potansiyelinin çok yüksek olduğunu bildiklerini kaydetti.

Birçok ülkede karbon üretmeyen şehirler inşa edildiğini belirten Birpınar, bu potansiyelin Antalya'da da olduğuna işaret ederek, "Turizmin çevre ile ilişkisi var. İnsanlar artık bir yere gidecekleri zaman, o şehrin temizliğine, iklim değişikliği uyumuna veya enerji verimliliğine bakarak turizme yönlenmeye başladı. Geleceğin turizm rotalarının da iklim dostu şehirler olacağını belirtmek istiyorum. Buna turizm kenti Antalya'nın da hazır olması gerekiyor." değerlendirmesini yaptı.

- Altyapıda değişiklik gerekiyor

Altyapıları çok iyi olan Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde bile iklim değişikliğinden dolayı büyük felaketler yaşanabildiğine atıfta bulunan Birpınar şöyle konuştu:

"Hani bizim medyamız bazen diyor ya 'şehrin altyapısı çok kötü, bu parti yıllardır iktidarda, bu belediye yıllardır başta ama bu felaketler niye yaşanıyor?' Aynısı aslında Paris'te, Madrid'de veya Berlin'de de yaşanıyor. Neden? Çünkü iklim değişikliği meselesi yeni bir parametredir. Yani bütün mühendislik hesaplarında yeni parametreyi işin içerisine katmamız lazım. Dizayn kriterini değiştirmemiz lazım. Eğer bu kriter olmazsa işte sizin kanalizasyon borularınız, içme suyu hatlarınızın kapasiteleri yetmeyecektir. Bir saatte yağması gereken yağmur, 10 dakika içerisinde yağıyorsa hiçbir alt yapı sistemi bunu kaldıramıyor. İnanılmaz taşkınların meydana geldiğini görüyoruz. Bu yüzden altyapılardaki boru çaplarının yüzde 20 ya da yüzde 30 civarında değiştirilmesi gerekiyor."

Bakanlık olarak büyükşehir belediyeleri ve yerel yönetimlerle birlikte iklim değişikliği mücadele seferberliğine bugün itibariyle başladıklarını söyleyen Birpınar, "Bundan sonrada ilk yapacağımız iş, bütün belediyelerimize bir deklarasyon göndereceğiz. Ortak bir deklarasyonu, beraber neler yapabileceğimizi çıkarmamız gerekiyor. Belediyelerimizin, sera gazı emisyonlarını azaltma, iklim değişikliğine uyum faaliyetlerine katkı vermelerini buradan istediğimizi ifade etmek istiyorum." dedi.

İklim değişikliği müzakerelerinde Türkiye olarak 5 yıldır ciddi bir mücadelenin içerisinde olduklarını belirten Birpınar, Paris Antlaşması'na taraf olmadıklarını ancak taraf olmak istediklerini söyledi. Birpınar, şöyle devam etti:

"Her ülke kendi menfaatlerini düşünüyor. Bizi de zamanında gelişmiş ülke statüsüne koydukları için özellikle mutlak emisyon azaltımı yapmamız isteniyor. Türkiye'nin hem adaptasyon hem de emisyon azaltımı konusunda uluslararası finansmana ihtiyacı var. Bize 'kömürden vazgeçin, fosil yakıtlardan vazgeçin, bunun yerine yenilenebilir enerji, güneş, rüzgar, jeotermal veya hidroelektrik santrallere yönelin' diyorlar. Ama bunlara yönelmenin maliyeti, yıllık olarak Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamak için 10 milyar dolara ihtiyacı var. Bizi Hindistan'dan, Çin'den, Arjantin'den farklı görmeyin. Bizi ABD, AB ülkeleri, Avusturalya, Japonya gibi görürseniz ve bize bu noktada finans kapılarını açmaz iseniz, biz iklim değişikliğinde kendi imkan ve kabiliyetlerimizle mücadeleye gireriz. Bunun da dünyadaki ortak katkıya, çok büyük katkısı olmaz. Biz emisyonları çok hızlı artan bir ülkeyiz. Şu anda 400 milyon ton civarında emisyon var, ama 2030 yılında 1 milyar 200 milyon tona çıkması öngörülüyor. Çünkü hızlı kalkınan bir ülkeyiz."

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Bölüm Başkanı ve Mali İşbirliği Başkan Vekili Angel Gutierrez Hidalgo de Quintana ise konferansta, yerel bağlamda iklim değişikliğiyle mücadelenin nasıl yapılacağını konuşacaklarını söyledi.

Doğal afetlerden korunmak için bir takım önlemler almaya başladıklarını belirten Quintana, "Bugün artık mega şehirler var, her yerde sanayi var, çeşitli tarım ürünleri var, insanlar açısından daha karşılanabilir olsun diye ama karşımızda mücadele etmemiz gereken çok büyük bir zorluk var. Aslında doğal afetlerden korkmak yerine doğayı domine eder hale geldiğimizi düşünür durumdayız." dedi.

Konferans yarın sona erecek.