Vâlâ Nureddin naklediyor. İsmail Fâzıl Paşa’nın daveti üzerine, Nâzım ile birlikte Atatürk’e takdim ediliyorlar. Çok kısa, Gazi’nin ancak bir cümle kurabildiği bir tanışmaları oluyor. Birbirleri hakkında ve içtenlikli olarak, o an ve daha sonrasında nasıl bir hissiyata sahip olduklarını bilmek zor. 

BUGÜN : BÜYÜKLERİN SÖZLERİ

Tarih boyunca, dünyanın hemen her ülkesinde, o ülkelerin bayrakları ile yan yana duran ve birçoğu var oluşlarının mimarı kabul edilen liderlerinin vecizlerine şahit olmuşuzdur. Genellikle barışın tesisinden, sosyal ve ekonomik açıdan gelişmenin değerinden ve hemen her alanda bağımsızlığın korunmasının öneminden bahseder bu sözler. Bunların sağlanması ise zordur ve bu zorluk genellikle genç ve ilerici kesimlere bir görev olarak atanır vecizlerin peşi sıra.

Bugün dünyada genç ve yüzü biraz olsun geleceğe dönük olan hemen her yaştan insan, kendi varlıklarını ve insanlığın yarınını korumak gayreti içindedir. Hem kendi ülkelerinin hem de tüm dünyanın kurtuluşunu ve güzel günlerini hayal eder, bu gaye ile üretirler, paylaşırlar.

Hem yerel hem de küresel ölçekte ortak bir amaca, insanlığın daha güzel günler yaşaması gayesine saplanmış bu insanları her yerde; işlerinin başında tarlalarda, fabrikalarda ve ofislerde, sokaklarda, okullarda ve kimi zaman COP26 gibi uluslar arası toplantıların kapılarında görürsünüz.

Bu insanların çoğu zaman ağır şekilde eleştirildiğine, mevcut ve akıbeti çoktan belli çarpık bir düzeni yıkma gayreti içinde oldukları yönünde suçlandıklarına şahit olursunuz. Bu insanlar dünyanın birçok antidemokratik ülkesinde cezalandırılırken, birçok sözde demokratik ülkede ise ya küçümsenir ya da aşağılanırlar.

Bugün, güzel bir geleceği istemek gayesine sahip insanlar, kimi zaman devletler kimi zaman ise daha acı verici bir şekilde toplum tarafından psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak cezalandırılırlar. Cezanın en büyüğü elbette ki küçümsenmek ve aşağılanmaktır bu insanlar için.

DÜN : GAYELİ OLACAKSIN 

Gazi, yanındakilerden uzaklaşarak salonun ortasına, Vâlâ ve Nâzım’ın olduğu yere doğru gelir. Havadan sudan bahsetmez ve Nâzım’a hitaben “Bazı genç şairler, modern olsun diye, mevzusuz şiirler yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gâyeli şiirler yazınız” der. Konuşma burada biter. Gazi’yi bir mevzu için sohbetten alırlar. Daha fazla diyeceği var mıdır bilinmez. Belki de yoktur. Zira olsa, Gazi’nin daha sonrasında Nâzım’ı makamına çağırarak kalan sözlerini aktarma fırsatı olurdu herhalde.

Yıllar sonra büyük şair Attila İlhan Vâlâ’nın aktardığı bu olay ile ilgili olarak “Gâzi’nin tavsiyesine gelince, Nâzım’ın bu tavsiyeyi yürekten benimsemediğini, kim iddia edebilir? Kimbilir, geçirdiği ‘serencam’ın asıl sebebi, ‘gayeli şiirler’ yazması olmadı mı?” der.

Evet gerçekten de bir dünya değeri olan Nâzım’ın hayatı pek meşakkatli geçer. Özellikle ülkesinde geçirdiği zaman boyunca, hep yargılanmış, vatan hainliği ile suçlanmış ve hapislerde yatmıştır. Bu çok sevdiği ülkesine özlem içinde ve sürgünde yaşamı son bulmuştur.

Aynı şekilde bu vatanın ve dünyanın geleceğine adanmış nice hayatlar hep aynı serencam içinde yitip gitmiştir. Belki bir çoğu eceli ile, bir kısmı kahrından ve hiç unutmadıklarımız ise sosyal ve fiziksel olarak katledilerek. Ne yazık ki, hem ülkemizin hem de dünyamızın yakın tarihi böyle hazin hayat hikayeleri ile doludur. Devletlerin bilinmez ama sonrasında bu değeri farkeden toplumlarının gönlünde kıymetli bir yere sahiptir bu hayatlar ve yadigarları. Biz hayatta kalanlara “değer” demek kolay elbette ama yitip gidenler için üzülmemek elde değil.

YARIN : SERANCAMIMIZ DEVAM EDECEK

Dünyamızın ve insanlığımızın geleceği, her birimizin çabasına bağlı. Hem bireysel yaşantımızda ve yakın ilişkilerimizde, hem de küresel farkındalığımız ile tüm uygunsuzluklara karşı olan hassasiyetimize bağlı, daha güzel bir geleceğe sahip olmak.

Bu hafta geçmişimizi ve geleceğimizi düşünmemize olanak sağlayan iki vaka yaşadık.

Öncelikle geçmişimizi ve değerlerimizi hatıramamıza vesile olan bir anmayı yaşadık. Türkiye Cumhuriyeti’ni ete kemiğe büründürmek mücadelesinin lideri Gazi ile birlikte Gazi’nin bize sunduğu ve korunmasını vasiyet ettiği ilke ve değerleri anımsadık. Her birimiz adına, ne kadar süre aklımızda kalır bilinmez. Hele ki, iş dünyasının pek bir hevesle hazırladığı reklamlarındaki mesajlarını ne ölçüde ve nasıl bir samimiyetle kendi gerçekliğine taşıyacağını hiç bilemeyiz. Göreceğiz.

Diğer yandan, geleceğimizi ve gelecekte değerlerimizi gözden geçirdiğimiz küresel ölçekte bir toplantıya da şahitlik ettik. Cop26 toplantısında ise, görünen o ki, yalnızca hatırlamak ve tartışmak ile kaldık gibi görünüyor. Elbette ki olumlu gelişmeler oldu ve ilke kararları alındı, sözler verildi, imzalar atıldı. Bu konudaki samimiyeti de anmada olduğu gibi gelecek günlerde göreceğiz.

Görünen o ki, daha iyi bir gelecek gayesinde olan insanların serencamı devam edecek. Hepinize sağlıklı, barış içinde ve sabırlı günler dilerim.