Rivayete göre 1469 Ekimi´nde Fatih Sultan Mehmet, Lalası ve diğer Saray erkanı ile birlikte avlanmak üzere Amasra'ya gelmiş. Çadırlarını kurmak üzereyken gördükleri bu manzara, Fatih Sultan Mehmet'i çok etkilemiş ve lalasına dönerek: 

 "Lala, lala!, Çeşm-i Cihan bu mu ola" ve kaleye haber gönderir : " Bu kadar güzel bir yere zarar vererek almak istemem kalenin anahtarını bana getiriniz “ der.

 

Bunun üzerine Amasra Kalesi komutanı anahtarı Fatih'in bulunduğu tepeye getirir ve şehir savaşmadan alınmış olur.“Çeşm-i Cihan”, dünyanın gözü, göz bebeği demekmiş. Yani Fatih Sultan Mehmet bu manzaranın dünyada bir eşinin daha olamayacağını düşünerek buraya, “Çeşm-i Cihan”  adını vermiş. 

 

 

Karadeniz'in ev sahipliği yaptığı yemyeşil doğanın içinde, kıvrıla kıvrıla inen yolun sonunda eşsiz manzarasıyla birden karşınıza çıkar Amasra. Neden bilmiyorum ama bana Antalya'nın Kaş ilçesini  hatırlattı ilk görüşte. Birçok uygarlığın  izinide taşıyor aynı  zamanda. Hellenistik, Arkaik, Klasik, Roma, Binanz, Ceneviz,Osmanlı ve Selçuklu dönemine ait çok eserin bulunduğu Amasra yeşilin elli tonu, dogasi, bakir koyları, masmavi denizi, sıcakkanlı yerel halkı, yemekleriyle özellikle Ankara ve  istanbulluların bir nevi kaçış yeri olarak da bilinir.

 

Genç yaşta trafik kazasında hayatını yitiren hırçın dalgası Baris Akarsu´ya da sahip çıkmış Amasra. Öyle bir gurur kaynağı ki, sokaklardan geçerken bile resimleriyle karşılaşıyor hatta Müze tarafında Karadeniz'le melodilerini buluşturan bir anıtı bile dikilmiş. Heykelinin yanında ve mezarının başında her zaman bir hayran görmeniz mümkün.

 

Amasra´da bölge yerlilerinin çoğu yaz aylarında evlerini pansiyona dönüştürür ve geçimini bu şekilde  sağlar. Ev tarzı bu pansiyonlarda kalmak istemeyenler için harika deniz manzarası eşliğinde konaklanabilecek  onlarca temiz ve güzel oteller ayrıca, Öğretmen  ve Polisevleri de mevcut. 

 

 

Pazar günleri Amasra Pazarı atmosferi bir bambaska oralardaysanizs sakın kaçırmayın. Mısır unu, mevsiminde iseniz kanlıca mantarı, yaban mersini, peynir çeşitleri, manda yoğurdu, tereyağı, tarhana ve ev eriştesi, turşu çeşitleri, bölgeye has tatlımsı küçük kuzu kestanesi kisacasi tüm yöresel ürünleri bulabilirsiniz.

 

Bir liman kenti olan Amasra’ya gelince haliyle ilk başta balık yemek gerekiyor. Balığın yanında muhakkak meşhur, ünü Türkiye sınırlarını aşmış, Amasra salatası yemek şart. Amasra salatasının en büyük özelliği tamamen mevsime göre, en taze malzemelerle ve turşularla hazırlanıyor olması. Bir salata için 27 farklı çeşit malzeme kullanılıyor. Amasra´nin bir gelenegi yemegin arkasindan ikram edilen  manda yoğurdu üzerine bolca fındık ve balla servis edilen bu tatlı yemeden geri dönülmez.

 

 

Bozepe’de yaşının 300 ile 500 arası olduğu sanılan bir Selvi ağacı var ismi  Ağlayan Ağaç. Neden mi agliyor? Iste bunu ayni isimdeki kafereryada kahvenizi icerken sahipleri anlatsin size. Müthiş bir doğayla,Amasra Tavşan Adası ve Büyük Liman  manzarayla baş başa olma imkanına sahip olacaksınız ve istersenizAğlayan Ağaç Kafe‘den kiralayabileceğiniz dürbünlerle Tavşan adasındaki tavşanları canlı olarak seyretme imkanı bubilirsiniz. 

 

Amasra'da her küçük tatil beldesinde olduğu gibi yöreye özgü el sanatı ürünlerin satıldığı küçük çarşılar bulunur. Yöre insanın ne kadar yaratıcı ve maharetli olduğunu kanıtlayan, el sanatı ürünlerin sergilendiği Kaledibi ve Çekiciler Çarşısında birbirinden güzel ağaç oymacılığı ile yapılmış bastonlar, magnetlerden satın alarak,halka yardimda bulunabilirsiniz.

 Bartın'a bağlı bu küçük kartpostal  güzelliğindeki ilçeye bayıldım eminim sizde cok keyifli anlar geçireceksiniz.

 

Haftaya başka bir şehirde  görüşmek üzere.